Doğancan Bingöl - Son zamanlarda gündemde olan dikey mimariden, yatay mimariye geçişin aşamalarını değerlendiren Sayın, öncelikle yapılacak yapının şehrin yapısına uygun olup olmadığını incelenmesinin gerektiğini, daha sonra imar durumu ile ilgili diğer etkenleri inceleyerek buna göre şehrin kaderini belirlenmesinin önemli olduğunu belirtti.

Yapıların planlanma aşamasının çok önemli olduğuna vurgu yapan Sayın, "Bizim imar durumu dediğimiz bir arsaya kaç metrakarelik bir iş yapacağımız. Yapının hakkını verirsek o yapı zaten oraya yatay olarak sığmıyorsa o yapıyı dikey olarak yapmaktır. Şehrin yapısına uygun mu önce bunu kendimize sormalıyız. Sadece yapmış olmak için yapmak bizi ileriye götürmüyor. Önce imar durumunu çözmemiz gerekiyor, daha sonra şehri analiz edip bu şehir ilerde nasıl bir şehir olmalı kararını vermemiz gerekiyor. Bu sorular hiç sorulmadan bir anda dikey mimariden yatay mimariye geçemeyiz. Sihirli bir değneğimiz yok. Tekil olarak mücadele edilecek konular değil bunlar. Mimarlık, yerel ve merkezi yönetimlerle, sermayeyle, yasa ve yönetmeliklerle bağlı bir konu olduğu için çoğu zaman tanımlanmış çerçevelerin içinde kalarak sürdürebiliyoruz çalışmalarımızı. Buna rağmen elimizden geldiğince anlamlı, sakin, kalıcı, sorunlara çözüm üretebilen iyi bir mimarlığın peşindeyiz. Tavrımız bu ama tarzımız yok. Her defasında konuya ilişkin sorunları girdiye dönüştürerek çözmeye çalışıyoruz" ifadelerini kullandı.

Paris örneği

İzmir'de yükselen gökdelenlerin gelecek adına korkutucu olduğuna dikkati çeken Sayın, şunları kaydetti: "İzmir kendi yolunu çizmek yerine bir İstanbullaşma meselesi var. Umarım bu başka semtlere sirayet etmez ve Bayraklı bölgesine sıkışıp kalır. 'Bu mümkün mü?' diye sorarsanız bence bu mümkün. Fransa'nın başkenti Paris'te La Defense isimli bir bölge var ve sadece o tarafta gökdelenler var. Yüksek yapılar var. Burası Paris'in merkezi iş alanı umarım ilerleyen zamanlarda İzmir'de sadece bu bölge ile sınırlı kalır ve kendi büyüsünü kaçırarak İstanbullaşmaz. Ankara, İstanbul yolunun üzerine yayılmış yüksek yapılar bence problem değil ama bu yapılar şehrin diğer taraflarına sıçrarsa bence bu felaket olur."

Değişen imar durumu nitelikli yapıya engel

Geleceğe bırakılacak nitelikli yapıların imar durumu nedeniyle engellendiğini söyleyen Sayın, "İmar durumunun değişmesi bir kaç sene önce yapılmış bir 5 katlı bir binanın yerine 10 kat, 10 katlı binanın yerine 20 kat verdiğiniz zaman o binanın ayakta kalma şansı zaten kalmıyor. Sürekli değişen imar durumları ve imar hakları yüzünden. Ayrıca inşaat maliyetlerini düşük tutmak için o kadar büyük bir baskı uyguluyorsunuz ki bununla nitelikli bir yapı ortaya koymanız neredeyse imkansız hale geliyor. Bu ikisini üst üste koyunca doğru dürüst anlamlı ve geleceğe kalacak anlamlı bir yapı üretmeniz neredeyse imkânsız hale geliyor" diye konuştu.

Taklit ve kısır döngü

Teknolojinin bir tasarımı yapma bilgisi olduğunu ifade eden Sayın, geçmişin o döneme göre üst düzey bir yapma bilgisi barındırdığını bu nedenle yapıların hâlâ ayakta olduğunu ayrıca yeni nesil mimarların yaratıcılıktan ve yapma bilgisinden çok daha önce yapılmış tasarımları taklit ederek ortaya bir şeyler koymaya çalıştığını bunun da kısır bir döngü yarattığını söyledi.

Tasarıma baskı olmaz

Tasarım aşamasında işverenin mimara baskı yapmasının akıllıca olmadığını belirten Sayın, şöyle konuştu: "Hiçbir işveren mimarına baskı yapmaz. İşveren dediğiniz kişi para kazanmayı, iş yapmayı bilen ve bu zamana kadar hayatını bu doğrultuda geliştirmiş olan adamdır. Neden kendisi için faydalı olacak bir şeyi ıskalasın ki mimarlar. Bence hata yapıyorlar. Söylenen herşeyi buyruk olarak alıyorlar. Onunla mücadele etmek, onunla tartışmak doğruları günyüzüne çıkartmak yaratıcılığı konuşturmak, hatta yapılan işin daha ekonomik, daha faydalı, daha kullanışlı olduğunu anlatmak mimarın işi. Bunları yaptığınız zaman neden işveren ben daha kötü daha pahalı daha kalıcı olmayan bir yapı istiyorum der ki."

Yüksek bütçe, yaratıcılığı getirmiyor

Dar bütçe ile çok iyi yapılar inşa edildiğini belirten Sayın, "Çok iyi yapı yapmak ile çok kötü bir yapı yapmak arasında maliyet açısından çok büyük bir fark yok. Yapının bütçesi yükseldiği zaman kusursuz inşaalar ortaya çıkmıyor. Yapı hakkında kafa yormak gerekiyor. Hatta bazı ekonomik ve ucuz olduğu zannedilen bir çok yapı çok daha iyi yapılsaydı daha uygun fiyata ve daha güzel şekilde yapılabilirdi" dedi.