Çeşme'nin yaz turizminde ilgi odağı haline gelmesi nedeniyle yerli ve yabancı birçok turist adeta şehre akın ediyor. Sezonun başlamasıyla birlikte turist akınına uğrayan şehrin her metrekaresi altın değerinde. Kurumsal firmalar, marka değeri yüksek işletmeler, Çeşme ve çevresinin her santimini sömürmek için birbirleriyle yarışa girmiş durumda. Bu rant mücadelesi nedeniyle dünyanın birçok yerinden misafir ağırlayan Çeşme, sevenleri tarafından güzelliklerininin yok olmaması için mücadele veriyor.

Son günlerde sıkça tartışma konusu haline gelen kumsalların işletmeler tarafından işgal altına alınması vatandaş tarafından tepkiyle karşılanıyor. İstanbul-İzmir arasındaki mesafeyi 3.5 saate indireceği belirtilen yolun aşama aşama açılması sebebiyle İzmir ve çevresindeki turistik bölgelerde otel ve konut yatırımları hızla artmaya başladı. Bu lokasyonların başında ise çok büyük bölümü doğal SİT alanı olan Çeşme-Alaçatı geliyor. Teller ile örülen plajlar, kumsalların işletmelere tahsis edilmesi gibi birçok sebep yüzünden halk denize giremiyor. Çeşme ile özdeşleşmiş sörf ise kumsalların işletmelere peşkeş çekilmesi nedeniyle eski parlak günlerinden çok uzakta.

Rüzgar dengesi bozuldu

Çeşme'nin müdavimi sörfçüler işletmelerin ve bölgenin her santimine dikilen otellerin, bölgenin rüzgar dengesini bozduğuna dikkat çekiyor, bu nedenle sörfün ana etkeni olan rüzgarın yok olmasının sörfü de bitireceğini söylüyorlar. Alaçatı Port projesi ise flamingoların ve balıkların üreme, konaklama alanının tam ortasına yapılması nedeniyle ekosistemi altüst ettiği için sıkça tartışılan konular arasında.

SİT alanları azaldı

Öte yandan imara açık alanların yapılan 5 yıldızlı devasa oteller nedeniyle tükenmiş olması yatırım yapıp Çeşme'nin kaymağından pay almak isteyen kişiler tarafından kademeli olarak SİT alanlarının düşürülmesi talebini de beraberinde getiriyor. Yetkililer her santimini betona ve ranta çevirmek adına SİT derecelerini her yıl aşırı düşürerek bölgelerin sınırları yeniden belirliyor. 2018 yılında Dalyan bölgesinde "Nitelikli Doğal Koruma Alanı" ve Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı" olarak belirlenen bölgelerle beraber alanda önceki yıllarda 1. derece SİT olarak ifade edilen yeni sistemde ise "Kesin Korunacak Hassas Alan" kalmadı. Dalyan'ın iki burun ucu ile gündeyinde küçük bir bölümünün nitelikli doğal koruma alanı ilan edildiği, büyük bölümünün sürdürülebilir kullanım alanına dönüştüğü görüldü.

Beton örnekler var

Bodrum ve Kuşadası gibi betona kurban edilen bir çok yer olduğuna işaret eden Çeşme Kent Konseyi Başkanı Ömer Onal, şunları söyledi:
Bizim betonlaşmadan yana olmamamız lazım. Devlet büyüklerinin bu bölge için kararları Ankara'dan vermemesi gerekir. Projeler ve haritalar üzerinden Çeşme'nin SİT alanlarının düşürülmesi yüzünden kumsallarımız işletmelerin eline geçti. Bir kaç gün önce gündeme gelen protesto ise halkın artık dayanacak gücünün kalmayışındandır. Halkımız plajlara giremez hale geldi. Bırakın vatandaşı istediği kıyıda denize girebilsin. Birilerine peşkeş çekiliyor bu plajlar. Bu kiralanan yerler tel örgüler ile çevriliyor. Bizim burada yaşam alanlarımız kısıtlanıyor.

Gasp yasallaşmış oldu

Kanuna göre ilk 50 metre içinde hiçbir şekilde yapı yapılamayacağına dikkat çeken Koçdemir, şöyle konuştu: İkinci 50 metrede ise temeli olmayan sökülebilir tesisler yapmanıza müsaade ediliyor. Milli emlaktan yapılan kiralamalar ile kıyıların kontrolünü ele alıyorlar. Kamunun ücretsiz kullanımında olan birçok alan işletmelerin eline veriliyor. Biz burada yaşayanlar olarak misafirlere ücret ödemeden kullanabilecekleri plaj tavsiyesi yapmakta zorlanıyoruz. Kıyı kullanımının gasp edilmesi açısından ve SİT alanlarının derecesinin düşürülmesi bakımından bir çok sorun yaşıyoruz. Devlet arazilerinin üzerinde betonlaşıp daha sonra imar affı ile yapı kayıt belgesi adı altında bir belgeyle bunu yasallaştırıyorlar. Gasp yasallaşmış oldu. İşletmeler kamu yollarının güzergahını dahi kendi çıkarlarına göre değiştiriyorlar. Doğal bir derenin denizle bağlantısını kesmekte dahi sakınca görmüyorlar. Biz bunun karşısındayız. Koçdemir, mühürlenen yerlerin yapılaşmaya devam ettiğini savunarak, denetimlerin yetersiz kaldığını belirtti.

Hem ekolojik hem arkeolojik alan

Ekinoks Doğa Koruma Derneği Başkanı Başak Yasemin Arel de imar planları nedeniyle Alaçatı bölgesinin doğal güzelliğini kaybettiğini söyleyerek, "Bölgede ciddi bir rant ve yapılaşma algısı devam ediyor. Kuşların üreme konaklama ve geçiş sahası konusunda ısrarcı olmamız nedeniyle bu Alaçatı Port projesinin yürütmesi durdulmuştu. Ama şu anda insanlar buraya yaptıkları konutlar ve oteller ile sörfün ve doğal güzelliklerin kaybolmayacağını düşünerek yatırım yapıyorlar. Ama bütün ekosistem birbiriyle bağlantılı. Biz çevre derneği olarak yürüttüğümüz çalışmalar sonucunda bir neticeye varamadık. Hukuk yolu bizim için tıkandı. Ne yazıkki bu alanda tarihi varlıklar da var. Arekolojik alanda çok değerli bir yer. Bir yeraltı kilisemiz var. Bir roma köprümüz var. Port sahasının çok kenarında kalan bir alan. Ama yine de bir port sahası içinde. Sadece ekolojik denge değil aynı zamanda arkeolojik bir alan." ifadelerini kullandı.

Sörf, gece kulübüne kurban edildi

Milli sörfçü Çağla Kubat, dünyanın bir çok yerinde yarıştığını ve Çeşme'deki alan kadar güzelini görmediğine dikkat çekerek, şöyle konuştu: Böyle bir koya sahibiz. Bu spor için çok özel bir koy. Yabancı bir sörfçü burayı keşfetmişti. Daha sonra buradaki yapılaşmayı görüp özellikle de Alaçatı Port projesinden sonra buradan uzaklaştı. O günden beri yavaş yavaş sörfün yok edilişini izliyoruz. Ben herkesin toplandığı sörf alanından uzaklaşıp işletmemi karşı tarafa taşıdım. Çok zorluklarla mücadele ettim. İlk gelip iş yeri açtığımda burada elektrik ve su yoktu ancak ben doğaya dost kalmayı tercih ettim. Kendi alanımı koruyorum ama karşı tarafın hali içler acısı. Karşı tarafta sörf okulu olması gereken denize yakın bölgenin gece kulüplerine teslim edildiğini görüyor, duyuyorum. Bana iki tane işletme işyerimin ön bölümünü gece kulübü yapmam için ücret teklif etti ama ben kabul etmedim. Senelerdir birileri bazı şeylere orada göz yumduğu için şu anda burası o halde.

Rüzgarın yönü değişti

Çeşme'nin sörf ile özdeşleştiğini hatırlatan Onal, "Çeşme'de çok güzel sörf okullarımız var. Sörf okullarının önüne meyhaneler ve beach clubler açıldı. Orada spor yapmak isteyen insanlar işletmelerin engeli nedeniyle gönül rahatlığıyla gidip sörfünü yapamıyor. Büyük oteller ve yapılan konutlar nedeniyle rüzgar artık eskisi kadar sörfe elverişli değil" dedi.
Alaçatı Turizm Derneği Genel Sekreteri Esra Koçdemir ise kamuya ait alanların özel işletmelerin kullanımına açılmasının halkı zor durumda bıraktığını ifade etti.


Nefes alacak yer kalmadı

Kıyıların ve koyların talan edildiğini ve bu nedenle özgürce nefes alacak bir alan kalmadığını belirten Onal, "Hazineden kiralanan yerler işletmeler tarafından suistimal ediliyor. 3-5 metrekarelik bir büfe orada her türlü inşaatı yapabilecek cesareti kendinde bulabiliyor. Bu son günlerde daha çok belirginleşti. Burası gerçekten dünyanın turizm merkezi olma yolunda ilerliyor ancak işin içine rant girince SİT alanı ya da doğal güzellikler kimsenin umrunda olmuyor." ifadelerini kullandı.


İmar affı kılıf oldu

Bu dengesizliğin dalga dalga yayıldığı Çeşme'nin her bölgesi kademe kademe SİT alanları düşürülerek işletmelerin ve otellerin tekeline bırakılması doğal güzelliklerin yok olmasına neden oluyor.
SİT alanlarının derecesinin düşürülmesi konusunda 2006 yılında gazetecilere açıklama yapan dönemin Çeşme Kaymakamı Nazmi Günlü ile Alaçatı Belediye Başkanı Muhittin Dalgıç ise "Yatırımların önünün açılması konusunda kararların olumlu olduğunu söyleyebiliriz" diyerek doğaseverler tarafından tepki toplamıştı.
Alaçatı'nın güzelliklerinin yok olmaması için mücadele eden Alaçatı Turizm Derneği ise kumsallara yapılan betonların imar affı ile kayıt altına alındığı bu nedenle yıkılamayan işletmelerin gönül rahatlığıyla faaliyetlerine devam ettiğini iddia etmesi ise durumun vahimliğini gözler önüne seriyor. Çeşme Kent Konseyi Başkanı Ömer Onal,  SİT alanlarının derecesinin düşürülmesinin doğaya büyük zarar verdiğini söyledi.