Ali Budak- Başbakan Binali Yıldırım, İzmir ziyaretinde Türkiye'nin genelinde imar sorunu bulunduğunu belirterek, 'Türkiye'nin genelinde var olan bir sorun var. Mülkiyetle, imarla, ruhsatla ilgili bir sorun, bu bütün vatandaşlarımızın kanayan yarası. Binası var elektriği yok, binası var ruhsatı yok, binası var mülkiyeti kendisine ait değil. Bütün bunları ortadan kaldıracak ve bu yılların biriktirdiği sorunu çözecek düzenlemeyi önümüzdeki 10 gün içerisinde çıkarıyoruz, bunun adı imar barışıdır' diye konuştu. Bu durum ise gözleri imar barışına çevirdi.

İmar barışı, kentsel dönüşüm yasasıyla çelişiyor

İmar barışıyla ruhsata aykırı ya da ruhsatsız olan kaçak yapının kişinin kendi arazisinde olma ve arazi sahibi her 3 kişiden 2'sinin razı olması kaydıyla yapı kimlik belgesi almaya hak kazanılacağına dikkat çeken İTO Meclis Üyesi Levent Bendeş, 'Buradaki en önemli sorun ise çıkarılacak olan yasanın 6306 sayılı yasayla çelişmesidir. Burada imar barışı vererek, kaçak yapıya elektrik, su da vermiş oluyorsunuz. Yapı yıkılıp yerine yenisi yapılana kadar da devletin size dokunmayacağını söylüyorsunuz. Tamam, devlet yapıya o anki şartlarıyla belge veriyor. Ancak yapıya devletin dokunmayacağı garantisi verirken vatandaş binasını neden yıksın da yenisini yaptırsın? Çünkü devlet bu imar barışıyla kaçak olan yapıya elektrik ve su da veriyor. Vatandaşın en önemli sıkıntısı da oydu. Şimdi bu sorun da ortadan kalkıyor. O zaman neden yıkıp, yenisini yapsın? Kaçak yapılara, yapı kimlik kartıyla yasal hak veriyorsunuz' diye konuştu.

Binaların dayanıklılığının kararını kim verecek?

Aslında ülkedeki kaçak yapılardaki en büyük sorun olarak yapıların depreme karşı dayanıksız olmasını gösteren Bendeş, şöyle konuştu: Öncelikle kaçak yapının depreme karşı dayanıklı olup olmadığına kim karar verecek? Vatandaş, kurumlar ya da özel sektörde çalışan inşaat mühendisleri mi? Bu çok önemli. Özel sektörde çalışan ve kurumlarda çalışan mühendisler karar verirse bu binaların hiçbirinin dayanıklı olmadığı ve yıkılıp yeniden yapılması gerektiği ortaya çıkacak. 2004 yılında kaçak yapılara karşı çıkan kanunla 1 yıl ile 5 yıl arası hapis cezası verilir diye yasa çıkarıldı. Şimdi çıkacak olan yasayla ise bu yasa birbirine tezat olacak. 14 yılda ne değişti de bu yasa çıkarılıyor? O nedenle de bu imar barışı yapılırken çok dikkatli olunmalı. Öncelikle can güvenliği olmayan hiçbir binaya af getirilmemesi gerekiyor. Vatandaşın elbette devletle barışması çok önemli. Ancak bu süreçte can güvenliğinin sağlanması çok önem taşıyor. Orada yaşayan insan kendi can güvenliğini önemsemeyebilir. Ancak oraya komşu olarak gidenlerin olası bir depremde can güvenliği nasıl sağlanacak? Bu imar barışı, konutlardaki can güvenliğini göz ardı ediyor.

'Kurumların raporları göz önüne alınmalı'

Deprem yönetmeliği ve depremle ilgili kaygılar göz önüne alınırsa imar barışının bazı sorunların çözümünde doğru bir karar olabileceğini belirten Bendeş, 'Ancak deprem göz önüne alınmaz ve imar barışı yapılırsa ciddi sorunlar ortaya çıkar. İmar barışı sonrasında olası bir depremde oluşacak can kaybından kim sorumlu olacak? Yıkılan bina yeniden yapılır ama bir kişinin can kaybı oluşursa o yerine getirilmez. Marmara Depremi'nde yaşandı ve sorumlular bulunabildi mi? Bu sorunun cevabını veren bir imar barışı olursa buna katılabilirim. Ama sorunun cevabını verebilen bir imar barışı olmalı. İmar barışına yönelik çıkarılacak kanunun asıl önemli noktası da budur. Deprem açısından kurumların ve mühendislerin raporları göz önüne alınırsa bu imar barışı derli toplu olur. Yok, olmazsa da büyük sıkıntılara yol açar' diye konuştu.

'Siyasi bir karardır'

İmar barışını siyasi bir karar olarak gördüğünü belirten Bendeş, şöyle devam etti: Siyasi ve politik bir karar olması dışında ekonomik bir karar olarak da görülüyor. Ancak ekonomik karar olduğu konusunda emin değilim. Çünkü bu barıştan gelecek olan gelir incir çekirdeğini doldurmaz. Bu da devleti ne kadar rahatlatır? Daha çok siyasi bir karar olduğunu düşünüyorum. Devlet, vatandaşıyla barışmak için herkesin can güvenliğini tehlikeye atacak bir karar almamalı. Bu imar barışı, olası bir depremde oluşacak can kaybının önüne geçmek için düşünülmüyorsa siyasidir. Binaların depreme karşı dayanıklı olduğu kararın vatandaşların vereceğine yönelik bilgi doğruysa da bu imar yönetmeliği sakıncalı ve sakattır. 6306 sayılı olan kanun, (yani vatandaşın kentsel dönüşüm diye bildiği kanun) depreme karşı dayanıklı binaların yapılması için çıkarılmıştı. Birbiriyle çakışan 2 yasa var karşımızda. Hangisi doğru olduğunu düşündüğümüzde de bu imar barışının bir siyasi manevra yani siyasi bir karar olduğuna ulaşıyoruz. O zaman 2004 yılında çıkarılan kanunla kaçak yapı yapan ve hapis yatanların suçu neydi? Bu çelişkinin giderilmesi için bu kaçak yapıların depreme karşı dayanıklı olup olmadığı kararının inşaat mühendisleri tarafından verilmesi gerekir. Eğer böyle bir kanun çıkarsa en azından siyasi bir karardan ziyade alınan kararın sorun çözümüne yönelik alındığı düşünülebilir.  

Nasıl: Kentsel dönüşüme katkı sağlayacak

'Başbakanımız Binali Yıldırım'ın açıkladığı imar barışının gerçekleşmesini çok önemsiyoruz' diyen Türkiye Müteahhitler Federasyonu Başkanı Necip Nasır, 'Eğer bu yasa çıkarsa özellikle mülkiyet sorunu ortadan kalkacak. Kentsel dönüşümün önündeki en önemli engel de biliyorsunuz ki yapıların mülkiyet sorunu. Bu kanunla birlikte bu sorun ortadan kalkacak olması aslında çok olumlu bir gelişme. Bu yasa ne kadar çabuk çıkarsa sektör açısından o kadar olumlu olacak. Çünkü inşaat sektörü İzmir'deki yapıların yüzde 60-65'ini etkileyecek. Bu çok büyük bir yapı stokudur. Bu da bu yasayla ciddi bir alan doğacağını gösteriyor. Tabii bu yasadan sonra da iş şehir planlarına kalıyor. Burada da belediyelere çok önemli bir görev düşüyor. Yerel yönetimler ve yöneticilerin alacağı kararlar ise sürecin devamlılığı açısından önem taşıyor' dedi.