FATİH ÖZKILINÇ-İYİ Parti İzmir İl Başkanı Hüsmen Kırkpınar, Türkiye ve İzmir gündemine ilişkin Haberekspres’e özel açıklamalarda bulundu. İYİ Parti'nin oyunu en çok artıtran bir parti olduğunu belirten Kırkpınar, seçim sandığı kurulduğunda anketlerde çıkan sonucun katbekat üzerinde oy alacaklarını söyledi.

Pandemi sürecini ve hükümetin bu süreçteki performansını nasıl değerlendiriyorsunuz?


Türkiye’de 11 Mart 2020 tarihinde ilk salgın vakası görüldü. Bu tarihten sonra hükümet ve ilgili bakan başta olmak üzere bu konuda yapılmış olduğu iddia edilen hazırlıklarla ilgili toplumun bilgilendirmesi öncelenmişti. Çünkü bu salgın neredeyse yüzyılın salgını. İlk defa yaşanan bir salgın, benzeri yok. Çünkü Çin’in Wuhan kentinde sebepleri tartışılırken biz de birden bire yüzleşmiş olduk. Bu yüzleşmeden önce 2020’nin Ocak ayında bizdeki ilk vaka görülmeden iki buçuk önce tedbir almaya başladılar. Biz bu tedbirlerde eksiklik yaşadık. Umre ziyaretine giden binlerce kişi aynı dönemde ülkeye giriş yaptılar. Biz sınır kapılarımızı gevşek bıraktık. Dolayısıyla 11 Mart 2020’de ilk görülen vakayla birlikte hızlı bir yayılma oldu. Henüz aşı yokken farklı tedavi yöntemlerine başvuruldu. Bir buçuk yıl sonra tedavide kullanılan Hidroksiklorokin isimli ilaç kullanımdan kaldırıldı. Tabi bunların hepsi talihsizlikler. Bu ilaçla rahatsızlıkları olan benim yaş grubumdaki insanlar hayatlarını kaybettiler. İlaç ağır geldi virüsten kurtuldular ama diğer sağlık problemlerinden yaşamlarını kaybettiler. Hükümetin uygulamalarına milletiniz elinden geldiğince riayet etti. Bu salgına yakalanmadan önce 2018 yılının sonlarında 2019 yılının başlarında ortaya çıkan bir ekonomik kırılganlık vardı. Salgından daha fazla etkilememek için, daha fazla can kaybı olmasın diye hükümetin aldığı tedbirler vardı. Bu ekonominin kırılgan döneminde ülkedeki enflasyona bağlı hayat pahalılığı ve buna bağlı olarak da işsizlik yavaş yavaş tırmanırken bir de böyle bir salgınla karşılaştık. Hükümet yeteri kadar ekonomik anlamda çalışan insanlara, esnafa, çiftçiye ve benim yaş grubumun üstüne yeteri kadar destek sağlayamadı. Her iki sıkıntıyı birlikte yaşayan insanların neredeyse psikolojileri bozuldu. İlk dönemde Sağlık Bakanının verdiği veriler ve Sağlık Bakanlığı’nın büyük bir özveriyle ortaya koyduğu çalışmalar takdirlerle karşılandı. Ama daha sonra 2020’nin Temmuz ayından sonra verilerin sağlıklı olmadığı ortaya çıktı. Hatalar yapılmıştı, bunlar düzeldi. Günlük vaka ve kaybettiğimiz insanlar üzerinden gidersek çeşitli tereddütlerimiz ve toplumda dalgalanmalar oldu. Ardından kapanmalar oldu. Bu düzeldi daha sonra. Kapanmalar oldu ama daha sonra bu konuda ekonomik sıkıntı yaşandı. Salgın nedeniyle getirilen kısıtlamalar çok büyük sıkıntı yaşayan kitleler oldu. Bugün dünya üzerinde yaklaşık bir yılı aşkın süreden sonra ortaya çıkan beş grup aşı var. Biz de Çin’in ürettiği Sinovac ile aşılama başladı. Daha sonra bu aşıların teminiyle ilgili sıkıntı yaşanınca ardından Biontch aşısı ile milletimiz buluştu. 1 Temmuz itibariyle de tüm kısıtlamalar ortadan kalkmış oldu. Burada önemli olan halk sağlığı. Bir ülkenin nüfusunun tamamının yüzleştiği sağlık problemi. İşten çıkarma yasağının da yavaş yavaş ortadan kalmasıyla işten çıkarmalar yeniden başladı. Aşılama konusunda şu anda iyi gidiyoruz. İnşallah, yerli aşımız da çıkar. Ama bunun yanında bu sıkıntılarla yüzleşmiş, bu sıkıntıları çeken kitlelere esnaf, çiftçi emeklilere sosyal yardımların artması gerekiyor.

YÖNETİLEMEYEN BİR ÜLKE VAR


Ak Parti geride kalan 19 yıllık dönemde sağlık sistemi ve ekonomik başarılarıyla övünüyordu. Aslında 19 yıldır anlatılan başarı öyküleri gerçekçi değil miydi?


Hayır. Ben 19 yılın son üç yılını değerlendirmeye alıyorum. Sistemden kaynaklanan bir problem yaşıyoruz biz. Gerek ekonomi, gerek dış politika gerekse toplumsal barışın ortadan kalkmasına neden olan gerilim siyaseti. Bu Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemine biz tek adam rejimi dediğimiz zaman bu ülkeyi yönetenler; başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere bunu reddediyorlar, kabul etmiyorlar ama şu anda yönetilemeyen bir demokrasi, yönetilemeyen bir ülke var. Yönetilemiyorsa kaos olması lazım. Allah korusun kaos olmaz. Milletimizin feraseti, devletine ve kendine olan güveninden dolayı işler aksasa da yürüyüş devam ediyor. Ülke yönetimi yönetilemeyen desek de buna memnuniyetsizlik her geçen gün artıyor. Dolayısıyla Millet İttifakı’nın oyları artarken Cumhur İttifakı’nın hem büyük ortak Ak Parti’nin hem de MHP’nin oylarında bir düşüş var. Sizin başarısıyla övündüğü dönemdeki uygulamalar dış borçlarla finans kaynağı yaratılarak içerde yap-işlet,-devret ve beton üzerine kurulmuş bir ekonomik modeldi. Zaten sıkıntı yaşayan ülke pandemiyle birlikte sıkıntısı katbekat arttı. Yönetimden sıkıntı var, bunu Türkiye yaşıyor. 2017 yılındaki referandumla beraber Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemi başladı. Şu anda baktığımızda parlamenter sistemden Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemine geçişteki bir takım yasaların değişikliğinde eksikler var. Bu eksiklik sebebiyle bakanlıkların özellikle icra makamında olan bakanlıkların tamamına yakını parlamento dışından getirildi. Eğitimde aksaklık devam ediyor. Maliye ve Hazine Bakanı’nın değişmesi ardından bir de yaşananlardan bahsediyorum. Parlamenter sistemde bu sıkıntılar yaşanmadı. Çünkü ekonomi dengeleri bozuldu. Bunun üzerine salgın geldi. Üçüncü, dördüncü Merkez Bankası başkanı atandı. Yani sizin sebep ve sonuç gördüğünüz sebebi faiz sonucu enflasyondur dediğiniz ekonomi dengesindeki Merkez Bankası’nın o kadar da aktif rol oynamadığını Sayın Cumhurbaşkanı geçtiğimiz haftalarda yaptığı toplantılarda dile getirdi. Demek ki Merkez Bankası Başkanı’nın değişmesi değil, faiz oranlarının aşağı çekilip üretime dayalı bir modelle faiz oranları aşağı çekilir, ihracat kalemlerimiz artar girdiler artar kredi kullanmak kolaylaşınca yatırımlar artar. Bunun sonucunda da istihdam artar. Demek ki yapılan işte bir yanlışlık var. Neydi o hata? Dışarıdan gelen kaynağı sadece bir model üzerinden yani inşaat üzerinden yürütmeye çalışırsanız tarımda, sanayide, endüstride yaşadığımız sıkıntılar katbekat artar. Sıkıntı başlamış olur. Biz bunu yaşadık. Yani sistem kaynaklı. İttifakların kurulması yine sistem kaynaklıdır. Sizin ekonominiz üretime dayalı ve onun getirdiği güvenle beraber demokrasiye, hukukun üstünlüğüne olan inanç tecelli etmesine, teşhis edilmesine sağlayacak olan ortamda yabancı yatırımcı da gelir. Şimdi yabancı yatırımcı gelmiyor. Gelmemesinin sebebi de bu ülkede yaşadığımız yürürlükte olan demokrasideki eksikler ve hatalar. Bu eksiklerin temelinde hukuk var. Bunun da altında adalet var. Uygulamalara baktığınızda insanların bir tweet yüzünden hapse atılması veya bir yerde yüksek sesle eleştiri yapmasının sonucu gözaltına alınmak bazen de tutuklanmak. Bunlar doğru şeyler değil. Yaşadığımız şeyler de bunlar.

SANDIK KURULDUĞUNDA ANKETLERİN KATBEKAT ÜSTÜNE ÇIKACAĞIZ


Bu süreç İYİ Parti’yi nasıl etkiledi?


Türkiye genelinde olduğu gibi İzmir özelinde partimizin oyları artıyor. Şubat ayında yapılan bir ankete göre partimizin İzmir’deki oyu yüzde 18.3. Türkiye genelinde de oylarımız 14-15 bazen 16 bandında çıkıyor ama ben bir sessiz kitleden bahsedeceğim. Bu sessiz kitle bütün siyasi partileri takip ediyor. Yüz yüze değil de telefonla yapılan anketlerde oyu en fazla artan İYİ Parti’dir. O sessiz kitle bugün bu süreci takip ediyor. Erken, baskın ister gününde seçim olsun bugünkü ekonomik, siyasi politikayı değerlendiren halk sessizliğini bozacak. Sandık kurulduğunda ben inanıyorum ki İYİ Parti bugün anketlerde çıkan sonucun katbekat üzerinde oy alacaktır.

HÜKÜMETE KÖPRÜ VAZİFESİ YAPIYORUZ


İYİ Parti’nin en fazla oyu artan parti olmasının altındaki etken nedir? Vatandaş diğer siyasi partilerde bulunmadığı neyi İYİ Parti’de buldu?


Bunu açıkça ve net bir şekilde söyleyeyim. Kutuplaşmış bir toplum kendi içine kapanır. Bu kapanma doğru bir kapanma değil. Doğru bir davranış değil aslında. Çünkü gerilimden kazanç mümkün değil. Konjonktürel olarak belki bir dönem gerilim üzerinden olsun oyunuzu artırabilirsiniz ama sürekli gerilim ortamı içinde hangi siyaseti üretirseniz üretin, hangi ekonomik modeli kullanırsanız kullanın toplumda huzursuzluk yaratır. İYİ Parti ve Genel Başkanımız Meral Akşener Hanımefendinin Türk siyasetinde 24 Haziran 2018 tarihindeki seçimlerden sonra yeni bir söylem geliştirdi. Kutuplaşma üzerine değil. İnsanları dinleyerek, anlayarak problemlerine çözüm odaklı davranıyoruz. Biz kimseyi ötekileştirmiyoruz. Anadolu coğrafyasında yaşayan her insan bizim insanımıdır diyoruz. Çünkü; eğer o insanın cebinde Türkiye’nin tapusu dediğimiz kimliğini taşıyorsa o ister Hakkari’de ister Edirne’de otursun, ister çiftçi ister akademide öğretim üyesi olsun, emekli, memur olsun hiç fark etmez. Toplumun değerlerine sahip çıkarak toplumu oluşturan bireylerin huzur ve güveni için projeler üretmektir. Önce anlaşılabilir güzel üslup ve dil ardından da problemleri sahada incelemek, dinlemek daha sonrasında da buna duyarlılık göstermeyen bugünkü hükümete bir köprü vazifesi yapıyoruz. Milletin kürsüsü dediğimiz TBMM’deki grup toplantı salonumuzda dezavantajlı grupları çıkarıp konuşturuyoruz. Bu konuşmalar boşa gitmiyor. Dokunduğumuz yerlerde bu ülkeyi yönetenler kısmende olsa o dezavantajlı grupların refahı geliştirmek için katkıda bulunuyorlar.

İKİ ERDOĞAN ARASINDA FARK VAR


Ak Parti kurulduğu dönemde halka dokunan bir parti olarak öne çıkıyordu. Son dönemde ise Ak Parti’nin halktan koptuğunu ve bu rolü İYİ Parti’nin aldığını mı düşünüyorsunuz?


Hayır. Buradaki halktan kopuş sisteme dayalı bir kopuştur. Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminde tek bir insanın gece yarısı tek bir imza ile bir genelge yayınlamak ya da kararname yayımlamak bugün külliye dediğimiz saray deyince bize kızıyorlar. Bu külliyede danışmanlar ordusu var, başkanlıklar var. Bunlar Beştepe’nin dışındaki tabloyu veriler üzerinden aktarıyorlar bu verilerde yanlış. Şu anda ülkeyi yöneten Cumhurbaşkanın sokağa çıkıp halkı dinlemesini de gördük. Malatya’da Servisçiler Odası Başkanı ‘Sayın Cumhurbaşkanım biz açız, geçinemiyoruz’ dediğinde Cumhurbaşkanı ‘Ben buna inanmıyorum, alın size keyif çayı’ dedi. 3 Kasım 2002 seçimleri ile gelen Tayyip Erdoğan’la bugünkü Tayyip Erdoğan arasında dağlar kadar fark var. Ama bunu kendileri istediler. Karar mekanizmasının daha hızlı çalışacağını ekonomi, dış politika gibi aklınıza gelebilecek her alanda daha hızlı karar verilebileceğini ifade etmiştiler. Parlamentodaki 600 milletvekili söz sahibiler ama hak sahibi değiller. Bunu açık söyleyeyim. Söz sahibiler meclis kürsünden konuşuyorlar ama hak sahibi değiller. Hak sahibi olan bir tek kişi var ülkeyi yöneten. Hal bu. Biz nereden nereye geldik onu anlatmaya çalışıyorum.

Yani sistemden kaynaklı problemler nedeniyle mi İYİ Parti revaçta?
Evet.

30 BİN HEDEFİNE ADIM ADIM
 

İl başkanı olduğunuzda İyi Parti’nin İzmir’de 3 bin 800 üyesi vardı. Bir de sizin 30 bin üye hedefiniz var. Şu anda kaç üyeniz var?

Üye sayımız İzmir’de 17 bine yaklaştı. Yıl sonuna kadar bu sayıyı 21 bine 2022’nin ilk altı ayında da seçim olmazsa 30 bine tamamlayacağız.

MİLLET İTTİFAKI YÜZDE 80'E YAKIN OY ALIR
 

İzmir’in geçmişte merkez sağda siyaset yapan partilere ilgisi ve desteği var. Bugün siz her ne kadar İYİ Parti’nin ne sağda nede solda olmadığını merkezde olduğunu söylesenizde Ak Parti iktidarlarını ardından merkez sağda ortaya çıkan boşluğu bugün İyi Parti’nin doldurduğu görülüyor. İYİ Parti’ye İzmirli sizin gözünüzle nasıl bakıyor?

Biz merkezin tam ortasında duran bir partiyiz. Bizim partimizde sosyal demokrat olup yöneticilik yapanlar var. Anadolu coğrafyasının dört bir yanında oy alabilecek kabiliyette kadrolara sahip bir partiyiz. İzmir sadece belirli bir partinin ve belirli bir görüşün ortaya koyduğu siyasi tabloya ulaşmış bir yer değil. İzmir’de İYİ Parti kurulduğu günden bu yana her geçen gün büyüyor. Biz Millet İttifakı; Cumhuriyet Halk Partisi, İYİ Parti ve eklemlenecek olan diğer siyasi partiler olabilir. Bunlar genel merkezler ve genel başkanlar seviyesinde karara bağlanacak şeyler ama Millet İttifakı İzmir’de yüzde 80’e yakın oy alır.

DÜĞMEYİ BAŞTAN YANLIŞ İLİKLEDİLER
 

Geçtiğimiz haftalarda Saadet Partisi İzmir İl Başkanı Mustafa Erduran gazetemize verdiği mülakatta Ak Parti’nin Anadolu seçmenini konsalide etmek için İzmir'i ötekileştirdiğini ifade etti. Siz de bu düşünceye katılır mısınız? Ak Parti’nin İzmir’i ötekileştirdiğini düşünüyor musunuz?
Ben meseleye daha farklı bir boyuttan bakıyorum. 2004 yılında yapılan yerel seçimler Ak Parti’nin ilk defa yarıştığı bir seçimdi. Burada kurguyu yanlış yapınca böyle devam etti. İlçelerde, büyükşehirde gösterdikleri adaylarla burada kazanma şansları varken kaybettiler. Çünkü İzmir’deki seçmenin sosyolojisinden, oy verme davranış biçimlerinden haberleri yok. Yani düğmeyi baştan yanlış iliklediler. İzmirli çok farklıdır. Tabi ki tüm Anadolu’da insanlarımız kendi hayat tarzlarını, kendi yaşam biçimlerine müdahaleden hoşlanmazlar. Mütedeyyin grupta, seküler kesimde aynı düşünür. İzmir'in ötekileştirilmesinde bu müdahalenin payı var mıdır? Vardır, ama tamamen buna bağlamak istemem.

BAŞIMIZA NE GELİR ONU BİLEMEYİZ
 

Geçtiğimiz haftalarda sizin de çok yakınınızda bulunan HDP İl Örgütüne yönelik bir saldırı gerçekleştirildi. Sonrasında tüm siyasi partilerin önünde güvenlik önlemleri alındı. Bu saldırıları kutuplaşma ortamının tetiklediğini düşünüyor musunuz? Partinize yönelik benzer bir saldırı olma ihtimaline karşı endişe duyuyor musunuz?
Kendi adıma söyleyeyim ben kadere inanan Müslüman bir Türk gibi yaşamaya çalışan bir insanım. Kültürümüzü, medeniyetimiz harmanlanmış bir medeniyettir. Türk İslam Medeniyetidir. Kadere inanan insanlarız. İnsanın yiyecek lokması olmazsa nefesi kesilir. Yani ölür. Başımıza ne gelir onu bilemeyiz. Bu ülkenin en büyük sıkıntılarından birisi toplumsal kutuplaşmada iş şirazesinden çıktığında da akıl sağlığı yerinde olmayanlar kendilerine rol biçerler. Bu son olayda da şu anda katil zanlısı diyebileceğimiz kişinin sosyal hayatında çeşitli bozukluklar olduğu, ilaç kullandığı söylenmekte. Dünyanın neresinde olursa olsun kabul edilebilir bir şey değil. Savunmasız bir insanın ne adına olursa olsun katletmek Allah indinde de yasaklanmıştır. Çünkü canı veren de alan da Allah’tır. Bir toplum kendi kendine kutuplaşmaz. Siyaseten oy almak için söylemini sertleştirenlerin zararını bütün toplum görür.

HİZMET AKIŞLARINDA EKSİKLİK VAR
 

İzmir’deki Cumhur İttifakı’nın ve Millet İttifakı’nın belediyelerinin yönetimlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu soruyu bize sormanız gayet tabi ama oralarda yaşayan vatandaşlarımıza sormanızı tavsiye ederim. Cumhur İttifakı belediyelerinin arkasında merkezi iktidar desteği var ama hem sosyal hem de altyapı anlamında yeterli değiller. Hizmet akışlarında eksiklikler var. Millet İttifakı, Cumhur İttifakı seçilmek için yarıştıkları gibi keşki hizmette de yarışsalar. Tire’de İYİ Partili Belediye Başkanımız sosyal medyada görünür olmaktan çok kendini işine adamış bir arkadaşımız. Yaptığı ve yapacakları hizmetleri belirli bir süre sonra hem Tire’ye hem İzmir’e hem de tüm İYİ Parti teşkilatlarına göstereceği iddiasında kendisi. Ben de o inançtayım. Bütün yaptıkları ve şu anda hâlihazırda devam eden projeler ve altyapı, üstyapı yatırımlarının açılışı Genel Başkanımızın bir İzmir ziyaretinde yapılacak. Diğer Cumhuriyet Halk Partisi’nin yönettiği Millet İttifakı belediyelerinin yönetimini de ilçelerindeki vatandaşlara sorarak öğrenmenizi tavsiye ederim.

İCRAATLARIN TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ
 

İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer’in görevdeki yaklaşık iki buçuk yıllık dönemini nasıl değerlendiriyorsunuz? İzmir’in kronik sorunları sizce nedir?
İzmir’in tek sorunu trafik gibi görünse de aslında bu trafik problemi. Türkiye’deki metropollerin tamamında var. İttifakta diye böyle değerlendirmiyorum. Her yerde olduğu gibi İzmir’de de trafik büyük bir problem. Trafikle ilgili Tunç Bey’in çok yakın zamanda açıklayacağı bir takım tedbirler var. Sosyal politikalarda Tunç Bey’in baya bir mesafe aldığını görüyorum. Sağlık ve sporla ilgili de belirli bir mesafe aldı. Ama çok önemsediğim konu var; o da ata tohumuna sahip çıkması. Büyükşehir Belediyesi tarımsal üretimde çiftçimize 338 milyon TL’lik alım garantisi verdi. Süt, et, zeytin gibi çeşitli üretim yapanlara alım garantisi verdi. Bu sıkışıklıkta çiftçi, üretici elde ettiği ürünü satmakta zorlanırken böyle bir dönemde bu uygulamayı önemsiyorum. Yerli ve milli diyoruz madem ata tohumuna sahip çıkarak bu ürünlerin alım garantisini vererek hem moral, motivasyon hem de emeğin karşılığını verme görevini yerine getirmiş oluyorlar. Bu 5 yıllık sürenin 2 buçuk yılına giderken bunun bir buçuk yılında pandemiyle yüzleştik. Bu salgın döneminde ayrım yapmaksızın tüm belediyeler nakdi ve ayni yardımlarla destek verdi. İzmir depreminde de yaraların ilk sarılmasını sağlayan hem hükümet kanalı hem de büyükşehir ve ilçe belediyeleri oldu. Önümüzdeki 2 buçuk yıla bakacağız. Önümüzdeki süreçte de sayın başkanın icraatlarının hem takipçisi hem de yaşayan biri olarak değerlendireceğiz.

TUNÇ BEY’İN DÜŞÜNMEDİĞİNİ BEN BİLİYORUM
 

Cumhurbaşkanlığı adaylığıyla ilgili zaman zaman yapılan anketlerde Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın ismi sıkça gündeme gelirken Sayın Soyer’in hiç adı geçmiyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın isimlerinin Cumhurbaşkanı adayı olarak geçmesinin Millet İttifakı tarafından ortaya konulmuş bir olgu değil. Dolayısıyla bununla ilgili İmamoğlu’nun bu konuda açıklaması yok. Yavaş ise tam tersine ‘ben işime bakarım’ diyor. Tunç Bey’in mizaç olarak düşünmediğini ben zaten biliyorum. Bu 2018’de kendi rakibini ortaya çıkaran Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhur İttifakı’nın ortaya koydukları bir olgu. Aslında kendileri rakip seçmek istiyorlar. Millet İttifakı’nın şu ana kadar belirlenmiş, üzerinde karara vardığı bir isim yok. Genel Başkanımızın bu konuda bir teklifi var. Çatı aday olsun.

ÇATI ADAY TARAFTARI OLALIM
 

Cumhurbaşkanlığı seçimi iki turlu bir seçim olduğu için ilk turda Millet İttifakı’nın ayrı ayrı adaylar çıkarması ikinci turda da ise en çok oy alan muhalefet adayının desteklenmesi öneriliyor.  İlk turda muhalefetin çatı aday çıkarması Sayın Erdoğan'ın lehine olmaz mı?
Cumhur İttifakı’nın adayı Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli tarafından destekleniyor. Peki niye kendisi aday olmuyor? Bırakın da biz de Millet İttifakı olarak çatı aday taraftarı olalım.

BUNU TAHMİN ETMEK İSTEMEM
 

Bugün ittifakların olmadığı bir ortamda İYİ Parti'nin tek başına seçimlere girmesi halinde ittifak içinde aldığı oydan daha fazla oy alacağı belirtiliyor. Bunu nasııl değerlendiriyorsunuz?
Bunu tahmin etmek, bununla ilgili yorum yapmak dahi istemem. Çünkü bu bir demokrasi yolculuğu. Çünkü biz Tayyip Erdoğan karşıtlığı ya da Ak Parti, Cumhur İttifakı karşıtlığı üzerine siyaset geliştirmiyoruz. Bu ülkenin dertlerini anlatırken sistem kaynaklı diyoruz. Bu yolculuğumuz bu sistemden kurtulup güçlendirilmiş, iyileştirilmiş parlamenter sisteme geçmek içindir. Buraya gidene kadar bizim yolculuğumuz devam edecek. Bizim ittifakımız devam edecek.

BAŞKAN ADAYLARINI BERABER BELİRLEMEDİK
 

Menemen ve Urla’da belediye başkanlarıyla ilgili bir sıkıntı yaşandı. Seçim döneminde CHP ile fikir alışverişinde bulundunuz, bazı adaylar belirlenirken doğru seçim yapılmadı mı? 
Biz adayları Cumhuriyet Halk Partisi ile beraber belirlemedik. Aday konusunda fikir alışverişimiz olmadı. Onlar kendi parti meclisinde oylattılar. Öyle tespit edildi. Bizim aday tespitiyle ilgili bir kanaatimiz yok. Biz sadece ittifak kurduğumuz için sadece belediye meclis üyelikleriyle ilgili isimler verdik.

DEVAMINI BEKLERKEN VAZGEÇİLDİ
 

Sayın Akşener zaman zaman bir Türkiye masasına ihtiyaç olduğunu dile getiriyor. Sizce İzmir’in sorunlarını çözmek için de böyle bir masaya ihtiyaç var mı?
İzmir’in sorunlarını çözmek için daha önce dört siyasi partinin il başkanları olarak Kerem Ali Bey’in davetiyle bir verimli toplantı oldu. MHP temsilcisi katılmamıştı. İkinci, üçüncüleri olur derken vazgeçildi.