Geçen yıl, 'askeri gizli bilgi ve belgeleri ele geçirme, bulundurma' suçlamasıyla 49'u muvazzaf asker, 79'u tutuklu 357 sanık hakkında 2 yıl ile müebbet hapis arasında değişen ceza istemiyle dava açıldı. İddianamede adı geçen 831 mağdurdan, aralarında devlet memuru, asker ve MİT mensuplarının da bulunduğu bir çoğunun suç örgütü tarafından fişlendiği iddia edildi. Dava kapsamında, çete lideri olmakla suçlanan marina işletmecisi işadamı Bilgin Özkaynak hakkında da, 'suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, kişisel verilerin kaydedilmesi, devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etmek' suçlarından müebbet ve 9 yıl hapis cezası istendi. İzmir 12'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde geçen nisan ayında görülmeye başlanan davada bugüne kadar tutuklu 20 sanık tahliye edildi.

6 sayfadan oluşan dilekçe

Son günlerdeki rüşvet ve yolsuzluk iddialarının komplo olduğu iddiaları üzerine yargılanması süren tutuklu sanık Özkaynak tahliyesi için başvuruda bulundu. Avukatı Muzaffer Sevgi Sakarya aracılığıyla, davanın görüldüğü mahkemeye verdiği 6 sayfadan oluşan dilekçede, yargılamanın başından itibaren tüm savunmalarında, evinde bulunduğu iddia edilen dijital materyallerin kendisine ait olmadığını beirttiğini vurgulayan Özkaynak, bunun bir komplo olduğunu, aramaya giden emniyet yetkilileri tarafından yerleştirildiğini öne sürdü. Dava dosyasının temelini teşkil eden 'Pandora' adlı veri tabanının bulunduğu iddia edilen hard disk'in üretim tarihinin Ağustos 2011 olmasına karşılık, diskteki bilgi kayıt tarihinin üretim tarihinden önce olduğunu savundu. Özkaynak, emniyet yetkililerinin kurduğunu öne sürdüğü komplo ile eve konulan harici disklerin çözümünde veri yollarında geçen isimler sebebiyle kişilerin sanık durumuna düşürüldüğünü, birbirine benzemez, birbirini tanımaz kişilerin aynı dosyada yine komplo olarak bir araya getirildiğini iddia etti.

"Bana da komplo kuruldu"

Dilekçesinde, gündemdeki operasyonlar sırasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bakanlar ve hükümet sözcülerinin, olayların büyük bir komplo olduğunu beyan ettiklerini hatırlatan Özkaynak, bu açıklamalardan örnekler verdi. Özkaynak, davada yargılanan sanıkların örgüt kurmadığını, tam tersine onları sanık durumuna düşürenlerin 'örgüt' olduğunu iddia ederek, geçen hafta bazı emniyet müdürlerinin 'görevi kötüye kullandıkları' gerekçesiyle görev yerlerinden alındığını, İzmir'de görev yerinden alınanlardan birinin de Mali Şube Müdürü E.G. olduğunu anımsattı. Kendisine ait Marmaris, İstanbul ve Sapanca'da bulunan ikametgahlarında arama yapıldığını, Sapanca dışında yapılan aramalarda hiçbir suç unsuru bulunamadığını, Sapanca'da bulunduğu iddia edilen materyallerin de kendisine ait olmadığını duruşmalardaki savunmalarında ifade ettiğini kaydeden Özkaynak, ikametgahındaki ya da işyerlerindeki hiçbir aramada emniyet amiri bulunmadığını belirtti.

Arama yapan emniyet amiri görevden alındı

Özkaynak, "O halde neden sadece yıllardır kullanmadığım Sapanca'daki çiftlik evine İzmir'den emniyet amiri gitmiştir? Neden İzmir'den giden emniyet amirinin bulunduğu tek yerden yasadışı unsurlar içerdiği söylenen materyallerin çıkması söz konusudur? İzmir'den giden emniyet amiri huzurunda aynı saatte ve aynı arama kararına ilişkin neden iki farklı arama tutanağı düzenlenmiştir? Bu arama tutanaklarından birinde neden suç unsuru bulunmadığı yazılı iken diğerinde suç unsuru bulunduğu yazılıdır? Emniyet amirinin huzurunda neden eldivensiz arama yapılmıştır? Neden emniyet amiri huzurunda yapılan aramanın görüntüleri saniyelik kısa kısa görüntülerdir? Neden aramanın tamamına ilişkin görüntü kaydı bulunamamıştır? İşte bu sorularımıza hedef olan emniyet amiri olarak tutanakları imzalayan E.G.'dir. Bu emniyet amiri operasyondan sonra mali şube müdürü olmuştur. E.G. bir süre önce Valilik tarafından görevinden alınmıştır. Dolayısıyla artık tüm savunmalarımızın doğru olduğu alenen ortaya çıkmıştır" iddialarını dile getirdi.
Anayasa Mahkemesi'nin tutukluluk süreleriyle ilgili kararına ve masumiyet karinesine de vurgu yapan Özkaynak, gelişen koşullarda, mahkemenin tutukluluk durumları için ayrıca bir inceleme yapacağını ümit ettiklerini belirterek, koşullu ya da koşulsuz tahliyesini talep etti.