Aykut Polatlı-Türkiye sularında Avrupa'ya geçmek isterken yakalanan göçmen sayısı son 5 yılda yüzde 1000 arttı. 2010 yılında bin 129 göçmen yasadışı yollarla Avrupa'ya gitmek üzere yakalanırken bu sayı daha 2014 yılı tamamlanmadan 10 bin 902 göçmene ulaştı.

Uluslararası Af Örgütü Türkiye Sorumlusu Avukat Taner Kılıç, 'Yakalananlar, teknesi batanlar, buzdağının görünen yüzü. Bizim geçişlerini görmediğimiz, yakalanmayan daha pek çok kaçak göçmen var' dedi.

Yakalananlar buz dağının görünen kısmı

İzmir ve Ege'nin insan kaçakçılığı bakımından önemli bir noktada olduğunu söyleyen Av. Taner Kılıç, şu açıklamaları yaptı: İzmir iki anlamda insan kaçakçılığı için önemli. İlkin Afrika ülkelerinden Avrupa'ya kaçırılmak istenen ama Avrupa ve Yunanistan'ın yaklaştırmadığı teknelerin 'Burası Avrupa' diyerek bıraktıkları bir yer. Somaliler, Eritre, Fildişi Sahillerin'den gelen insanların çoğunluğu böyle. Asıl amaçları Türkiye'ye gelmek değil ama tekneler ile Türkiye'ye bırakılmış kişiler. İkinci olarak da Türkiye'nin doğu ve güney sınırlarından gelip ülkenin batısı ve kuzeyine gitmek isteyenlerin transit geçiş güzergahı. Dikili, Karaburun, Menderes'ten insanlar bir şekilde teknelere bindirilerek transferleri yapılmak isteniyor. Aslında haberlere konu olan, buzdağının görünen yüzünde yakalananlar ve teknesi batanlar ile Yunan Sahil Güvenlik tarafından push back yapılanlar. Bunun dışındaki geçişleri biz görmüyoruz.

Vatansızların çocukları, Türk sayılacak

Suriye'de Esad yönetiminin ülkenin kuzeyindeki Kürtlere vatandaşlık vermemesi nedeniyle savaş sonrası Türkiye'ye giriş yapan insanların vatansız olduğuna dikkat çeken Kılıç, 'Ükemize sığınan bu insanların burada doğan çocukları ne olacak sizce?' sorusunu yöneltiyor ve açıklıyor: Vatansızlığa ilişkin bir BM sözleşmesi var. Bu sözleşmenin yürürlüğe girişinden 60 yıl 28 gün sonra yani 2 hafta kadar önce Türkiye bunu kabul etti ve Resmi Gazete'de yayınlandı. Türkiye'de vatansızların sorunları yeni yeni gündeme geliyor. Vatansızlar konusunda da şimdiye kadar bir lobi olmamış ve bir ihtiyaç hissedilmemiş.'
Bu durumda artık bir çözüm ihtiyacı olduğunun ortaya çıktığını belirten Kılıç süreci şöyle açıkladı: Bir çocuk, annesi ve babası vatansızsa ve Türkiye'de doğmuşsa, Türk vatandaşlığı alır. Bir kısım Kürtler Suriye'de kimlik alamıyorlardı. Onlar vatansız sayılır, çocukları ise Türkiye'de doğmuşsa vatandaşlık alabilir.

Sorun polisiye önlemlerle çözülemez

Türkiye'nin nisan ayında kabul ettiği 'Yabancılar ve Uluslararası Koruma Yasası'nın çok önemli olduğuna da değinen Kılıç, göçmen politikasındaki yasal boşluğun da doldurulduğunu belirterek şöyle devam etti: Bu yasa ile Göç İdaresi Genel Müdürlüğü adı altında devasa sayılabilecek bir merkez, taşra ve yurtdışı teşkilatı oluşturuldu. Dolayısıyla göç, kendisiyle mücadele edilmesi gereken bir alan değil yönetilmesi gereken önemli bir alan olarak değerlendirilmeye başlandı. Hem bu müdürlük hem de dışında danışma ve istişare kurulu oluşturuldu. En önemli yanın bu olduğunu düşünüyorum yani sivil yeni bir genel müdürlük. Bu mesele polisiye önlemlerle engellenemeyecek bir mesele.

Üçüncü bir ülke göçmenleri kabul edene kadar

Mülteci-Der Başkanı Eda Bekçi, Türkiye'nin Cenevre Sözleşmesi'ni imzaladığını hatırlatarak, 'Ama ona bir şart koyuyor. Ben doğu sınırımdan gelenlere mülteci statüsü vermem. Ben sadece geçici sığınma hakkı veririm. Eğer ülkelerinde zulüm, ölüm, işkence ve insanlık onuruna yakışmayacak bir durumla karşı karşıya iseler geri göndermem. Bir üçüncü ülke onları kabul edene kadar kalmalarına izin veririm. Türkiye'nin yaptığı bu. Sığınmacılar, Yabancılar Şube Müdürlüklerine giderler. Buradaki yetkililer de onları bir uydu kente yerleştirir' dedi.

Bekçi, göçmenlere barınma için herhangi bir yer gösterilmediğini söyledi. Göçmenler için yapılmış 63 uydu kent olduğunu da hatırlatan Bekçi, 'Göçmenlerin nerede barınacakları ve nasıl geçinecekleri söylenmiyor. Sadece haftada bir Yabancılar Şubesi'ne git imza at deniyor. Bundan sonra da BM devreye giriyor. BM, göçmenlerin hangi üçüncü ülkeye gönderilmesi gerektiğini belirliyor. Bu üçüncü ülkeler Avrupa, Amerika, Kanada olabilir. Bu devletler de ihtiyaçlarına göre göçmen alıyor; teknisyen, doktor, mühendis gibi. Göçmenlerin sayıları Suriyeliler hariç tüm Türkiye'de 110 bin kadar. Bunların kaydı var; çünkü üçüncü bir ülkeye gidebilmek için kayıt olmak durumundalar.

Suriyeliler kayıt olmak istemiyor

BM'ye göre 1 milyon kadarı kayıtsız ve dağınık 850 bin kadarı da kayıtlı olarak Suriye'den Türkiye'ye göçmen akınının gerçekleştiğini belirten Bekçi, 'Suriyelilerle ilgili geçici koruma yönetmeliği 4 yıl sonra ancak geçen ay çıktı' dedi.

Birçok Suriyelinin de kayıt olmak istemediğini belirten Bekçi, can kaygısı yüzünden bu durumun yaşandığına dikkat çekerek şu tespitlerde bulundu: Kayıt olmak istemiyorlar. Esad savaşı kazanır ve ülkelerine dönmek mecburiyetinde kalırlarsa diye korkuyorlar. Kimlik bilgilerinin yanlış kişilerin ellerine geçeceğinden de endişeliler. Yani büyük bir çoğunluğu can güvenliklerini korumak için kayıt olmuyor. Her Suriyeli de fakir değil. Bu insanlar kamplarda kalmak yerine kendi düzenlerini yeniden kurmak istiyorlar. Bu tür şeyleri kişilerin kendi tercihlerine bırakmamak gerekir. Suriye'den göç edenlerin hukuki statüleri de belli değil. Yasal düzenlemelerin eksik olmasından dolayı olay kaotik bir hal aldı. Burada doğan, ölen ve işe giren, çalışan insanların durumları belirsiz. Bu da daha büyük problemlere neden olacaktır. Örneğin bir Suriyeli bir suç işlediğinde kaydı olmadığından dolayı bulunamayacak. Aynı şekilde bir Türk vatandaşı, bir Suriyeliye karşı suç işlediğinde o Suriyeli kim, nereden bilinecek.'