Güzel Türkçemizin hem ders verici hem de doğrulayıcı, kendine özgü deyimleri ve atasözleri vardır. Gündelik yaşamımızda sıkça kullandığımızdan mıdır nedir bilinmez belki onların gerçek değerlerini tam kavrayamıyoruz.
Erişmeyi çok dileyip de ulaşamadığımız olaylar vardır ya işte o zamanlar söyleriz. "Hevesim kursağımda kaldı."
Aslında; "Kursak" kuşlara özgü bir organ olmakla beraber TDK'nın Türkçe Sözlüğündeki açıklamaya göre halk dilinde "Boğaz" anlamına gelmektedir. Aynı sözlüğün "Kursağında kalmak" deyiminin karşılığı olarak verdiği tanım ise: "İstenilen bir şey gerçekleşmemek, yarım kalmak"tır.
Bakınız ne kadar ilginç bir deyim bizlere neleri çağrıştırdı.

***

İZBAN; İzmir Büyükşehir Belediyesi ile TCDD arasında İzmir banliyö ulaşımını sağlamak amacıyla kurulmuş bir ortaklıktır. İzmir; bu konuda şanslı bir şehirdir. Banliyö yapılanması kavramına örnek gösterilecek bir şehir seçimi yapılsa İzmir'den güzeli bulunmazdı herhalde. Sanırım; 1900'lü yıllardan öncesine dayanan  "Levanten" isteklerine bağlı yapılanma sonucu İzmir'de zaten Gaziemir, Buca ve Bornova semtleri raylı sistemin içindeydiler. Ötesinde; Bayraklı, Karşıyaka ve Çiğli ise demiryolu ile doğrudan bağlantılıydılar.
İzmir'de 1950'lerin ortalarına kadar Konak-Güzelyalı, Bostanlı-Alaybey arasında tramvay sisteminin olduğunu hatırlatarak yazımızı asıl konumuz olan İZBAN üzerine yoğunlaştıralım. Bu arada Elbette; EVKA-3 ve Üçkuyular  arasında çalışmakta olan İZMİR METRO'yu unutmayalım. İzmir Metro'nun özelliği; yapımından işletilmesine kadar İzmir Büyükşehir Belediyesi'nce gerçekleştirilmiş olmasıdır.
Bu açıklamalarımızın temel amacının İzmir'deki raylı ulaşımın geçmişi, yaşananı ve geleceği hakkında kırıntı da olsa bilgi aktarımında bulunmaktır. Diyebilirsiniz ki biz bunları çok mu biliyoruz, çok mu planlama meraklısıyız? Yoo; sakın öyle düşünmeyin yazdıklarımız ve yazacaklarımız yalnızca bir tüketicinin yaşadıklarındaki sorunların dışa vurumu olacaktır.
Bir İzmirli olarak İZBAN hakkındaki düşüncelerimizi gene bu gazetemizde 2014 yılı 27 Ağustos'ta bir nebze olsun yansıtmaya çalışmıştık. Geriye dönüp bakıyorum yakınmalarımızda aman aman bir değişiklik göremiyorum. Zaman gösterge tablolarında not olarak "Yolcu bilgilendirme sisteminin deneme aşamasında olduğu" hatırlatılmaktadır. Bir raylı sistemde; bunca geçmişten sonra zaman uygulamasının deneme aşamasından çıkıp kesinliğe kavuşturulamaması hangi inandırıcı nedene bağlı olarak açıklanabilir? Şehir içi otobüs ulaşımında bile trafiğin bütün risklerine karşın bir çok durakta otobüslerin geliş zamanları az ya da çok bilgi olarak belirtilebilmektedir.

***

Bakın gene asıl söylemek istediklerimden hemen de uzaklaşıverdik. Oysa amacım yaşadıklarımdan kesitler verebilmekti. Anlatayım mı? Üç gün önceki Pazar günü eşimle birlikte "Haydi şöyle bir Aliağa-Torbalı seyahati yapalım demiştik. Önce Karşıyaka'dan İZBAN'ımıza bindik. Trenin Aliağa için Menemen'de aktarma yapacağı hakkında az ya da çok bilgimiz vardı. Zorunlu olarak Menemen'de indik, Aliağa aktarma trenini beklemeye başladık. Başladık diyorum ama sadece bekledik desem daha doğru olurdu. Bekle gelmez bekle gelmez, soracak kimseler de yok. Menemen peronu ise yolcu dolu ve Şubat'ın ikinci üç çeyreğinin doğal soğuğunu bizlere üflemekte. Elbette trenimiz sonunda gelecekti, geldi de bindik.
Ne oldu bilir misiniz? Şöyle bir; keyifle yapmayı düşündüğümüz İZBAN yolculuğu işkenceye dönüşüverdi. "Hevesimiz kursağımızda kaldı". Gördüğüm kadarıyla bu aktarma işleri bayağı yıpratıcı ve sevimsiz. Peki ne yapmalı? Bana kalırsa Torbalı'dan Aliağa'ya gitmek için Alsancak'ı da sayarsanız üç aktarma yapmak yerine trenlerin TEPEKÖY-ALSANCAK-ve ALSANCAK-ALİAĞA arasında çalıştırılmasını programlamak, kısacası aktarmayı ALSANCAK'ta yapmak daha akıllı bir davranış olmaz mı? Haydi bakalım yetkililer ne düşünür bilemem?
D a l d a n    d a l a   a t l a y a y ı m    m ı ?
Beş gün önce Cuma günü evimden geç geleceğim tuttu, üstelik metro ile geliyorum. Saat 11.15, Konak Metro merdivenlerinden Meydana doğru tıngır mıngır çıkmaya başladık. Aaa; o da ne Konak Meydanı  flaşör ışıkları  ve siren sesleri ile dolu dolu. Merdivenden çıkan yolcular korka korka geri çekiliyorlar. Ben bile korktum. Doğaldır; üç gün önce Ankara'da bir eylem olmuş 28 kişinin ölümü söz konusu, ardından Diyarbakır'daki 8 kişilik yeni bir ölüm listesi; velhasıl üzüntü ve ürkeklik akıl almaz ölçüde. Sizin aklınıza ne gelir? Benim  aklıma ilk gelen "Eyvah İzmir'de de bir terör saldırısı oldu, belki de Konak Meydanı şu an terörün acısını yaşıyor".
Meğer ne yapılıyormuş bilir misininiz? İzmir Emniyeti'ne 160 adet yeni hizmet aracı alınmış. O araçların envantere kayıtları törenle kutlanıyormuş. Evet; nasıl kutlanmaysa, KUTLANIYORMUŞ(!) Ertesi gün gazetelerde İzmir Emniyet Müdürü Celal UZUNKAYA'nın bu konudaki açıklamasını okudum. Rahmetli Mustafa KOÇ'la ilgili olanından tutun da bu 160 adet yeni aracın hangi uygulamalarla kazandırıldığını anlatıyor da anlatıyor. Ne diyeyim? Anlat, Müdürüm anlat!
Şimdi bakın; örneğin Adana'da Kurtuluş günü için yapılması programlanan ödül verme töreni Fatih Terim'in de isteği üzerine iptal edilirken İzmir'de olsa da olur bir törenin toplumla diklenerek şovlanması acaba hangi ölçülerde değerlendirilebilir?
Esenlikle kalınız...
TÜRKÇE İÇİN NOT:
SARZ değil ŞARJ (TDK Türkçe Sözlük Sh.2205)