İzmir 1'inci İdare Mahkemesindeki duruşmaya, davacı olarak yöre sakini Ahmet Karaçam, EGEÇEP Başkanı Prof. Dr. Ali Osman Karatekin, dernek avukatı Arif Ali Cangı, İzmir Tabip Odası Başkanvekili Ali Hızal ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Hukuk Müşaviri Aslı Toksal, TÜPRAG Vekili Şeyda Ataman ve Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü yetkilisi Sema Yunakçı katıldı.Yöre halkı ve oda temsilcilerinin de izlediği duruşmada, taraflar mahkemeye belgelerini sundu.

Avukat Cangı, altın madeninin İzmir'in ve çevre ilçelerinin sularının arsenik başta olmak üzere ağır metallerle kirlettiğini, bu yetmezmiş gibi 2 yıl önce kapasitesini 2.5 kat daha arttırmasına rağmen olumlu yönde ÇED raporu aldığını söyledi. Efemçukuru'nun, İzmir kentinin içme suyunun yaklaşık yüzde 40'ını karşılayan Tahtalı Barajı koruma alanı sınırında, yaklaşık 200 bin kişinin içme suyunu karşılamak için planlanan Çamlı Barajı'na su sağlayacak derelerin mutlak koruma alanı içinde yer aldığını kaydeden Cangı, İzmir'in arseniksiz tek su havzası olan bölgenin aynı zamanda orman alanları, ekolojik üzümleriyle İzmir'in 'damı' olarak nitelendirildiğini ifade etti.

BAKANLIK YETKİLİLERİNİ KINIYORUM


Çevre sağlığı ve canlı yaşamı için risk oluşturan altın madeninin 3 yıldır üretim yaptığını, önceki haliyle yarattığı riskler yetmiyormuş gibi, şimdi de kapasitesinin artırılması yoluna gidildiğini belirten Cangı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın ÇED raporu hazırlarken kendilerinden gizlediğini savunarak, "Dava açarken bu raporu görmedik. Bir CD hazırlamak bu kadar zor mu? Buradan bakanlık yetkilerini kınadığımı belirtmek isterim" dedi.

Efemçukuru konusundaki tercihin ya İzmir'in suyunun, tarımının korunmasından ve yaşamdan yana, ya da altıncı şirketin çıkarlarından yana olacağını dile getiren Cangı, mahkemeden davanın kabulünü, aksi yönde karar verilmeden önce madenin bulunduğu bölgede bilirkişi heyetince keşif yapılmasını talep etti.

'DÖNÜŞÜ OLMAYAN RİSKLER'

EGEÇEP Başkanı ve Ege Üniversitesi halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ali Osman Karatekin, şu ana kadar elde edilen tüm bulguların altın madeninin çevreyi kirlettiği yönünde olduğunu, maden işlemeye devam ettiği sürece geri dönüşü olmayan riskler yaratmaya devam edeceğini, Efemçukuru'nun suyunu, toprağını arseniklediği zaman o bölgeyi eski haline getirmenin imkansız olacağını söyledi.

ŞİRKET AVUKATI VE BAKANLIK TEMSİLCİSİ ÇED RAPORUNU SAVUNDU

Şirket avukatı Şeyda Ataman ise, madenin kapasite arttırımı öncesinde halkı bilgilendirme toplantısı gerçekleştirildiğini, madende yaşam odalarının bulunduğunu, madenin etrafındaki 100- 150 metrelik mesafede sağlık koruma bandının oluşturulduğunu, bahsedilen tehlike ve risklerin hiçbir bilimsel dayanağının olmadığını savundu. Hazırlanan ÇED raporunun bilimsel olduğunu, çevresel etkilerin birlikte analiz edildiğini anlatan Ataman, davanın zamanında açılmadığını ve hem usül hem de esas yönünden reddini talep ettiklerini bildirdi.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Hukuk Müşaviri Toksal, projenin bakanlık tarafından hassas şekilde incelendiğini, ÇED raporunun da buna göre verildiğini, davacıların güzel sözler söylediğini, ancak bu görüşler dikkate alınacak olursa Türkiye'de hiçbir şeyin yapılamayacağını savunarak davanın reddini talep etti.

Mahkeme heyeti, önümüzdeki günlerde karar vermek üzere duruşmayı bitirdi. Duruşma sonrası 'İzmir, Bergama, Eşme, Sivrihisar Havran, Küçkdere El Ele Hareketi' üyeleri konuyla ilgili basın açıklaması yaptı.