Ege Üniversitesi'nde, 2015 yılı Şubat ayında ülkücü öğrenciler ile savcılık iddianamesinde 'PKK/KCK gençlik örgütlenmesi YDG-H (Yurtsever Devrimci Gençlik-Hareketi) üyeleri' diye söz edilen diğer öğrenci grubu arasında kavga çıktı. Kavgada bıçaklanan Ülkü Ocakları Ege Üniversitesi sorumlusu Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü 4'üncü sınıf öğrencisi Fırat Yılmaz Çakıroğlu yaşamını yitirdi. Olayla ilgili yürütülen yargılama sürecinde sanık Nurullah Semo, 'kasten öldürme' suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alırken, 'terör örgütü üyeliği' suçundan da 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Verilen karar, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bozularak 'devletin birliğini ve ülkenin bütünlüğünü bozmak' suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çevrilmişti.

'OKULDA TEDBİR YOKTU'

Çakıroğlu'nun öldürülmesiyle ilgili olarak olayda kusuru bulunduğu gerekçesiyle Ege Üniversitesi eski rektörü Candeğer Yılmaz, eski rektör yardımcısı Atilla Silkü, eski genel sekreter Mehmet Bülent Özkan, eski Edebiyat Fakültesi dekanı Ersin Doğer hakkında da İzmir 41'inci Asliye Ceza Mahkemesi'nde açılan davada savcı esas hakkında mütalaasını açıkladı.

İzmir 41'inci Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın son duruşmasına Çakıroğlu'nun annesi Özlem Erdem ve babası Fuat Mahir Çakıroğlu ile taraf avukatları katıldı. Olay tarihinde Bornova'da emniyet müdürü olarak görev yaptığını söyleyen ve mahkemede tanık olarak dinlenen M.Z.S., "Olay günü saat 16.30-17.00 civarında üniversitenin güvenlik amiri beni arayıp üniversitenin içerisinde kalabalık bir grup olduğunu, bir sorun çıkabileceğini söyledi. Ben il güvenlik şube müdürünü, çevik kuvvet şube müdürünü ve terör şube müdürünü aradım. Yanımda araştırma büro amiri vardı. Onunla gittik. Üniversiteye geçiş yaptık ve olaya müdahale ettik. Biz gittiğimizde olay olmuştu. Orada herhangi bir tedbir yoktu" dedi.

'ÇAKIROĞLU HEDEF GÖSTERİLMİŞ'

Konuşmanın ardından savcı, esas hakkında mütalaasını açıkladı. Savcı, Ege Üniversitesi eski rektörü Candeğer Yılmaz, eski rektör yardımcısı Atilla Silkü, eski genel sekreter Mehmet Bülent Özkan, eski Edebiyat Fakültesi dekanı Ersin Doğer'in görevlerini kötüye kullandıkları kanaatine varıldığını, bunun da Çakıroğlu'nun öldürülmesiyle sonuçlandığı söyledi. Yönetimin, PKK/KCK, DHKP-C sempatizanı öğrencilere ceza vermediği gibi yazılı ikaz dahi yapılmamasından dolayı bu cesaretle eylemlerin sıklığını ve eylemlerdeki şiddetin dozunun arttırıldığı da mütaalada yer aldı. Mütalaada, Çakıroğlu'nun PKK/KCK örgütü, 'Kampüs Cadıları' adlı grup tarafından hedef gösterildiği, derslere ve sınavlara girmesinin engellendiği bunun yanı sıra tüm öğrencilerinin eğitim hakkının engellenmesine karşılık gerekli tedbirleri almadıkları da belirtildi.

'ÇAKIROĞLU ÖLMEDEN ÖNLEMLER ALINABİLİRDİ'

Çakıroğlu'nun ölümünün ardından kampüs giriş ve çıkışlarına turnike konulduğunun, kamera sayısının artırıldığının ve kampüs çevresinin tel örgüyle çevrildiğinin altını çizen savcı, bu önlemlerin Çakıroğlu'nun hayatını kaybetmesinden önce de alınabileceğinin altını çizdi. Edebiyat Fakültesi Ege Kafe çevresinde, 'Hozan Serhat' isimli alanda terör örgütü yanlısı ve sempatizanı, öğrenci ve öğrenci olmayan kişilerin terör örgütüne ilişkin propaganda mahiyetinde sayılabilecek çeşitli faaliyetlerde bulundukları, terör örgütü liderinin fotoğrafını bu alanda paylaştıkları, elektrik ihtiyaçlarını da edebiyat fakültesinden uzatılan elektrik kablosu vasıtasıyla giderdiklerinin belirlendiği de mütalaada yer aldı. Toplanan deliller ışığında savcı, sanıkların 'görevi kötüye kullanma' suçundan 1 yıldan 3 yıla kadar ayrı ayrı cezalandırılmalarını istedi. Mütalaanın ardından sanıklar, savunmalarını hazırlamak için süre talep etti. Sanıkların süre talebini kabul eden hakim, duruşmayı ileri bir tarihe erteledi.