Sevgili okuyucularım, ömrümün en zor imtihanlarından birini yaşadım geçen hafta, köşemde olamadım. Hepimizin hayatının en değerlisi "Annelerimiz". O kadar doğal ve alışmışızdır ki hayatımızda olmalarına. Geçen zamanın hiç farkında olmayız. Gençlikleri, orta yaşları ve yaşlanmaları. Ama her dönem baktığımızda gördüğümüz sadece "Annemiz" Hayatımızın demirbaşı, kayıtsız şartsız her zaman, her derde deva. Ve bir gün gelir ki biz de "anne" olmuşuz. Hatta anneanne. Annemiz yanımızdayken, biz yine çocuk. Onlar içimizdeki çocuğun ebedi bekçileri. Bizimle sevinir, bizimle üzülürler, samimiyetle. Hayatımızda yaşadığımız tüm imtihanların en büyük destekçileri.

***

Farkına varamadığımız hızla akan zamanda; yaşanan yılların etkilerinin, bedellerinin neticesinde kendimizi çocuklarımızın yanı sıra; annemizin de annesi olmuş buluruz. Doğal olarak sağlık koşullarının da ağırlaşmasıyla. Hatta bu yaşta yeni bir bebeğiniz olmuştur annemiz. İşte o zaman gerçekten büyümüş olduğumuz gerçeği dank eder başımıza. Bende bu hali son üç ay yaşadım. Onunla ve yaşlılıkla tanıştım. Tabii ki getirdiği olumsuzluklarla da. Fark ettim ki başıma gelmeden hiç görmediğim pencereden bakıyorum. Çok uzun yıllardır vaktimin çoğunu kendi seçimimle sivil toplum örgütlerinde geçirmişim, geçiriyorum. Tüm enerjimi çocuk ve kadın konularına yöneltmişim, kilitlenmişim. Hatta emekli olduktan sonra normal mesai saatlerinin dışına taşımışım.

***

Annem zaman, zaman "sen sokak kızı oldun" diye takılırdı. Bu sözlerdeki sitemi algılayamamışım, yeterince demirbaşım ya. Fakat bir başka gerçekte, yaşamanız sizi tren yapıyor. Önünüzde döşeli raylarda hızla gidiyorsunuz o raylardan çıkmamak, devrilmemek adına geçen zamanda hızla ilerliyorsunuz günleri, ayları yılları ardınızda bırakarak. Farkına varamayarak hedeflerinizde ve bu yolculuk da durduğunuz istasyonlarda binişler, inişler, sonra yola devam. İşte ben de geçen pazar, kompartımanımda benimle seyahat eden annemi uğurladım. Bu süreç ve ayrılık çok zor. Her ne kadar çok doğal olsa da.

***

Ve birden toplum hizmetinde yaptığımız hizmet ve projelerde yaşlılar için yeterli çalışma ve hizmet üretemediğimizi düşündüm. Günümüz dünyasında 65 yaş ve üzeri nüfus tüm nüfusun %15'i civarında. Türkiye de ise nüfusun %10'u olduğu tahmin ediliyor. Bu yaş grubu aynı zamanda psikiyatrik ve bedensel hastalıkların birbirine eşlik ettiği bir grup. Türkiye'de geriatri çok yeni bir kavram. Yaşlılık sağlığıyla ilgilenen bir bilim dalı. Geriatri doktoru önce iç hastalıkları uzmanlığı alır. Kişiye bütün olarak bakar. En önemli düsturu yaşlılık hastalık değildir. Kişi yaş alır yaşlanmaz, yanlış tanılarla pek çok tedavi edilebilecek hastalığın çözümsüz noktaya ulaşması mümkün. Hele sakatlık ve özürlülük de yer alırsa. Ben hamile olduğum zamanlarda ne çok hamile var diye düşünürdüm. Şimdide annem için koştururken ne çok yaşlı olduğunu düşünüyorum. Türkiye'nin çöken sağlık politika ve hizmetlerinde. Eşimin bir sağlıkçı olması ben ve annem için bir şans oldu, sağlık sisteminin olumsuzlukları içinde. Neticede Türkiye'de gerçekten çok ciddi ve en iyi çalışan kurumun Mezarlılar Müdürlüğü olduğunu gözlemledim. Gönlüm isterdi ki tüm kurumlarımız için geçerli olsaydı. Büyük kaybımda yanımda olan gazetem, dostlarım, yol arkadaşlarım STK'lar katkıları olan herkese her kuruma minnettarım. Ve annem, annelerimiz asla kaybolmazlar hep yanımızda, kalbimizdeler. Bir büyük imtihandı son kez birlikte olduğumuz.