Zeytin Dalı Harekâtı'nda bu hafta Buseyra Dağı alındı. Pazar günü, Cumhurbaşkanımız televizyonda; Çorum'dan yaptığı konuşmada şehit sayımızın Mehmetçik ve ÖSO'dan 20 şehit olduğunu söyledi. Türkiye yine yek yürek atıyor. Bir zaman dilimi de devam edecek. Benim gibi ilgi duyan, merak eden araştıranlar ki en öncelikle vatandaşlık görevimiz diye düşünüyorum, ülkemize, ailemize gelecek adına. Klasik laf diyoruz şimdi, "Geçmişini bilmeyen insanlar, geleceğini inşa edemezler". Günümüzde bırakın geçmişi, dünü, bugünü olanları bilmeyen daha kötüsü ilgilenmeyen bir çoğunluk oluşmaya başladı. Kitap, dergi makale okumayanlar. İstatistikler her yerde yayınlanıyor. Bakın kitap fuarlarına, kitapçılara, kütüphanelere; kendinize, eşinize ve aynanız çocuğunuza. Ellerimizden düşürmediğimiz cep telefonu, tabletlere ancak bilgilerin farklı konularına ulaşmak için toptan magazin.
***
Açıyoruz TV'leri, dizilerde mekanlar muhteşem, malikaneler, lüks arabalar, şirketler giyim kuşam akıllara feza. Ben çalışan bir kadındım, tüm çalışma ortamlarında bulundum, hiç bu tarz giyim kuşam hatırlamıyorum. Üstelik ekonominin bu kadar zorlu, işsizler ordusunun büyüdüğü bir dönemde. Burada sizinle bir saptamamı da paylaşmak istiyorum. İşsizliğin bu kadar bolarmasının bir nedeni de insanların önüne diziler vasıtası ile konan bu tablolar.
Mutlaka siz de birilerine yardımcı olmak istemişsinizdir, bizim gibi. Herkes müdür olmak, şef olmak istiyor! Bilsin bilmesin, konusu olsun olmasın. Ne gam! Herkesin bol fikri var, ya bilgisi? Önemli değil. Büyülenmiş gibi seyredilen eğlence, yarışma, programları. Kazan, ne olursa olsun kazan; eşine, dostuna, arkadaşına kazık at, çiğne ama kazan. Hepimiz eski günleri, dostlukları özlüyoruz, arıyoruz. Sinoplu Diyojen gibi nerede ise fener alıp "insan" aramaya çıkacağız!
***
Muhteşem gelenek göreneklerimiz, aile yapımız, tarihimiz solduruluyor ama biz modernleşiyoruz. Edep sınırlarını aşan her şey güya Batılılaşma, modernleşme.
Tek hedef güç, para, lüks, ne pahasına olursa olsun. Belki çok moral bozucu bir tablo çizdim ama götürüldüğümüz gelecek böyle. Kazıklamaya, satmaya başladınız mı sonu yok, benliğiniz elden çıktı ise hiçbir şeyin önemi kalmamıştır. Kim olduğunuz, nerede yaşadığınız, aileniz, eviniz, vatanınız. Şimdi de ikinci saptamamı söyleyeyim. Henüz bu algı propagandası yüzde yüz başarılı değil, ekranların, yayınların ön sayfasını işgal ettikleri için arkaları görmek çaba istiyor. İnsanların içine girdiğiniz, dokunduğunuz zaman, rahatlıyor umut doluyorsunuz.
Bugünkü durumun özeti bu.
***
Şu an bizi tek yürek yapan hepimizin içinde olduğu ülkemizin bekası sorunu. Üstelik terör ilişkileri ile geliştirilen planlı programlı bir küresel saldırı altındayız. Payımıza düşen fikir üretebilmemiz için de, edinmemiz gereken bilgi ama doğru bilgi. Hepimizin görmesi, anlaması gereken bu yaşananlar için Türkiye'nin (Ergenekon, Balyoz, 15 Temmuz'a rağmen) güçlü askeri, güçlü ordusu var. Her taraftan saldırıdayız. Günümüzden altı yüz yıl önce ünlü filozof İbn-i Haldun şöyle söylemiş:
"Toplumun çöküntüsü, devlet ve onun dayandığı iki temel kurum olan para ve ordunun çöküşüyle başlar. Devlet yıkılmaya başladığında vergiler ve baskı artar ancak bu artış, devleti güçlendirmez yoksulluğu gidermez."
Pazar günü komşumuz Yunanistan Savunma Bakanı, yanında bir heyetle Kardak kayalıklarına hücum botla geldi. Çelenk bırakacakmış, ne alaka? Ellerinde çiçek, altlarında Yunan hücum botu. Sahil Güvenlik gemilerimiz yaklaştırmadı, döndüler.
Tarihten edineceğiniz bilgileri tarafsız, doğru edinirseniz onlara kızmayı bırakıp kendimize döneriz. Gerçek medeniyet, uluslararası ilişkilerde başarılı olabilme, vatansever bilgili deneyimli kadrolarla olur. Türkiye'deki çıkarlar, yurtseverlerin olması koşulu ile. Bu konudaki son sözüm: Tek yol (çözüm) Atatürk ilkelerine hemen dönmekte.