İzmir Tabip Odası'ndaki açıklamada şöyle denildi: "Gaziantep'te meslektaşımız Dr. Ersin Aslan'ın bir hasta yakını tarafından 17 Nisan 2012'de bıçaklanarak hayatını kaybetmesi, hekime şiddetin en acı örneklerinden birisiydi. Ancak, bu olay, son on günde meydana gelen şiddet olaylarından sadece biriydi. Bu olaydan hemen önce ve sonrasında arka arkaya yaşadığımız olaylar, hekime yönelik şiddetin tırmanışındaki çarpıcı artışı gösteriyor. Bu olayları bilginize sunuyoruz: 

İstanbul'da Haseki Hastanesi'nde güvenlik güçlerinin gözetimi altında olan bir tutuklu, kendisini muayene eden hekime kesici bir aletle saldırıda bulunmuş ve 12 Nisan 2012'de gerçekleşen bu olay ile ilgili tepkimizi dile getiren bir basın açıklamasında bulunmuştuk. Bilindiği gibi bu olayın ardından 17 Nisan'da Gaziantep'teki saldırı ve meslektaşımızın hayatını kaybettiği şiddet olayı meydana geldi.

Gaziantep'teki ölüm olayının acısı henüz tazeyken İzmir'de Baki Uzun Hastanesi'nde 17 Nisan 2012 gecesi yine bir hekime şiddet olayı meydana geldi. Acil serviste 46 yaşındaki yakınlarını kalp krizi nedeniyle kaybeden kalabalık bir grup, acil hekimi başta olmak üzere üç hastane çalışanını darp ettiler. Üstelik saldırıya uğrayan hekim, hastasını kalp masajı ile iki kez hayata döndürmüş, üçüncüyü başaramamıştı. Çünkü bu yaştaki kalp krizleri oldukça ölümcül bir gidişe sahipti. İzmir Tabip Odası'nın yetkilileri hastaneye ulaştıklarında hasta yakınları bir kez daha saldırı girişiminde bulundular; hastane çalışanları ve darp edilen hekim, ameliyathaneye sığınmak zorunda kaldılar.

Bir başka olayda, 19 Nisan 2012'de İstanbul Tıp Fakültesi'nde Göğüs Cerrahisi Kliniği'nde görevli Prof. Dr. Alper Toker,  hasta yakınlarınca darp edildi. Yine aynı gün Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde bir milletvekili, hastanenin acil servisinde görevli Dr. Oğuz Eroğlu'na "eşini ayakta beklettiği ve kendisini tanımadığı" gerekçesiyle tekme tokat saldırdı ve ağır hakaretlerde bulundu. 

İstanbul Beyoğlu ve Küçükçekmece'de 20 Nisan 2012 gecesi iki ayrı 112 acil sağlık ekibine hasta yakınlarınca taşlı sopalı saldırılar gerçekleştirildi. Aynı gece meydana gelen bu iki olayda üç sağlık görevlisi yaralandı, bir ambulansın camları kırıldı. Saldırının gerekçeleri, 112 acil ekiplerinin olay yerine geç ulaşmasıydı; oysa olayın ihbarından yedi dakika sonra sağlık ekipleri olay yerine varmışlardı. Sağlık görevlileri, üzerlerine doğru koşan saldırganların kendilerine adres tarif edeceklerini sanmışlardı.

Yine İzmir'de 21 Nisan 2012 Cumartesi'yi pazara bağlayan gece 01.45 sularında Basmane Şifa Hastanesi'nde başka bir darp olayı yaşandı. Bu kez gerekçe, Sağlık Bakanlığı'nca yürürlüğe konulan Yeşil Alan uygulamasıydı. Hastanın durumunun acil olmaması nedeniyle her türlü bakım ve tedavinin yapıldığı ancak ücretinin hasta tarafından ödendiği bu olayda, "Yeşil Alan" uygulaması nedeniyle sinirlenen hasta yakınları hekime bıçak çekerek yumrukla saldırıda bulundular. Bu olayda hekim şans eseri önemli bir fiziksel yara almadı. 

Son olay İzmir'de 22 Nisan 2012 Pazar gecesi saat 22.00 sularında İzmir Can Tıp Merkezi'nde meydana geldi. Bir kadın hekim hasta ve hasta yakınlarının sözel saldırısına uğradı. Hekim, kendini poliklinik odasına kilitleyerek fiziksel saldırı riskini azalttı. Bu sırada saldırgan hasta yakınları, dışarıda "Size az bile yapıyorlar; sizi öldürmek de dövmek de bir hak" diye bağırıyorlardı.

İzmir'de meydana gelen saldırı olaylarının tümünde İzmir Tabip Odası'nın Genel Sekreteri Dr. Ceyhun Balcı ve Avukatı Mithat Kara, olayın meydana geldiği sağlık kurumuna en kısa zamanda ulaşarak adli sürecin takibini gerçekleştirdiler.

Hekim olarak yaşadığımız şiddet olaylarının ortak noktası, Sağlık Bakanlığı'nın sağlık alanındaki düzenlemelerinin "Paran Kadar Sağlık" uygulaması ile sonuçlanmasıdır. Bugüne kadar Sağlık Bakanlığı'nın açıklamalarıyla "istedikleri zaman istedikleri doktora muayene olabilecekleri ve ücretsiz tedavi edilebilecekleri"  beklentisi içine sokulan vatandaşlar, bu beklentilerinin karşılanmamasından ve sağlık alanındaki her türlü olumsuzluktan hekimleri sorumlu tutmaktadırlar.

Paran Kadar Sağlık, hem vatandaşı hem de hekimi tüketen bir olguya dönüşmüş durumdadır. Dileyen hasta, dilediği kuruma başvurabilmektedir ancak bunu ancak para ödeyerek yapabilmektedir.

Sonuçta "Paran Kadar Sağlık", hekime yönelik sözel ve fiziksel şiddet üreten bir canavara dönüşmüş durumdadır. Bu olgu kabul edilmediği sürece bu hastalık tedavi edilemeyecektir."