Muharrem İnce  ‘1000 günde memleket’ hareketi için açıklamalar yaparken aslında oldukça önemli şeyler söyledi.
Ama ne yazık ki CHP içerisinde geniş bir kesim bu sözlerde anlatılanları, anlatılmak istenenleri hiç anlamadı ya da anlamak istemedi.
İstemediler ki İnce’ye çok ağır sözlerle saldıranlar oldu.
Elbette Sayın İnce de bu yola çıkarken başına neler gelebileceğini çok iyi biliyordu.
Ama garip olan CHP içerisinde partiye yıllarını vermiş siyaseti iyi bilen birçok kişinin; üretilen yalanlara sessiz kalmaları, partiden anlamsız gerekçelerle uzaklaştırılan birçok ismin hala CHP dışında başka partilere yaklaşmamalarına dikkat etmemeleri, CHP ve ilkelerini her platformda savunmalarını görmezden gelmeleri.
Ne diyordu Muharrem İnce?
“Ayrılsam bile CHP’yi kurtarmak için ayrılırım”
Yani asıl amaç hiçbir zaman ayrılıp başka parti kurmak değil.
Gördüğü yanlışlar, dile getirdiği haksızlıklar, yıllardır birlikte koştuğu arkadaşlarına ona yakınlığı nedeniyle yapılanlar, kongre de olanları söylemek bile istemem herkesin malumu.
İşin en acı tarafı ise Muharrem İnce’ye verilen yanıtlar arasında ‘dünürünün’ aday yapıldığının açıklanması.
1979 yılından bu yana CHP’nin birçok kademesinde yer almış, Muharrem İnce’ye dünür olmadan önce Belediye başkanlığı dahi yapmış bu kişiyi Muharrem İnce’nin eleştirilerine karşı örnek olarak sunmak, hangi mantığın ürünü pek anlaşılmıyor.
Partiden uzaklaştırılan onca ismin de dile getirdiği hatalar, yanlışlıklar; tabanda dahi bol bol dile getirildiği halde herkes üç maymunu oynamaya devam ediyorsa yapacak fazla bir şey de kalmıyor.
Sesini çıkaran, itiraz edenler de İnce ve diğerlerinin akıbetine uğramaktan kurtulamıyor.
Gelelim Muharrem İnce’ye verilen yanıtlara.
Yanıtların hiçbiri Sayın İnce’nin sorularının karşılığı değil, hep kıyıdan köşeden dolaşılmış.
Bu yanıtları zaten kimse önemsemedi.
Ama yapılan eleştirilere gerçek anlamda bir yanıt vermeyip, M. İnce ve onun eleştirilerine karşı ilgisiz kalmak, önemsememek; ‘İnce‘ye kapıları kapatın, ilgi göstermeyin’ söylentileri herkesin dikkatini çekti.
Muharrem İnce’nin saray tarafından ileri sürüldüğü meselesi ise gerçek anlamda bir saçmalık ama buna inanan iyi niyetli partililer de yok değil.
Bu dedikoduya inananlar ya yıllardır birlikte çalıştıkları arkadaşlarını hiç tanımamışlar, ya da İnce ile oylarının yüzde beşin üzerinde yükselmesinin nedenini anlayamadılar.(Diğer parti liderlerinin tümü partilerinden az oy almışlardı)
Muharrem İnce kendine atılan bu iftira ile ilgili yasal yollara da başvurdu söylediği gibi ama Genel Merkez bu konuda neden adım atmıyor ya da atamıyor hiç düşündünüz mü?
Yoksa İnce’nin söylediği gibi Genel Başkan yardımcılarından biri mi gitti saraya?
İktidar medyasının muharrem İnce’ye ilgi göstermesi gayet doğal, her şeyden önce bu önemli bir haber de aynı ilgiyi muhalefet medyası Babacan ve Davutoğlu’na hatta Temel Karamollaoğlu’na göstermiyor mu?
‘CHP iktidara yürüyor’ deniyor. Bu sistemde iktidar olmak için Cumhurbaşkanlığını almak gerek.  Siz partinizin içinden aday çıkaramıyorsanız; farklı görüşten bir kişi aday olursa sizin istemlerinize ne kadar yanıt verir?
Kaldı ki CHP mezhepçi ve sağa kayan tutumuyla nasıl bir ittifakın içine girecek?
Yürütmenin seçimi başkana ait ve sizin görüşünüze göre Parlamento’nun da hiçbir işlevi yoksa farklı görüşten bir başkan adayı ile iktidara yürüdüğünüzü, iktidar olacağınızı nasıl söyleyebilirsiniz?
Sayın İnce’nin bu andan sonra CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olması hayal, bunun farkında kendisi de.
Yapabileceği tek şey olağanüstü kongre ile partinin başına geçmek; bu da olanaksız gibi.
Öyleyse yapması gereken, eleştirilerine devam ederken kendine yol verecek bir parti veya İttifak’ın adayı olmak için partinin daha önce attığı değerler gibi partiden uzaklaştırılması için çalışmak. (Genel Merkez, İnce kendini partiden attırıp mağduru oynamak istiyor derken haksız değil)
Acaba bugünlerde yeniden faaliyete geçen Mustafa Sarıgül’ün TDH sı bu konuda biçilmiş kaftan olabilir mi?
Yeni bir İttifak’ın yolu açılıyor mu dersiniz?