İzmir İş Dünyası Derneği Başkanı (İZİD)ve İnşaat Yüksek Mühendisi Feyyaz Sungur, “İki sene içerisinde depremden zarar gören vatandaşlara evlerini teslim edeceği söylenen Bakanlığımıza çok teşekkür ederiz.” dedi. İnsanların yaşadıkları bölgeden istemleri dışında herhangi bir yere güç kullanarak itilmemesi, dışlanmaması gerektiğini söyleyen Feyyaz Sungur, var olan hayatların, niteliksiz, sağlıksız koşullarda oluşsa bile ortaya çıkan duygusal, sosyolojik, komşuluk ilişkileri ve yaşanılan bölgeye aidiyet duygusu olduğunu vurguladı. Sungur, binaları yenileyip yüzünü güldürürken, insanları ağlatacak ve mutsuz edecek bir sürecin içine de girilmemesi gerektiğine dikkat çekti.

İnsanlar mutsuz

Kentsel dönüşüme girmek isteyen çok sayıda vatandaş olduğunu hatırlatan İZİD Başkanı İnşaat Yüksek Mühendisi Feyyaz Sungur, “Son yaşadığımız 6.6 depremden sonra halk psikolojik bunalım içinde. İnsanlar mutsuz. Her an evlerinin yıkılıp altında kalacaklarını düşünüyorlar. Her ne kadar yıkımın büyük kısmı Bayraklı ilçesinde gerçekleşmiş ise de çevre ilçeler de evlerinin depreme dayanıklı olmadığını düşünüyor. Ayrıca Bayraklı haricindeki ilçelerde yüzlerce orta ve ağır hasarlı binalar var. Bu düşüncede olan vatandaşların evleri 1975 yönetmeliğine göre yapılmış.  Ancak bu kişiler de genelde yaşlı ve hayatında yalnız bir evi olan insanlar. Bunlar kentsel dönüşüme girerlerse evlerinden olacağını düşünüyorlar çünkü paraları yok devletin yardımını ödeyemiyecekler, ya evlerini kaybedecekler ya da yıkılırsa ölecekler bu düşüncede olan binlerce insan var” dedi.

Güven çok azaldı

İzmir’i vuran ve 120 kişinin hayatını kaybetmesine neden olan depremde, binaların en çok hasar gördüğü Bayraklı ilçesini evleri hasar görmeyen vatandaşların da terk etmeye başladığına dikkat çeken Sungur, “Şu anda Bayraklı bölgesine olan güven çok azaldı. Bina sağlam olsa bile insanlarda korku oluştu. Kentsel dönüşümde uzlaşmanın sağlanması için bazı kolaylıkların yapılması gerekir. En az yüzde 40 imar artışı yapılması gerekir. İmar planı, değişiklikler sonucu taşınmazdan ortaya çıkan değer artışının tamamının mülk sahiplerinde kalması dolayısı ile insanların daha rahat olmaları konusunda çözüm olduğunu düşünüyorum. Kamuoyunda en çok rahatsızlığa yol açan, apartman ve sitelerde  2/3 çoğunluk dışında herhangi bir konuya karşı çıkan 1/3 azınlığın dairelerinin; komşuları tarafından sattırılması korkusu ve baskısı. Azınlık 1/3’ün, hissesi satılmadan yeni binada kalmasını sağlamamız gerekiyor. 6306 sayılı kanunda bulunan, mülkiyet hakkının aşırı sınırlanması ve hak aramanın engellenmesi konusundaki anayasal sorunlar çözülmelidir. Apartmanlarda inşaat şirketi ile anlaşma koşulları oluşturulmadan risk raporu alınıyor. Bu acele, “binamız yıkılıyor, bir an önce anlaşalım” baskısı sonucu, kat maliklerinin kötü koşullarla anlaşma yapmalarına yol açıyor. Kat malikleri açısından anlaşma netleşmeden risk raporu için başvuru yapılmamalı. Bakanlık inşaat şirketleriyle anlaşmak isteyenlere yıkım öncesi üçer aylık bir veya iki kere süre verebilir” şeklinde konuştu.

Bakanlık denetlemeli

Kentsel dönüşümde ciddi bir öz sermaye kullanan inşaat şirketlerine proje kredilerinde faiz indirimi yoluyla teşvik getirilmesinin faydalı olacağına da değinen Sungur şunları aktardı; “Belediyelerin riskli alanlarda, yeni yerleşimler için yaptıkları imar planları ve kentsel tasarımlar çoğunlukla niteliksiz. Belediyeler riskli alanlarda sıradan kişilere şehir planları ve kentsel tasarım çizdiriyorlar. Halbuki kentsel dönüşüm bir kez ele geçen bir fırsat ve en az elli yıl kullanacağımız mahalleler, semtler tasarlamalıyız. Belediyelerin riskli alanlarda marka değeri olan mimarlara ve şehir plancılarına, mahalle ve semt projeleri, kentsel tasarım projeleri çizdirmeleri gerekiyor. Bakanlık tüm riskli alanlarda çizilen belediye projelerini denetlemeli. Belediyeler, Bakanlığa onaylatmadan projeye başlamamalı. Yapılan kentsel tasarım ve imar planları sadece bir mahalleyi hedef alıyor. Halbuki imar planlarının ilçe ve il bazında bütüncül olması gerekli. Bu koordinasyonu bakanlık üstlenmelidir. Hatta yeni İmar Kanunu tasarısına belediyelerin imar planlarını bakanlığın durdurma ve değiştirme yetkisi konulmalıdır. Yeni binalar deprem için güvenli olmakla birlikte enerji verimliliği ve çevre koruma için yeterli değil. Yeşil binalar kentsel dönüşümün maliyetini uzun vadede yüzde 20 düşürebilir. Yeşil ve akıllı binalara özel olarak katkı verilmeli.”