Evet üst üste basılmış iki resim; bir İstanbul gazetesinin üç gün önceki sayısının arka sayfasını süslüyordu. Bu iki resim altında bir de makale vardı. Makalenin yazarı ülkemizin sevilen ve etkili gazetecilerinden biriydi.

İlginç olan nedir, bilir misiniz? Bu üst üste basılmış iki resimle ilgili yazı, gazeteci/yazarımızın yazdıklarının belki de en kısa olanıydı.
Yok yok meraklanmayın, elbette resimlerden de söz edeceğim doğallıkla makaleyi de anlatacağım. Resimler Alman Şansölyesi Angela Merkel ve Sn. Cumhurbaşkanımız R.T. Erdoğan ile ilgili. Üstteki resimde Sn. Şansölyenin ülkemizi ziyaretinde Sn. Cumhurbaşkanımız R.T. Erdoğan ile görüşme yaparken oturdukları koltuklar görülüyor. Sn. Merkel solda Sn. Cumhurbaşkanımız da sağda oturmaktalar. Koltukların padişahların tahtlarını andırır türde oldukları özellikle belli oluyor ve galiba altın işlemeli olmalılar.
Hemen altındaki resim ise Sn. Cumhurbaşkanımızın son Almanya gezisinde çekilmiş. Orada da koltuklar var, orada da Sn. Merkel solda oturuyor sağında ise Sn. Cumhurbaşkanımız oturmaktalar. Tek fark ise koltukların her türlü şatafattan uzak ve ofis koltuğu görünümünde olması .Yazarımız durur mu? Yazdığım gibi en kısa makalesini döktürmüş. İzninizle onu da alt bölümde yazacağım:
Koltuk her şeyi anlatıyor/Sehpa da/ Biz niye bu haldeyiz/Onlar niye Almanya?
Galiba orayı atladım, her iki resimde de ortada sehpa türünde bir masa var. Bizim sehpamız  koltukları tamamlarcasına aynı lükslükte, Almanlarınki ise son derece sade, gösterişsiz.
***
Ben gazetemizde önceki yazılarımdan birinde yazmıştım. Ondan kısaca söz edeceğim. Yakın sayılabilecek geçmişte televizyonlarımızdaki İngiliz yapımı "Emret Başbakanım" adlı bir diziyi anımsayacaklarınız olacaktır mutlaka. İşte orada yaşanan bir sahne hiç aklımdan çıkmaz. Müsteşar gelir ve bakana 5000 Poundluk bir hatalı ödeme yapıldığından söz eder. Bakanın bu hatalı işleme karşı olan tepkisini bir görmelisiniz neredeyse 1 metre havaya sıçramıştır. Kim bilir içindeki eyvah duyguları nerelere uzanmıştır? O paranın günümüzdeki sterlin kurundan karşılığı üç aşağı beş yukarı 40 küsur bin liradır.
Haydi gözünüzde canlandırın; bizim en kıytırık bir belediyemizde böylesi bir parasal kaybın bence esamesi okunmaz. Değil ki bakanlık, orada bakanın haberi bile olmaz.
***
Öte yandan; hep aklımdadır, neden bizler böylesi uçuk ve gereksiz masrafların, israfın içinde olmuşuzdur? Neden bizler 500 milyon dolarlık Douglas DC 747-8 uçağıyla ilgilenmişizdir? O ilgilendiğimiz sırada ülkemizin kıyıda köşede serbest dolarları mı vardı? Ülkemizin dış ticaret fazlası bize fazla mı geliyordu? Ticarette alternatif maliyet denen bir kavram vardır. Bu ne demektir, bilir misiniz? Bir iş yeri, sahibi olduğu dükkanda çalışır kâr/zarar hesabı  değerlendirmesini yaparken ben buraya kira verseydim gene de kârlı olabilecek miydim diye düşünmelidir. Demem o ki şimdi bir ayı aşkın belki de daha da fazla süredir kenarda duran bu uçağın görünmeyen masrafı nerelere ulaşmıştır? Benim, bilecek/bulacak kadar gücüm yok bu uçağın sigorta masrafları ve çalışmayan personeline ödenen paraların tutarı nedir? Bu ödenen paraların tutarları ile kaç asgari ücretlinin maaşı ödenebilirdi? Günümüzde bu denli sıkıntılı ortam varken neyimize dayanarak hediye bile olsa uçağı sahiplendik? "Kel başa şimşir tarak" atasözü geçmişte boşa mı söylenmiş olmalıydı?
Bu gidişle sonları soru işareti ile bitecek yüzlerce cümle daha yazılabilir. Üzüntüyle anımsıyor, üzüntüyle izliyoruz. Bu ülkenin 600 kişilik ve işlevi neredeyse sıfıra kadar indirilmiş meclisindeki israf hovardalığını da göz ardı edemeyiz. 20 dönüm tutarındaki kırmızı halılar hurdaya ayrılıp kenara konulmuş, turkuaz renkli yeni halılar meclisi süslemeye başlamış. Üstelik o 600 kişilik milletvekilleri çoluğuyla çocuğuyla anasıyla danasıyla 12'şer adet implant hakkını kullanabiliyorlar. Nedense bu gelişmelere muhalefet milletvekillerinden biri bile hiç sesini çıkarmadı.
Ülkemiz insanlarının masum bir çocuk edasıyla bu işlerin sonunu hiç akıllarına getiremediklerini üzüntüyle izliyorum. Ne denli acıdır ki; durumun gerçek tehlikesini değerlendirebilen kesim dahi giderek daralmaktadır. Romantik bir yaklaşımla düşünceleri ;"Bize bir şey olmaz" diye başlayıp biz "Osmanlının torunlarıyız" demenin ötesine gidemeyen bireylerimiz çoğunlukta oldukça  durumun düzeleceğini sanmıyorum.
Esenlikle kalınız...