Ülkesinde ve Güney Afrika’da şehir planlama, seramik, güzel sanatlar ve din alanlarında lisans ve yüksek lisans yapmış 1973 doğumlu bir Amerikalı, Chicago Üniversitesi’nde çalışırken seramik üretmeye de devam etmek ister. Eskiden şekerci dükkanı olan bir evi satın alarak, evin odalarından birini çömlek atölyesine dönüştürür.

Hafta sonları, seramikleriyle kırsaldaki fuarlara katılmaya başlar. El emeği göz nuru ürünleri için insanların pazarlık yapmasından hoşlanmayınca, seramiklerini bedava dağıtır. Fuarlardan vazgeçer ve sanat dünyasını denemeye karar verir.

Doğup büyüdüğü Chicago’daki Hyde Park Sanat Merkezi’nde, 2007 yılında bir sergi açar fakat kendi adıyla değil, kimsenin tanımadığı ve zaten aslında var olmayan “efsanevi Doğulu seramik ustası” Shoji Yamaguchi olarak. Bu kurmaca karakteri oluştururken, Japon seramik ustası Shoji Hamada’nın ve Japonya’da bir yıl kalıp seramik çalıştığı Yamaguchi bölgesinin isminden yararlanmıştır.

Niyeti, sanatta gerekli olan “oyunu”, aynı zamanda hilebazlık aracılığıyla sanatın yapıcı amacını ortaya koymaktır. Sergilenen tabak ve çömlekleri bir hemşerilerinin değil de egzotik bir Japon ustanın ürettiğine izleyicileri ikna edebilmek için Yamaguchi karakterine çarpıcı ve ayrıntılı bir yaşam öyküsü de uydurur.

Hikâyeye göre Yamaguchi, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Mississippi’ye (ABD) taşınmış ve siyahi bir insan hakları savunucusuyla evlenmiştir. Yamaguchi, özellikle siyahi insanların tercih ettiği mutfağa uygun bir tabak tasarlamıştır ve bu tabak, sanat ve politikanın tartışıldığı yemek davetlerinin en önemli öğesi haline gelmiştir. Yamaguchi ve eşi bir araba kazasında ölmüşler ve oğulları, onların sosyal dönüşüm vizyonunu sürdürmek için Yamaguchi Enstitüsü’nü kurmuştur.

Sergi beğeniyle, Yamaguchi hayranlıkla karşılanır. Sahtekârlık ortaya çıktığında ise sanat dünyası olayı neşeyle karşılar. Fikrin zeki ve eğlenceli bulunan sahibi Theaster Gates, kavramsal sanatçı ve efsane yaratıcı olarak adını duyurur.

Gates, 2008 finansal krizinde, sanat vasıtasıyla gelişimi teşvik etmeye odaklanmayı kararlaştırır. Boş arsalar ve binalarla dolu, işsizliğin çok yüksek olduğu ve “Amerika’nın cinayet başkenti” olarak anılan, sakinlerinin neredeyse tamamı Afrika kökenli Amerikalılardan oluşan Güney Chicago’daki mahallesiyle işe başlar.

Seramik yapmak ona, el becerisi ve hayal gücüyle “hiçbir şeyden bir şey yaratmayı” öğretmiştir. Bundan hareketle, mahallesindeki terk edilmiş binalarda bulduğu kırık zemin tahtaları, kesik beton sütunlar ve eski yangın hortumları gibi malzemeleri kullanarak sanat eserleri üretmeye başlar. Modernist bir estetikle yarattığı, kölelik, endüstriyel sömürü ve Sivil Haklar Hareketi konularının öne çıktığı bu eserler, yüksek meblağlara alıcı bulur.

Gates, kazandığı parayla, malzemeleri topladığı metruk binaları sevgi ve özenle yenilemeye başlar. Atölye olarak kullandığı evi, piyasadan çekilen Dr Wax Records’ın 8 bin plağını içeren küçük bir kültür merkezine, yeni adıyla “Dinleme Evi”ne dönüştürür.

Yanındaki terk edilmiş mülkü, Ebony dergisinin eski sayılarıyla, iflas eden mimarlık kitapçısı Prairie Avenue Kitabevi’nden binlerce kitapla ve Chicago Üniversitesi’nin Sanat Tarihi bölümünden on binlerce cam slaytla dolu “Arşiv Evi” haline getirir.

Bir diğer binayı, giriş katında mahalle sakinlerinin film seyrettiği ve film yapımı dersleri aldığı “Siyahi Sinema Evi”ne çevirir.  

“DA + HC” adlı kamusal konut projesiyle, 32 evden oluşan bir blokta, iki grup arasındaki diyalogu ve işbirliğini geliştirmek amacıyla, sanatçılara ve halka konut sağlar.

Kapanışından sonra onlarca yıl boş kalan, 1923’te inşa edilmiş bir banka şubesi ise, artık sanatçı atölyeleri, galeri, medya arşivi, kütüphane, performans ve müzik için odalar ve bar içeren “Stony Island Sanat Bankası” olarak faaliyet göstermektedir.

“Dorchester Projeleri” olarak anılan, Gates’in kurduğu vakıf aracılığıyla gerçekleştirilen, ortak bir renovasyon üslubuna sahip bu projeler, bir Afro-Amerikan kültür merkezi teşkil ediyor.

Dünyanın en saygın müze ve sanat galerilerinde sergiler açan Gates, aynı zamanda yaşadığı yerde olumlu değişimi tetikleyen bir girişimci. “Bir sanatçının gücünün bir ânı paraya çevirmekten geçmediğini, sanatçıların sahip olduğu gerçek gücün dünyayı değiştirme kapasiteleri olduğunu” düşünüyor; dünyada korkunç yıkımlar gerçekleştiren bir dolu insan varken bu yıkımlara yaratımlarla karşılık verecek birilerinin de olması gerektiğini söyleyerek ilham ve ümit veriyor.  

Not: Bu yazının hazırlanmasında, Will Gompertz’in “Sanatçı Gibi Düşün” adlı kitabından (Yapı Kredi Yayınları, 2018) yararlanılmıştır.