Bu köşe; kalemim aracılığı ile bütün arkadaşlarım, dostlarım, yazan, konuşan herkesin duyguları için var. Çünkü ben yazmaya başlarken her konuda, sevinçte, kederde, sıkıntılarda tüm bildiğim, duyduğum, bana iletilen söylenen her konuyu okuyucularımla paylaşacağım demiştim. Bu günkü konum hepimizin hissettiği infial. Yanlış mı kullanıyorum diye Uludağ sözlüğe girdim, okudum. Sözlük şöyle açıklıyor anlamını ( 1) şok olma derecesinde üzülmek, içerlemek (2) kızgınlık duyma durumunda ifade söz ( 3) halk arasında oluşturulan bir şey ( 4) dış sebeplere bağlı hareket (5) kitlesel buhrandır, arzu edilmeyen sonuçlar doğurabilir.
Anlatmak istediklerimiz için tam isabet. 
***
Şöyle yazıyor bir arkadaşım, Yeter artık Yeterrrr...
Yeter! Gidin artık, kabus gibi çöktünüz üstümüze yıllardır. Şu hale bak. 40 günde 56 insan evladı şehit. Ne için? Yıllarca din sömürüsü yapıp, başörtüsü deyip, makarna dağıtıp oyları topladınız; okullarda andımızı yasakladınız. Taksim'de yeşili koruyan onlarca genci öldürdünüz, sakat bıraktınız. Medyayı ele geçirdiniz. Aydınları, komutanları yıllarca hapiste süründürdünüz. Kadına şiddet, kadın ölümleri devrinizde % 100 arttı. İnsanların en temel hakkı olan sosyal medyadaki fikir özgürlüklerini korku ve baskı politikasıyla bastırdınız. Halkı sindirdiniz. Ekonomi desen; batan Yunanistan'dan daha kötü.
Ha neymiş otobanlar yapılmış, şehit cenazeleri daha çabuk evlerine yollansın diye mi?
***
Bütün ulusal kanallarda ucuz diziler, beyin uyuşturan saçma sapan evlilik programları, günde 18 saat yayında tekrar, tekrar. Atam için canımı veririm, ben topraklarında büyüdüğüm Türk, Kürt, Alevi, Musevi, Ermeni kardeşlerimle el ele okul sıralarında oturduğum memleketimi geri istiyorum. Ben bir sabah uyandığımda barış dolu kardeşin kardeşe kırdırılmadığı, şehit analarının haykırmadığı bir Türkiye'ye uyanmak istiyorum. 
Yüce Rabbimden duacıyım, inşallah halkım artık uyanır derin uykudan sandıkta verir cevabı. 
Bilinçli sağduyulu bu güzel ülkemde iç savaş çıkmasına izin vermeden aydınlık yarınlar ümidiyle el ele. 
***
Bunlar halkın konuşup paylaştığı. İstanbul Müftüsü Rahmi Varan, "Ölenlerin ailesi bağırmasın yoksa cennete girme şansı olmaz" demiş. Bu İslam dinindeki en büyük günahlardan biri olan "şirk koşmak". Kimin cennete gideceğini Allah bilir, müftü efendi değil! Şehit cenazeleri için yeni Türkiye Büyük Millet Meclisi tatilde. Politikacısı oy peşinde, ekonomisi bitik, halkı bunalımda, gençleri tabutta. 
Yazımı rahmet ve özlemle anarak, Uğur Mumcu'nun bugünleri görerek bilerek yazdığı satırları ile bitirmek istiyorum. 
"Bir toplum böyle çöker işte; devletin yerini kaba kuvvet alır susulur. Yasanın yerini din alır, korkulur, yolsuzluklar cinayetler birbirini izler. Eller kollar bağlanıp götürülür. Vuran vurur, öldüren öldürür ve bütün bunlardan sonra bir çete gelir ve devleti teslim alır". 
Üstüne üstlük bu kaotik ortamda yeniden(!) seçim. İnfialin son haddindeyiz...