Ali Budak-Türkiye, 24 Haziran’da gerçekleşecek olan genel ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine kilitlendi. Siyasi partiler süreçte propaganda çalışmalarını sürdürürken İzmir’deki muhalif sivil inisiyatif olan Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK)  Ege Bölge Temsilciliği, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) İzmir Şubeler Platformu, Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İzmir İl Koordinasyon Kurulu ve İzmir Tabip Odası da ortak bir bildiriye imza attı. 
Toplantıya DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, TMMOB İl Koordinasyon Kurulu Dönem Sekreteri Melih Yalçın, KESK Şubeleri Platformu Dönem Sözcüsü İsmail Hakkı Şimşek, Kimya Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Saadet Çağın, TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Ayşegül Akıncı ve İzmir Tabip Odası Genel Sekreteri Lütfi Çamlı katıldı.

Sorunları maddelerle açıkladılar

4 kurum adına hazırlanan metni Tabip Odası Genel Sekreteri Lütfi Çamlı okudu. Çamlı, ‘Ülkemiz, 24 Haziran 2018 tarihinde gerçekleşecek olan ve Türkiye demokrasisi adına önemli bir kavşak olarak nitelendirilebilecek milletvekili genel seçimlerine ve Cumhurbaşkanlığı seçimine hazırlanıyor. Baskın seçime doğru ilerlerken, ülke gündeminde yıllardır var olan birçok sorunun yanında demokrasi alanındaki geriye gidiş ve tek adam otoriterliği, 15 Temmuz sonrasında ivme kazanmıştır. Yeni bir dönem, yeni bir gelecek tayin etmek şimdi Türkiye’de yaşayan insanların oylarına bağlıdır. Bugün önümüzde duran tablo özetle şu şekildedir:
-Son 16 yıl tek başına iktidar olan AKP, uyguladığı politikalarla Türkiye’yi uçurumun kenarına getirmiştir.
-15 Temmuz darbe girişimi bahanesiyle OHAL ilan edilmiş, parlamenter demokrasi rafa kaldırılmıştır.
-OHAL gerekçe gösterilerek çıkarılan KHK’larla yüz binden fazla kamu görevlisi ihraç edilmiş, yurt dışına çıkışları, başka bir işte çalışmaları engellenerek açlığa mahkûm edilmişlerdir.
-Ülke içerisinde IŞİD’li katillere göz yumulmuş, yüzlerce insanın ölümüne sebep olunmuş, oluşan kaos ortamı oya tahvil edilmeye çalışılmıştır.
-Tek başına iktidar olabilmek adına yurt içinde ve dışında savaş kışkırtıcılığı yapılmış, barış isteyen akademisyenler, meslek odası temsilcileri cezalandırılmak istenmiştir.
-Yaratılan korku imparatorluğu ve devlet içinde kadrolaşma politikaları ile yargı, bağımsızlığını tamamen yitirmiş, tek adamın yönetimine geçmiştir.
-Cumhuriyet’in kurulduğu günden bu yana büyük emeklerle yaratılan ne kadar fabrika, işletme, kurum varsa özelleştirilmiş, yağma ettirilmiştir.
-Ülkemizde üretime dayalı bir ekonomi yerine, inşaat sektörüne dayalı rant ekonomisi yaratılmıştır.
-Uygulanan ekonomi politikaları ile yoksullar daha yoksullaşmış, zenginler daha da zengin olmuştur.
-Uygulanan tarım politikaları ile ithalat hızla artmış, çiftçiler yüksek girdi maliyetleri nedeniyle üretimden kopmuş, kırdan kente göç artmış ve yeni kent yoksulları olarak çiftçiler kent nüfusuna ucuz işgücü olarak katılmış ve emek sömürüsü derinleşmiştir.
-Kentlerimizin büyük bölümünde yaşam alanları plansız yapılaşma ile yok edilmiştir.
-Ormanlarımız, kıyılarımız, doğal yaşam alanlarımız, tarım alanlarımız, zeytinliklerimiz yapılaşmaya açılmıştır.
-Eğitim gericileştirilmiş, çocuklarımız imam hatip okullarına zorlanmış, eğitim sistemi kullanılarak dinci ve kinci bir nesil yaratılmaya çalışılmıştır.
-Sağlık ticarileştirilmiş, halkın ücretsiz, nitelikli sağlık hizmetine erişimi güçleşmiştir.
-İş cinayetleri nedeniyle her yıl binlerce emekçi daha fazla kâr hırsının kurbanı olmaktadır.
-Uygulanan yağma politikalarıyla ülkemiz ekonomik, siyasi ve sosyal olarak uçurumun kenarına kadar gelmiştir. Biz emek ve meslek örgütleri olarak diyoruz ki; artık yeter. Yağma düzenine son… Bu düzeni değiştirin. Üstümüze düşen en önemli görev 24 Haziran’da ve ikinci tur olursa 8 Temmuz’da sandığa gidip oy vermektir. Sandığa gidip oy vermek yetmez.  Mutlaka oylarımıza sahip çıkmalı, sandıklarda sandık kurulu görevlisi veya müşahit olarak görev almalıyız. Bu doğrultuda oyumuzu, parlamenter demokrasiden, toplumcu, sosyal devlet anlayışından yana adaylar ve partiler için kullanalım. Yaşanabilir bir ülke için ilk adımları hep birlikte atalım’ dedi.

Şu an her şey lafta, 24 Haziran’dan sonra göreceğiz!

Her seçim döneminde siyasi partilere karşı taleplerini broşürlerle ilettiklerini ancak gelinen noktada taleplerinin artık broşüre sığmayacak kadar arttığını belirten TMMOB İl Koordinasyon Kurulu Dönem Sekreteri Melih Yalçın, ‘Ülkenin her yerinde kriz ve baskı var. Bunun tümden bir anlayışla değiştirilmesi gerekiyor. En büyük sorunumuz demokrasi olmaya başladı. Baskı ve yozlaşma topluma yansıdı. Herkes de bu ortamdan ister istemez etkileniyor. En büyük sorunumuz demokrasi ikinci sorunumuz ekonomi. Bunun yanı sıra kentlerimiz de yağmalanıyor.  Özellikle muhalefet partileri hükümetin yaptıklarının tersini söylüyor ama biz bunları uygulamada göreceğiz. Mevcut iktidarın vaadi olamaz. O yağmalayacağı kadar yağmaladı! Muhalefet yeni iktidarı ele geçirince onların uygulamalarının da takipçisi olacağız. Şu an her şey lafta. 24 Haziran’dan sonra seçimi kim kazanırsa kazansın kucağında bir krizle karşılaşacak. Burada sermayeden yana mı emekçiden yana mı tavır gösterecekler(!) ne olacağını göreceğiz’ ifadelerini kullandı.

Hükümet iyice sıkıştı

Bu seçimde ekonomik vaatler konusunda yarışa dönen bir süreç yaşandığına dikkat çeken KESK Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü İsmail Hakkı Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü: Ekonomik vaatler noktasında yarışa dönen bir süreç yaşıyoruz. Ek göstergenin 3600’e çıkarılması konusunda partiler yarış halindeler. İlk olarak Muharrem İnce gündeme getirdi sonrasında Recep Tayyip Erdoğan da bunu söylüyor. İlginç bir seçim süreci yaşıyoruz. Baskın seçim diye söylendi ama bazen siz bazı şeyleri hesap edemiyorsunuz. Bu süreç AKP hükümeti için öyle olacak. Biz sıvaşalım diye düşündüler ama sanırım ayaklarına dolaşacak. Hükümet artık iyice sıkıştı.
AKP’nin kimyasını bozmaya hazırız
DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı da, ‘AKP, 16 yıldır bu ülkenin kimyasını bozdu. 24 Haziran’da da biz emekçiler, emekliler, çalışanlar olarak AKP’nin kimyasını bozmaya hazırız. Hepimize hayırlısı olsun’ ifadelerini kullandı.