FATİH ÖZKILINÇ-Saadet Partisi(SP) İzmir İl Başkanı Mustafa Erduran, Türkiye ve İzmir gündemine ilişkin Haberekspres’e özel açıklamalarda bulundu. Olası bir erken seçimde Adalet ve Kalkınma Partisi (Ak Parti)’nin meclis çoğunluğunu kaybedeceğini ifade eden Erduran, Ak Parti’nin Anadolu’daki seçmeni konsolide edebilmek için İzmir'i bilerek Cumhuriyet Halk Partisi(CHP)’ne bıraktığını söyledi.

VATANDAŞIN SORUNLARI DİNLENİYOR

Geçtiğimiz günlerde parti olarak “Geçim İttifakı” kampanyasını başlatınız. Bu kampanyadan bahseder misiniz?
Geçim İttifakında bizim temel hedefimiz sadece esnaflar değil. Her ne kadar esnafta olsa bunun işçisi, emeklisi, memuru, çiftçisi var. Yani tüm sektörlerin tamamını kapsayan bir Geçim İttifakı… Çünkü süreç sadece ticaret yapan esnafı etkilemedi. Tüm sektörleri etkileyen bir süreç yaşadık. Bu anlamda tüm kitleyi hedef alan bir çalışma arzuladık. Bu kapsamda 81 ilimizde ortak bir basın açıklaması yapıldı. Biz, İzmir’deki 30 ilçemizde her yere dokunmak istiyoruz. 30 ilçenin taraması bittiğinde örneğin emekli, çiftçi, memur, esnaf ne diyor aslında bunun geniş çaplısını genel başkanımız yapıyor. Geçen ay esnaf kongresi yaptı 81 ilden esnafımızın katıldığı bir toplantı yaptı. Esnafın sorunları dinlendi. Bununla ilgili bir rapor hazırlanıyor. Hemen arkasından da çiftçi kongresi yapıldı. Çiftçi kongresi de çok verimli geçti 81 ilin tamamından katılan çiftçiler sorunlarını, ihtiyaçlarını dile getirdi. Elbette bu sorunlarla ilgili bizim çözüm yollarımız var ama önce temelde vatandaş ne diyor onu tespit ediyoruz. Sonrasında da 81 ilin tamamında mutlaka bir manifesto ortaya konacak.

REKLAMSIZ YARDIM

Kovid-19 pandemisi sürecinde parti olarak neler yaptınız? 
Pandemi sürecinde parti olarak İzmir’de ekipler kurduk. Sokağa çıkamayan, alışveriş yapamayan yaşlı büyüklerimize hizmet etmeye gayret gösterdik. Ebetteki bu cüzi bir karşılama. İzmir’in tamına gücünüz yetmez ama belirli noktalarda yardımcı olmaya çalıştık. Pandeminin getirdiği en büyük sıkıntı geçim sıkıntısıydı. Bu anlamda kıyıda köşede kalan evine ekmek götüremeyen, işsiz kalan insanların tespitini yaptık. Biz bu insanlarımıza nakdi ve ayni yardım yaptık ama biz bunu Saadet Partisi olarak yaptık diye lanse etmedik. Partimizin reklamı olsun istemedik. Yardım kutularının üzerine logo basmayı bırakın bunu gönderen Saadet Partisi bile demedik.

YEREL YÖNETİMLERİN DESTEĞİ REDDEDİLDİ 

Pandemi sürecinde gerek merkezi gerekse yerel yönetimlerin çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu süreçte hükümet destek olmaya çalıştı, hiç bir şey yapmadı dersek yalan olur. Ama yeterli olmadı. Bunun daha yüksek seviyede yeterli olması için yerel yönetimlerinde hükümet tarafından bu sürecin içine katılması gerekiyordu. Ama hükümetin Ankara ve İstanbul gibi ciddi bir yarası var. Sırf Ankara ve İstanbul nedeniyle yerel yönetimleri bu süreçten uzak tuttu. Yerel yönetimlerin desteklerini hükümet reddetti. 'Biz bu işin altından kalkarız dediler' ama maalesef hükümet bu işin altında ezildi. En başta yerel yönetimleri ve sivil toplum kuruşlarını bu sürece dâhil etmiş olsaydı bu süreç çok daha rahat atlatılır ve bugün geldiğimiz noktaya gelmezdik.

HÜKÜMET PANDEMİ SÜRECİNİ YÖNETEMEDİ

Bu sürecin yönetilemediğini mi düşünüyorsunuz?
Gayet tabi. Hükümet süreci yönetebilmiş olsaydı bugün aşılama anlamında ciddi bir rakamlara ulaşmış olurduk. Gerçi şu anda ciddi bir aşılama devam ediyor ama şu geldiğimiz günlere kadar böyle değildi. İşyerlerinin kapatılması bir çözüm değildi. Lokanta ve benzeri yerlerin kapatılması uygun değildi. Restoran ve kefeler kapandı çözüme ulaşıldı mı? Hayır. Koronavirüs yine zirve yaptı. Tedbirler ciddi bir şekilde alınmadı, denetimler yeterince yapılmadı. Biz devletin polisi, zabıtası çıksın vatandaşı taciz edecek şekilde denetlesin demiyoruz. En azından varlıklarını göstersinler, insanları uyarsınlar. Nasıl oturulması gerektiğini mesafenin nasıl korunması gerektiğini anlatsınlar. Bu süreçte yazılan ceza yazmak işi çözmedi. Burada sadece merkezi ve yerel yönetimleri suçlamak da yanlış olur. Topluma da burada ciddi bir sorumluluk düşüyor. Toplumda bu sorumluluğu tam anlamıyla yerine getirmedi. Sokağa çıkma yasağının olduğu günlerde ailecek gezen insanları da gördük. Yerel ve merkezi yönetimlere görev düştüğü gibi işin asıl sorumluluğu da vatandaşa düşüyordu. Vatandaş da burada maalesef biraz eksik davrandı. Tabi bu süreçte siyasi partilerin toplantıları ve çeşitli etkinler davam da etti. Siz halka virüs var diyorsunuz ciddi tehlike arz ettiğini söylüyorsunuz... Örneğin Ak Parti İzmir'de bir kongre yaptı. Kongrenin girişinde salona giren insanlara HES kodu sorgulaması yapıldı, ben de nezaketen o toplantıya katıldım. Ancak içerde ben konuşmayı dinlerken dışarıda ciddi bir yoğunlaşma olduğu için HES kodu sorgulanmasının bırakılması talimatı verildi. İnsanların büyük bir kısmı HES kodu sorgulaması olmadan salona girdi. Zaten HES kodu sorgulanması çözüm değil. Herkese HES kodu sormuş olsanız dahi binlerce insanı kapalı bir salona yığıyorsunuz... Vatandaş diyor ki 'Herhalde bu Ak Parti teşkilatları aptal değil, kendi insanını kapalı bir yere tıkacak kadar. Böyle tehlikeli virüs varken bu insanları hasta edecek değil. Demek ki sıkıntılı durum yok biz de sokakta gezebiliriz, yeri geldiği zaman da maske takmaya biliriz.' Kanaatine sahip oldular. Bunun en büyük sebebi de Ak Parti'nin il il yaptığı kongreler. Kapalı salonlara binlerce insanı tıkıyorsunuz, açık alanlarda 10 binlerce insanla miting yapıyorsunuz ve sonra temizlik, maske, mesafe diyorsunuz. Siz buna uymuyorsunuz. Vatandaş bu sefer 'Böyle bir sıkıntı yok, bu sıkıntı göstermelik, bu sıkıntı muhtemelen küresel bir oyun, böyle bir oyunun parçası olmaya gerek yok. Akşamları da akraba ziyaretleri yaparız' diyor.

AK PARTİ ANADOLU’YU ALMAK İÇİN İZMİR’İ BIRAKIYOR

Sizin de katıldığınız Ak Parti İzmir İl Kongresi'nde Cumhurbaşkanı Erdoğan, ana muhalefete ilişkin sert eleştirilerde bulundu. Bu anlamda Ak Parti'nin muhalefete yönelik söylemlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kongreye nezaketen katıldım. Cumhurbaşkanı'nın konuşmasını 4-5 dakika dinleyip başka bir programa yetişmek için ayrıldım. Yaklaşık 19 sene gerginlikten beslenen bir Ak Parti hükümeti ve gerginlikten pirim yapan bir Cumhurbaşkanı var Türkiye'de. Ben şu gözle bakıyorum. İzmir solun kalesi değil, kesinlikle İzmir solun kalesi değil. Bunu nereden biliyoruz? bir dönem Anavatan Partisi'nden sayın Burhan Özfatura belediye başkanlığı yaptı. Ondan öncede sağ partilerin belediye başkanlığı yaptığı süreçler var. İzmir'de sağ partiler kazanabiliyor. İzmir solun kalesi falan değil, bunu akıllardan silmek lazım. Bunu bu hale getiren Ak Parti zihniyeti. Ak Parti'nin hedefi İzmir'de kendince bir hedef kitle oluşsun onların tabiriyle bir düşman kitle oluşsun. Burada İzmir var densin. İzmir olsun ki Konya'nın, Ankara’nın, İstanbul'un kıymeti olsun. Ak Parti İzmir'i bilerek sola bıraktı adeta solu bir tehlike olarak göstermek için. Bakın işte İzmir'i görün ona göre oy verin. Kime dedi bunu? Anadolu’daki insanlara dedi ve başarılı oldu. İzmir'i örnek göstererek Anadolu’da, Karadeniz’de, Doğu Anadolu’da oy patlaması yaptı. Bilerek bazı bölgeleri yani sahil şeridinde olan illeri ellemedi. Adeta bir korku imparatorluğu oluşturdu. Yani bize oy vermezseniz İzmir'i görüyorsunuz demek için maksatlı bir şekilde Ak Parti İzmir’i kazanmak istemedi. Yani siz Cumhuriyet tarihindeki bugüne kadar ki en güçlü hükümet olacaksınız ve İzmir gibi bir şehri kazanamayacaksınız. Bu bir taktikti. Ak Parti İzmir'i kazanmak istemedi, kazanmak istiyormuş gibi yaptı. Binali Yıldırım Beyi aday gösterdi kaybetti. Arkasından Nihat Zeybekçi Beyi aday gösterdi. İki tane kilit ismi aday gösterdi. Kazanmak istiyoruz havası yaratmak için bu iki ismi aday gösterdi. Sıradan bir ismi aday gösterseydi kafalarda zaten İzmir'i kazanmak istemiyor düşüncesi oluşurdu. Kazanmak istiyormuş havasını yaratmak için iki kilit ismi aday gösterdi. Kazanmak isteyen bir insan bir kere bu dili bu üslubu kullanmaz. Cümle içindeki kelimeleri tane tane seçme mecburiyeti var. Seçiyor mu, seçiyor ama karşısındaki insana sırf darbe yapmak için. Karşısındaki insana nefret oluşturmak ve sallamak için seçiyor kelimelerini. 

YANLIŞLARI SÖYLERİZ

İzmir, merkezi idareye muhalif olan bir kent mi?
Ben İzmir'i merkezi idareye muhalif olan bir kent olarak görmüyorum. Açık ve net söyleyelim. Biz bir ittifakın içeresindeyiz. Yanlış anlaşılmakta istemem ama bir gerçeği de söylemem lazım. Millet İttifakı. Cumhuriyet Halk Partisi, İYİ Parti ve Saadet Partisi biz seçim baraj ittifakı yaptık. Ama bunu yapmış olmamız demek bazı yanlışları söylemeyecek olduğumuz anlamına gelmez. İzmir'de yaşıyoruz Tunç Bey Büyükşehir Belediye Başkanı olana kadar, biz Cumhuriyet Halk Partisi'nden yerel yönetimde hizmet görmedik. Bunu sadece ben söylemiyorum. Bunu CHP'li insanlar da söylüyor. Yani bu Mustafa Erduran'ın bir sıkıntısı ve öngörüsü değil. İzmir'deki yaşayan insanlarda söylüyor. Peki, soruyoruz ne için oy veriyorsunuz? Cumhuriyet Halk Partisi'ne oy vermezsek İzmir'de Ak Parti kazanır korkusuyla oy verdiklerini söylüyorlar. Bu durum Cumhurbaşkanı'nın sivri diliyle, ağır kelimeleriyle germiş olduğu ortamın eseri. Yoksa bu halk burada hizmet görmediği için CHP'ye oy vermeyecek. Memnun değil. Ancak onları televizyon kanalarında her fırsatta aşağılayan, ağır kelimeler kullanan bir Ak Parti hükümeti olduğu için inadına CHP'ye oy veriyorlar. Yoksa memnun olduğu için falan değil.

CHP'NİN KALESİ SÖYLEMİNİ ASLA KABUL ETMİYORUM

Yani Ak Parti İzmir'i Cumhuriyet Halk Partisi'ne mi bırakıyor?
Bilinçli bir şekilde. İzmir'i CHP'ye teslim ederek Anadolu insanına mesaj vermeye çalışıyor. İzmir'i görün sandıkta ona göre oy verin mesajını vermeye çalışıyor. Anavatan Partisi, Doğru Yol Partisi İzmir'i nasıl kazandı? Demek ki kazanılabiliyor. İzmir, CHP'nin kalesi söylemini asla kabul etmiyorum. İzmir halkı aptal falan değil, hizmet varsa oy verir. Ama Türkiye'de kutuplaşan ve gerilen bir siyaset var. Sadece bir rövanş alama anlamında oylar İzmir'de CHP'ye gidiyor. Yoksa İzmir'in hizmet almadığı halde CHP'ye oy atması zaten düşünülemez.

BİZ HALKA KENDİMİZİ ANLATAMADIK

Saadet Partisi ise İzmir'de gerek yerel gerekse genel seçimlerde yüzde 1 civarında oy alıyor. Saadet Partisi İzmirliye kendini anlatamıyor mu? Neden İzmir'de yüzde 1'e takılmış bir tablo var?
Saadet Partisi çok ciddi badireler atlattı. Rahmetli Erbakan Hocamız ölmeden önce bizim partilerimiz kapatıldı. Arkasından Ak Parti gibi bir ciddi deprem geçirdik. İçimizden kopan genç arkadaşların kurmuş olduğu bir siyasi parti her ne kadar 'Milli Görüş Gömleğini' çıkardık deseler de sağda solda konuşurlarken biz 'Milli Görüş'ün genç kadrolarıyız, niyetimiz Erbakan Hocamızı Cumhurbaşkanı yapmak' gibi söylemlerle bizim tabanımızın oyunu tamamen Ak Parti'ye kanalize ettiler. Hatta dediler ki 'Bu Erbakan Hocamızın bir oyunu, Erbakan Hocamızı iktidara getirmiyorlar' deyi tabanı bu şekilde kandırdılar ve ikana ettiler. Ve bunların sonucunda taban Ak Parti'ye ciddi bir şekilde meyil etti. Bunun arkasından Numan Kurtulmuş'ta ikinci darbeyi vurup ayrılıp gitti. Bu süreçlerden sonra biz toparlanmakta çok sıkıntılar çektik. Ekonomik anlamda da. Bir faaliyet yapacaksanız bunun temelinde ekonomi yatar. Bunları karşılayabilirseniz varlığınızı bir şekilde ispat edebilirsiniz. İnsanlar size gelirler. Halka ulaşama anlamında bir takım eksiklerimiz oldu tabi ki. Bu ara sosyal medyayı etkin kullanıyoruz ama halk temas kurmak, oturup çay içmek istiyor. Bu anlamda eksiğimiz olmuş ki biz bir buçuk 2 bandında kaldık. Ama son yapılan çalışmalar bunun bir şekilde basamaklarını yükseltti. Artık yüzde 3'lerin 4'lerin değil şuan yüzde 7'lerin konuşulduğu bir Saadet Partisi var. Yeterli mi asla değil. Bugün Saadet Partisi'nin Türkiye'de ideallerini anlatsa, kendini anlatabilsek yüzde 50'lerle dahi anlatılmaz. Daha büyük rakamlar ifade ediyor. Bu neden kaynaklanıyor? Biz halka kendimizi anlatamadık. Ama medya organlarıyla ama sahada birebir temas yoluyla. Şimdi bu Geçim İttifakı çalışmalarımızın temelinde de bu yatıyor. Bu kapsamda halkla bire bir temas kuracağız. Herkes dokunacağız ki insanlar Saadet Partisi'nin varlığından ve ideallerinden haberi olsun. Bunu yakaladığımız gün inanıyorum ki Saadet Partisi baraj derdi kalmaz. Hatta Türkiye'nin tek başına iktidar olur.

HEDEF 150 BİN OY

İzmir'de parti olarak kaç üyeniz var?
20 bine yakın üyemiz var. Bununla ilgili bir kampanya başlattık. Yılsonuna kadar İzmir'de 50 bin üyeye ulaşmayı hedefliyoruz. 50 bin üye demek 150 bin oy demek. 150 bin oy da İzmir'den bir milletvekilinin çıkarılabileceği bir oydur. Bu minimum hedefimiz. Bu Geçim İttifakı çalışmaları bunun önünü açacak.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Oğuzhan Asiltürk'ü ziyareti ve Saadet Partisi'nin Cumhur İttifakına katılacağı iddialarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bizim Cumhur İttifakı'na yönelme gibi bir eğilimimiz yok. Ama burada bir mesaj var. Biz her ne kadar bugün Ak Parti iktidarının yanlışlarını eleştiriyorsak Ak Parti tabanıyla da düşman olmadığımızı ifade etme anlamında Oğuzhan Bey, görüşmeleri var. Oğuzhan Bey, Tayyip Bey'in randevu talebini reddetmiş olsaydı bu sadece Tayyip Erdoğan'a bir reddiye olmazdı. Tayyip Erdoğan'a oy veren kitleye karşı da bir reddiye olurdu. Görüşme talebini kabul etti. Düşüncelerimizi ifade etti. Bir şekilde abi nasihatinde bulundu. Görüşmemiz lazım. Biz bugün İYİ Parti ile Cumhuriyet Halk Partisi ile görüşebiliyorsak biz Milliyetçi Hareket Partisi ve Ak Parti ile de görüşebiliriz. Ama görüşebilirizin altından bir ittifak çıkmaz. İttifak seçime yakın uzlaşı olursa olur. Bu daha erken biz şuanda geçim ittifakı diyoruz. Türkiye'nin gündemi ne Cumhur nede Millet İttifakı bugün tencere kaynamıyor. Bunu konuşmak lazım. Halkı gerçek gündeme çekebilmek lazım. Bunlar Türkiye'nin gündemi değil esnaf siftahsız kepenk kapatıyor. Önce bunları konuşmak lazım. Meclis seçim kararı alınca oturur görüşürüz. Kimle uzlaşırsak ittifakı onla yaparız. Bizim olmazsa olmaz diye bir şeyimiz yok.

Şuanda Millet İttifakı İl Başkanlarıyla görüşüyor musunuz?
Sık bir görüşmemiz yok. Sadece ittifak sürecinde bir görüşmemiz oldu. Onun dışında hiç bir araya gelmedik. 

EŞ, DOST BAŞARI GETİRMİYOR

İzmir’deki ilçe belediyelerinin performansını nasıl değerlendiriyorsunuz?
İzmir’de ilçe belediye başkanlarında elbette çalışanları var. Hiçbiri çalışmıyor, beceriksiz diyemeyiz. Ancak beklenen hizmetler var. Eksikler var. Bu iş kadro işi. Liyakat işi. Belediyelerin birçoğunda hepsini kast etmiyorum. Eş, dost ilişkisi olduğu için bir yerlere liyakat sahibi insanlar getirilmediği için arkasından da başarı gelmiyor. Ama arkadan sorgulayan bir Z kuşağı geliyor. Biz atadan kalma CHP’liyiz Demokrat Partiliyiz kafası Z kuşağında yok. Sorguluyor ve neyin olduğunu görüyor. Bu kutuplaşma süreci ve kalıplaşmış siyaset Türkiye’de artık yıkılıyor. İlçe belediye başkanlarımızdan Konak Belediye Başkanımız Abdül Batur Bey ile sık sık bir araya geliyoruz. Abdül Batur Bey bize ciddi bir bilgi akışı sağlıyor. Çok açık ve net Abdül Batur Beyi ayrı tutarım. Çalışmalarında her an bilgi aktaran bir insan. Bayraklı Belediye Başkanımız Serdar Sandal Bey de çalışmaları hakkında bilgi aktarıyor. Diğer belediye başkanlarımız da tabi ki iyi ama bire birde bize daha yakınlık gösteren iki belediye başkanımız var.

Z KUŞAĞI AŞAĞIYA İNDİRİR

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? 
Tunç Bey, iki yılı geride bıraktı ama beklenen hizmetleri veremedi. Aziz Bey hiçbir şey yapmadı. Tunç Bey'in önünde Aziz Kocaoğlu’nun beceriksizliklerinden ders çıkarıp İzmir'e ne yapılması gerektiği noktasında çok ciddi bir ders var. Çalışıp bu eksikleri gidermesi lazım. 5 sene sonunda Tunç Bey de İzmir’e artı bir şeyler ekleyemezse Z kuşağı nasıl Ankara ve İstanbul’da AK Parti’yi aşağı indirdiyse İzmir’de de yapar. İki yıllık süreçte biz merkezde hiçbir şey görmedik. İzmir’in sorunlarından bir tanesi trafik. Biz kendisi belediye başkanı olduğunda ısrarla ifade ettik. Bazı kavşakların olduğu noktalara battı çıktıların yapılması gerekiyor. Işıklarla trafiği kestiğiniz zaman trafik tıkanıyor. Artık alternatif yollar gerekiyor.  Otopark anlamında kimse kusura bakmasın İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’nın bir vizyonu yok. Ben şuraya otopark yapacağım dediğini duymadım daha. Ben Kemeraltı esnafıyım, müşterim aracını park edecek yer bulamıyor. İzmir göç alıyor bu noktada da tedbir alınması gerekiyor. Burada ilçe belediye başkanlarının yetkileri sınırlı, büyük yük büyükşehir belediyesinin sırtında.  Ben Büyükşehir Belediye Başkanı'nın yerinde olsam yetki paylaştırırım. Bunu yaparsanız daha rahat çalışırsınız. Koskoca merkez ilçenin çalışmaları daraltıldı. Bu tabi ki Büyükşehir'in kabahati değil. Merkezi hükümetin çıkarmış olduğu yasayla bütün gücü büyükşehirlere vermek için maksatlı yapıldı. Bugün bununla ilgili bütün şehirler sıkıntı çekiyor. Bir düzenleme lazım.

2023’E AK PARTİ'NİN TABANI KALMAZ

Erken seçim bekliyor musunuz?
Normalde olması lazım. Ama hükümet gidişat kötüyken seçim kararı alması ayağına sıkmak gibi olur. Ancak gidişat daha kötü olacaksa bir erken seçim kararı alabilir. Daha kötü olmadan arap saçına dönmeden seçime gitmek isteyebilir. Bununla alakalı muhalefet kasımda erken seçim yapılabilir deniliyor ama hükümet gardını alacaktır. Hükümet çözüm üretemiyor 2022’de bir seçim gözüküyor. Daha çok arapsaçına dönmeden hiç olmazsa parlamentoda kalalım gözüyle bakıyor. Böyle giderse 2023’e kadar Ak Parti'nin kendi tabanı da kalmaz. 

Olası bir erken seçimde Ak Parti’nin parlamento çoğunluğunu kaybedeceğini, seçimlerin 2023’e bırakılması halinde ise Ak Parti ‘nin meclis dışında mı kalacağını belirtiyorsunuz?
Elbette ki. Siz insanları bitirir, nefes alamaz hale getirirseniz 2023'te parlamentoya girmemesi afaki alabilir belki ama çok daha zayıf güçle girer, ana muhalefet dahi olamaz.

DÖRT İLÇEYE YAKIN MARKAJ

Parti olarak önümüzdeki süreçte gerçekleşecek yerel ve genel seçimlerde İzmir’deki hedefiniz nedir? 
Yerel seçimlerle ilgili hedefimiz, biz geçen ay bir planlama toplantısı yaptık. İzmir’deki dört ilçemizi pilot seçip üzerine yoğunlaşmak istiyoruz. Bunlardan bir tanesi; Kemalpaşa. Ama mutlaka kazanmak için. Diğerleri Ödemiş, Tire. Dördüncü ilçeyi henüz belirlemedik. En azından İzmir’de ilk yerel seçimde 4 ilçeyi almak istiyoruz. Genel seçimlerle ilgili ise Refah Partisi döneminde Erbakan Hocamız, ‘Refah Partisi İzmir’den bir milletvekili çıkardığı zaman iktidarız’ demişti. Biz iki milletvekili çıkardık ve hükümet olduk. Hedefimiz en az bir milletvekili çıkarmak. İki, üç olursa daha iyi olur. Biz İzmir’den milletvekili çıkardığımız zaman kurulacak olan hükümetin bir parçası olacağız. O zaman Türkiye’nin çehresi ve Saadet Partisi’nin görüntüsü değişecek.