Biraz eskilerden bahsedeceğim. Askerliğimi bitirip programımda hiç olmasa da İzmir'e yerleşmiştim. Üstelik İzmir kızı gönlümü almış, yeni evliydim. Asıl mesleğimden önce bir devlet bankasının Karşıyaka Şubesi'nde stajyer (resmi adıyla gişe memur adayı) memur olarak görev yapmaktaydım.  Sanırım onu da belirtmem gerekiyor, 1960'lı yılların sonuna yaklaşmak üzereydik.

O günlerde bizim güzel Karşıyaka'mızda yaşam şimdikinden oldukça farklıydı. Şimdiki Kemalpaşa Caddesi trafiğe hem de iki yönlü trafiğe açıktı. Dolmuştan bankamız şubesinin önünde iner, mesaiye öyle yetişirdim. Sahil yolunun da orta banketsiz ve geliş gidiş iki yönlü trafik olduğunu yazmama bilmem gerek var mı? Deniz doldurulmamış, sahil düzenlemesi yapılmamıştı.
Offf, her zamanki gibi lafı çok uzattım galiba.
Neyse; asıl söylemek istediğime geleyim. Efendim, işte 1968-1969'lu yıllarda Karşıyaka'da dikkati çeken iki dernek vardı. Birini kısa adıyla "Karşıyaka Hastane Yaptırma Derneği", diğerini ise tam adıyla "Karşıyaka Atatürk Anıtı Yaptırma ve İlkelerini Yaşatma Derneği" olarak hatırlıyorum. Hem de canlı olarak. Neden mi diyeceksiniz? Bu iki güzel Karşıyaka derneğinin hesapları bizim şubemizdeydi. Sanırım aynı zamanda öğretmen olan mali sekreterleri hemen her öğleden sonra o gün için toplanan aidat paralarını ilgili hesaplara yatırırlardı. Çoğu işlemlerde benim payım da vardır, ayrıca karınca kararınca benim de üyeliğim ve bağışlarım olmuştur.
Günler geçti, güzel Karşıyaka hastanesine kavuştu, kavuşmakla kalmadı, büyüdü, büyüdü. Yerlerine sığamaz oldu, Yüksek kademedekiler ne mi yaptılar? Aldılar Karşıyaka Hastanesi'ni Çiğli'ye götürdüler.
***  
Benim asıl konu etmek istediğim son günlerde çokça gündeme gelen Karşıyaka Atatürk Anıtı. Bizim güzel Karşıyaka'mızın anıtının yapımı, az önce yazdığım gibi 1960'ların sonlarına doğru adını andığım derneğin çalışmaları ve Karşıyakalıların Atatürk'e olan sevgilerinin varlığıyla gerçekleşebilmiştir. Şöyle ki dernek 1966'da kurulmuş, anıtın proje yarışması 1970'te yapılmış, sonuçlar 1971'de alınmış, anıt ise 1973'te törenle açılabilmiştir.
O günlerde Karşıyaka'nın bütün binalarından daha yüksek, belki de İzmir'in her yerinden görünebilen ihtişam dolu anıtımız zaman içinde etrafında yükselen binaların arasında kaybolur gibi oldu.
Üstelik o eski günlerin yapı teknolojileri ile yapılan anıt; belki denize yakınlığı da hesaba katılmadığı için son zamanlarda ciddi ölçüde yıpranmıştı. Karşıyakalılar bu anıtı çok seviyorlardı. Bayramların ya da benzer kutlamaların tamamı anıt ve çevresinde yapılmaktaydı. Karşıyaka Belediyesi sahiplenmiş, amblemi olarak anıtı seçmişti. Birbirlerine yakışır olmuşlardı.
Geçen yıl Karşıyaka Belediyesi anıtı yenileme gibi bir girişimde bulundu. Anıtın genel görünümünden vazgeçilmeyerekti ancak yenilenmesine gerek duyulmuştu. Çevre düzenlemesi yeni gelişimlere uygun olarak değiştirilecek, boyu da 45 metreye yükseltilecekti. Sonuçta anıtın yıkımı geçen hafta gerçekleşti. Sanırım yeni projeye göre yapımına da başlanmış olmalı.
Vay efendim, anıt nasıl yıkılırmış! Orası Karşıyaka ile özdeş olmuş, ne gerek varmış yenisinin yapılmasına! İşte böyle buna benzer nice bahanelerle dolu bir itiraz kampanyası başlatıldı.
Kişisel olarak belirli özellikleri olan, kentle bütünleşmiş olan eserlerin korunmasından yanayım. Ne bileyim; onlar yitirilirlerse, onlara bir şeyler olursa içimden de bir şeyler sanki kopup gitmiş gibi olur. Ama bu anıt için koparılan yaygaralar bana kalırsa yanlış olmalı. Bakınız, anıtın genel görünümünde ciddi farklılık olmayacak, üstelik anıt İzmir'in her yerinden görünebilir olacak, boyu yükselecek, rölyefler anı olarak kalacak.
O halde bu itirazcılık, bu istemezükçülük ne demektir? Ne elde edilmek isteniyor? Hoş; Karşıyaka'ya çok olumluluklar katacağına inandığım tramvay için bile ne gerek vardı diye dudak bükenleri gördükçe anıt için yapılan itirazlara pek de şaşırmıyorum.
Esenlikle kalınız...
TÜRKÇE İÇİN NOT
Elektirik değil ELEKTRİK