İzmir'de, uygulanan projeyle jeotermal kaynak suyundaki bor minerali, arıtılarak tarımsal sulamaya uygun hale getirildi. İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Uluslararası Su kaynakları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Alper Baba, böyle elde edilen jeotermal suyun, gübre kullanımına gerek kalmadan tarımsal verimliliğini artırdığını söyledi.

İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (İYTE) öncülüğünde, TÜBİTAK desteği, Ege Üniversitesi ve İzmir Jeotermal A.Ş. kuruluşlarının katkısıyla Balçova-Narlıdere jeotermal sahasında 'Geo4Food' isimli proje başlatıldı. Yaklaşık 1 dönümlük proje sahasındaki çalışma kapsamında, yenilenebilir enerji kaynaklarından olan jeotermal enerjinin kullanılması hedeflendi. Bu kapsamda, tarımsal verimlilik için büyük ölçüde önemli olan su, enerji ve toprak üçlüsünden su üzerinde yoğunlaşıldı. Suyun kalitesinin üretimi pozitif ya da negatif olarak doğrudan etkilemesi ise projenin temelini oluşturdu. Güneş enerjisiyle çalışan membran filtrasyon teknolojiyle gerçekleşen arıtmayla jeotermal akışkandaki bor değerleri düşürülerek, mineralce zengin su elde edildi. Bu suyla da tarım ürünleri yetiştirildi. Yine jeotermal enerjiyle bu ürünlerin kurutulmasıyla raf ürününün ömrü uzatıldı. Sensörlerin kullanılmasıyla sulama da uzaktan internet yardımıyla proje sahasına gelmeden yapılarak son teknoloji uygulamadan faydalanıldı.

'HİBRİT BİR SİSTEM KURUP GÜNEŞ ENERJİSİNİ DE DAHİL ETTİK'

İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Uluslararası Su Kaynakları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Alper Baba, "Jeotermal enerji kaynakları yenilenebilir kaynaktır. Türkiye bu açıdan çok zengin potansiyele sahip. Amaç bu kaynağın çeşitli sektörlerde kullanılması. Balçova- Narlıdere bölgesinde 38 bin 460 konut bu enerjiyle ısıtılıyor. Aynı zamanda jeotermal seracılıkta dünyada ikinci sıraya yerleştik. Kurutma sektöründe de yine dünyada en iyi uygulamaların yapıldığı ülkedeyiz. Bununla birlikte termal turizmde de başarılı uygulamalarımız bulunmakta. Jeotermal enerjide sular mineralce çok zengin olduğu için bu kaynaklardan mineral de elde edilebilir ya da mineralce zengin bu suların başka sektörlerde kullanımı sağlanmaktadır. Bu proje kapsamında jeotermal akışkanın tarımda kullanımına çalıştık. Ayrıca jeotermal akışkanda bulunan yüksek bor minerali arıtıldı, arıtmayı güneş enerjisi ile yapmaktayız. Sahada jeotermalle birlikte hibrit bir sistem kurup güneş enerjisini de dahil ettik. Su kaynaklarımızın durumu hassas. Yaptığımız uygulamayla jeotermal akışkan kaynağın tarım sektöründe kullanımını sağladık. Bitkinin beslenmesinde daha doğal ve organik olan bu kaynaktan yararlandık. Şu anki sistemle gübre kullanmadık" diye konuştu. 

'1 DEKAR ALANDA 1 TON ARTIŞ GÖRÜLDÜ'

Jeotermal kaynak sayesinde ürünün çöpe gitmesini de engellemeye yönelik çalışmalar yapıldığını belirten Prof. Dr. Baba, "Taze meyve ve sebzenin yüzde 30'u maalesef çöpe gidiyor. Bunu önlemek gerekiyor. Jeotermal enerji sayesinde ürünün kurutulmasıyla raf ömrü uzamış oluyor. Aynı zamanda ürünün ekonomik olarak değeri de artıyor. Örneğin dalındaki mandalinanın kilosu 5 lirayken, kurutunca yaklaşık 100 liraya çıkıyor" dedi.

Proje ortaklarından Ege Üniversitesi Bergama Meslek Yüksekokulu Bitkisel ve Hayvansal Üretim Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Kamil Meriç ise her geçen gün su kaynaklarının azaldığını vurguladı. Alternatif yöntemlere yöneldiğini belirten Meriç, "Tarım sektörü mevcut kullanılabilir su kaynaklarımızın yaklaşık yüzde 60 ile 70'ini kullanıyor. Proje ile amacımız şu; jeotermal akışkanın ön bir arıtmadan geçirip sulama suyu olarak kullanılması. Biz burada jeotermal akışkandaki yüksek bor mineralini arıtıp, tarımda kullandık. Çiftçimizin artezyenden kullandığı su ile hiçbir fark olmadığını gördük. Verim artışına da katkı sağladı. 1 dekar alanda 1 ton verim artışı görüldü. Büyük araziler düşünüldüğünde bu da az bir şey değil. Kısaca hem kullanılmayan bu suyu tarımda kullandık hem de verim artışı sağladık" diye konuştu.