İZTO, Ağustos ayı meclis toplantısında gündemi değerlendiren Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, "Ağustos maalesef çok acı olayları yaşadığımız, aklımıza hüzün verici, korkunç görüntülerin kazındığı bir ay oldu. Bu kronikleşmiş sorunları her zaman gündemde tutmamızın, hayatımızda bu gerçeklerin var olduğunu anlamamızın önemli olduğunu düşünüyorum. Ve hepinize bir dostunuz, ağabeyiniz, kardeşiniz olarak şu net ama acı gerçeği bu konuşmamın girişinde hatırlatmak istiyorum. Hepimiz birlikte bir şeyler yapmadığımız sürece bu ay yaşadıklarımız gelecekte de tekrarlanacak. İzmir'in ormanlarını saran yangınlar, Emine Bulut vb. kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddet haberleri, maalesef bu sorunların kalıcı olduğunu bir kez daha gösterdi. Bu ay yaşananları iyi okumalı, anlamalı ve bir şeyler yapmalıyız." diye konuştu.
Orman yangınları, sadece son yılların değil, cumhuriyet tarihi boyunca yaşanan en büyük  sorunların başında geldiğini ifade eden Özgener, şöyle devam etti: "Ve planlı müdahale, gerekli teçhizata sahip olma, yangınlar yaşandıktan sonra değil öncesinde hazırlık yapmakla engellenebilecek bir sorun. Bütün yapmamız gereken hazır olmak. Ve hazır olmayı sadece devletten, hükümetlerden beklememek. Hepimiz İzmirimizin güzel ormanları, ülkemizin dört bir yanında doğa yanarken çaresizliği yaşadık. Ben şahsen bir daha bu çaresizliği yaşamak istemiyorum. Bir araya gelelim, ekoloji ve ormanlarla ilgili uzman üyelerimiz, arkadaşlarımız bize bilgi versin, yönlendirsin. Devlet yetkilileriyle, sivil toplum örgütleriyle bir araya gelelim. Hep birlikte hazır olalım. İzmir'in, Ege'nin, Türkiye'nin tek bir ormanını bir daha alevler içinde görmemek için ne yapacaksak hemen yapalım." Yangında yok olan ormanları yeniden yeşertmek için başlatılan 1 milyon ağaç hedefini hatırlan Özgener, bunun için oda olarak 10 bin, İzmir Ticaret Üniversitesi'nin de 10 bin fidanla destek olduğunu kaydetti.

Kadınların arkasından ağlamak yetmez

Çocuğunun gözleri önünde katledilen Emine Bulut cinayetine dikkat çeken Özgener, "Emine Bulut'un en cani duygularla, çocuğunun gözü önünde katledilmesi, sonrasında verilen tepkiler, yine başka bir gerçeği yüzümüze vurdu. Ülkemizde, neredeyse her gün bir kadın cinayeti işleniyor. Ülkemize hiç yakışmayan bu tablo,  erkek şiddetine karşı hepimizi isyan ettirdi. Ancak isyan etmemiz yetmiyor, üzülmemiz ve  lanetlememiz yetmiyor, hayatını kaybeden, yaralanan kadınlarımızın arkasından ağlamak, acı duymak yetmiyor. Öncelikle yaşananların asayiş sorunu değil, toplumsal bir sorun, sosyo-kültürel bir sorun olduğunu hepimiz kabul etmeliyiz. Sonra hep birlikte kadınlarımızı dinlemeliyiz. Onların öncülüğünü kabul etmeli, neler yapabileceğimizi onlardan öğrenmeliyiz. Kadınlarla ilgili en temel sorunlarla ilgili yapılan toplantılarda, çalışmalarda bile erkekleri kürsülerde, karar verici rollerde görüyorsak, ortada bizim de dahil olduğumuz kültürel bir sorun var demektir." dedi.

Kadınlar, korunacak varlıklar değildir

Kadınların, 'korunacak' varlıklar olarak görülemeyeceğine dikkat çeken Özgener, şunları söyledi: "Onların sorunlar karşısındaki çözümlerine saygı göstermeyi öğrenirsek, erkek egolarımızı bir kenara bırakırsak ilk adımı atmış oluruz. Kadın cinayetlerini hep birlikte durdurmak için önerilerini, görüşlerini, projelerini kadın üyelerimizden rica ediyoruz. Onlara hak ettiği değeri vermemekte direnen her odağın, her kişinin karşısında olduğumuzu da belirtmek istiyorum.
Denizli ve Kuşadası'nda yaşanan depremleri hatırlatarak İzmir'in depren kuşağında yer aldığına vurgu yapan Özgener, "1. derece deprem kuşağında yer alan kentimiz için son derece önemli bir risk teşkil eden deprem gerçeğini ve kentsel dönüşümü enine boyuna tartışmak gerekiyor. Marmara Depremi 20 yılı geride bıraktı. Ağustos ayı içerisinde İzmir ve Denizli'de yaşanılan depremler bazı önlemlerin bir an önce alınması gerektiğini hatırlamamıza neden oldu. Deprem yönetmelikleri büyük felaketlerin ardından değişti, yeni yapılan inşaatlara bazı standartlar getirildi, ancak bunlar ne kadar yeterli tartışmalıyız. Türkiye kentsel dönüşümü hızlandırmalı. Geleceğin kentleri şimdiden inşa edilmeli, deprem riski en aza indirmeli. Deprem anında toplanma yerleri ile ilgili halkımızın bilinçlenmesi gerektiğini düşünüyoruz.  Deprem bu kentin gerçeği ve deprem öncesi ve sonrası tüm tedbirlerin önceden bilinmesi ve farkındalık yaratılmasında fayda görüyoruz. Oda olarak bu konuda da katkı sağlamaya hazırız." şeklinde konuştu.