Ocak'ın son haftasında, İstanbul'daki bazı müze ve sanat galerilerini gezme olanağı buldum. Şehrin kültür-sanat alanında sundukları, her zamanki gibi çeşitlilik, nicelik ve nitelik bakımından doyurucuydu.

Pera Müzesi, halihazırda iki süreli sergiye ev sahipliği yapıyor. "Parajanov Sarkis ile" başlıklı sergi, biri diğerinden ilham alan iki Ermeni sanatçıyı buluşturmuş. Müzede, şiirsel sinemanın ustalarından olan Gürcistan doğumlu yönetmen Sergey Parajanov'un (1924-1990) kolaj, resim, mozaik, fotoğraf, film kostümü gibi kendine has yapıtları sergileniyor. Çok yönlü ve oldukça üretken sanatçının eserlerinde, çocukluk, aile, din, esaret, özgürlük, çok kültürlülük ve geleneksel temalar öne çıkıyor. Her şeyi malzeme olarak gören Parajanov'un porselen kırıklarından yaptığı "Büyükannemin Ceviz Reçeli" adlı yapıtının yanı sıra, tuvalet fırçası, plastik çamaşır mandalı ve yapay bitkiyle ürettiği "Eşek" adlı çalışması, en çok hatırımda kalanlardan.

Serginin diğer bölümü, Parajanov'a tutkuyla bağlı başka bir usta sanatçının, "Sarkis" adıyla bilinen Sarkis Zabunyan'ın (1938, İstanbul), Parajanov'un zengin dünyasından, özellikle de filmlerinden esinle ürettiği yapıtlarından oluşuyor. Sarkis'in, müzenin en üst katında yer alan; kilimlerden meydana gelen bir mozaiğin üzerine konulmuş, Parajanov filmlerinden sahnelerin gösterildiği tüplü televizyonlar ve onların tepesinde asılı bir elbiseden oluşan, kırmızı hakimiyetindeki yerleştirmesi, son derece çarpıcı.

Pera Müzesi'ndeki "Zaman Değişmeli" başlıklı sergi ise, "jeopolitik bağlamda kontrol altında tutulan" zaman algımızı sorguluyor. Sergide yer alan sanatçılar Cao Fei, Nilbar Güreş ve Raqs Media Collective (Çin, Türkiye ve Hindistan), bugün pek çok sistem tarafından dayatılan çizgisel zaman anlayışına alışılmışın dışında bir bakış getiriyor. Sanatçıların sergideki çizim, video, fotoğraf, yerleştirme ve yeni medya çalışmaları, "sınırlı zaman algısının prangalarından kurtulmak için hayata dair alternatif ve paralel yollar öneriyor".

Raqs Media Collective'in sergideki "Labirentten Kaçmak" (Escapement) adlı yerleştirmesi, üzerinde rakamlar yerine duyguların yazdığı 27 adet saatten oluşuyor. "Labirent gibi tasarlanan sergi, rotamızı kontrol ederken bu saatlere bakmamızı ve eserlere odaklanmamızı sağlıyor. Aynı durum, saat için de geçerli; çoğumuz saatin bizi 'hizaya getirmek' için geliştirilmiş, insan yapımı bir sistem olduğunu bildiğimiz halde, onun yolunu takip etmekten başka pek bir şey yapamayız." Bu sergide daha fazla zaman geçirmek istediğimiz halde müzenin kapanma saati geldiği için oradan ayrılmak zorunda kaldığımızda, durumu ironik buluyor ve kendi kendime gülümsüyorum.

Giriş ücreti alınmayan Perşembe günü olduğundan ve yarıyıl tatili nedeniyle olsa gerek, İstanbul Modern'e gittiğimizde, müze özellikle gençlerle dolup taşıyor. Müzenin Mayıs 2021'e kadar faaliyet göstereceği Beyoğlu'ndaki geçici mekanının en üst katında, "Yıldız Moran: Bir Dağ Masalı" adlı sergi yer alıyor. Sergi, ülkemizin akademik eğitim almış ilk profesyonel kadın fotoğraf sanatçısı Yıldız Moran'ın (1932-1995) doğa, soyut, portre, gündelik hayat, Anadolu, İstanbul gibi farklı konularda 86 yapıtından oluşuyor. Lise son sınıfta İngiltere'ye giderek fotoğraf okuyan ve orada 6 sergi açan, 22 yaşında Türkiye'ye dönüşünden sonra 30 yaşına kadar ülkemizde de 5 sergi açan Moran, Özdemir Asaf'la evlenip üç çocuk sahibi olmasının ardından, yaşamını çocuklarına ve eşine adamış. Sadece 12 yıl süren parlak kariyerinde, "zamansız" olarak tarif edilen fotoğraflarıyla ekol olmuş. Tamamı siyah-beyaz ve kare formdaki fotoğrafları, şiirsel, zarif ve kararlı ifadesiyle etkili ve karakteristik. Bende en çok iz bırakan ise, Asaf'ın yalnızca siyah bir siluet olarak profilden göründüğü portre oluyor.

Geçici mekanın ilk süreli sergisi "Anthony Cragg: İnsan Doğası", günümüz heykel sanatının en özgün ve yenilikçi isimlerinden Britanyalı Anthony Cragg'i (1949) ağırladı. İstanbul Modern'deki sergi bu hafta sona ermiş olsa da, Cragg'in "Çanak" adlı eserini, Elgiz Müzesi'nin sürekli sergisinde görebilirsiniz.

Ülkemizin ilk çağdaş sanat müzesi olarak 2001'de kurulan Elgiz Müzesi'nin sürekli sergisinde, Türkiye ve başka ülkelerden ustalar ile genç sanatçıların eserlerine birlikte yer veriliyor. Gilbert & George, Cindy Sherman, Abdurrahman Öztoprak, Tracey Emin, Paul Mc Carthy, Bjarne Melgaard, Meriç Hızal, Jonathan Meese, Stephan Balkenhol gibi sanatçıların yapıtları bir arada görülebiliyor. Müze girişindeki açık alanda büyük boyutlu heykeller, ziyaretçileri karşılıyor. Müzenin bulunduğu Plaza'nın açık hava terası ise, heykel sanatçılarının sergilerine ve doğa sanatı projelerine ev sahipliği yapıyor.

Son olarak, Anna Laudel Contemporary, güncel sanatçı Ardan Özmenoğlu'nun (1979, Ankara) "This goes on and on" başlıklı sergisini izleyiciyle buluşturuyor. Sanatçının, bir dönem Postane-i Amire'nin (Osmanlı Postanesi) bulunduğu tarihi galeri binasındaki renkli eserlerinde padişahlar, sultanlar, iskambil kağıtları ve ağaçlar gibi öğeler yer alıyor. Özellikle transparan cam heykellerini etkileyici bulduğum Özmenoğlu, post-it, neon ve cam kullanarak ürettiği eserlerinde, "malzemenin beraberinde getirdiği anlam ile birlikte, kültürel tarih ve gündelik hayatın üst üste bindiği" özel bir dil oluşturmuş.

"Parajanov Sarkis ile" ve "Zaman Değişmeli", Pera Müzesi, 17 Mart 2019'a kadar
"Yıldız Moran: Bir Dağ Masalı", İstanbul Modern, 12 Mayıs 2019'a kadar
"This goes on and on", Ardan Özmenoğlu; Anna Laudel Contemporary, 7 Mart 2019'a kadar