Kaan Alişan-Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nden emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Ümit Erdem, İzmir'de özellikle son zamanlarda hayatın bir parçası haline gelen depremlerle ilgili önemli hatırlatmalar yaptı. Ekolojiyi, 'Canlıların birbirleriyle ve çevreleriyle olan ilişkilerini inceleyen bilim dalı' olarak tanımlayan Erdem, "Kendi tanımıma gelirsek eğer, herkesin anlayacağı şekilde ekoloji, temiz toprak, temiz tu, temiz hava ve bu üçü arasında olan temiz ilişkilerdir. İlişkilerin etkileyenlerine bakarsak eğer, İnsan, yerel yönetim, merkezi yönetim, fakirlik ve bize birşey olmaz düşüncesi. Özetle, bilimi dinlememek." diye konuştu. 

'İzmir hazır değil!'


İnsanın ihtiyaçlarıyla ekonomiyi zorladığını, ekonominin de doğayı parçaladığını ifade eden Erdem, şöyle devam etti: "Doğa da bozulmuş (yaşanamaz) çevreyi doğuruyor. Çünkü doğa iyi doğurganlığını kaybediyor. Şimdi burada eğer depreme gelirsek, bu konuda umursamazlığımız müthiş. Başkan Tunç Soyer'in geçen yıl Şubat ayında yaptığı bir konuşmayı işaret eden Prof. Dr. Erdem, "Sürdürülebilir Kent ve Yapılar Çalıştay’ında önemli bir laf ediyor, 'Belediyemiz olarak deprem ruhumuz var ama İzmir hazır değil!' Haziran 2020’de ise, Jeofizik Mühendisleri İzmir Şubesi Başkanı Sinancan Öziçer, sahte zemin raporlarından bahsederek, zemin etüd raporlarını anlatıyor ve en önemlisi de 424 yapının ruhsatlarının iptali gerekliliği üzerinde duruyor. Bunun sebebinin de, 2012 yılında devletin 3194 sayılı yasayı revize ederek, o alanın denetleme ve onaylama yetkisinin kaldırılması olduğunu belirtiyor. Belirtiyor ama bunu kimse sallamıyor. En yetkililer bile. Diğer odaların durumunun da aynı
olduğunu da ayrıca belirtiyor."


O bölgeler hassas bölge

İzmir depreminde yıkıma uğrayan bölgenin öncelikle tarım alanı olduğuna dikkat çeken Erdem, "En önemlisi de sulak alan durumunda olduğudur. Böyle bölgeler, her şeyden önce ekolojik hassas bölgelerdir. Yani istenilen yapının korunabilmesi için özel ilgi isteyen bölgeler. Körfeze değişik noktalardan ulaşan akarsuları düşünürsek oraların sanki bir delta olduğu bilinmez mi?  Bilinmez çünkü yasa ve yönetmelikler rant için evrilir çevrilir, uzman düşünülmez ve ekolojik planlama akla gelmez. Peki Ekolojik Plan nedir? Yaşam için gerekli hava, su ve toprak ve bunların arasındaki doğru ilişkilerdir. Bir de yeraltı sularının, jeologların dediği gibi denize ulaşmasının bu yanlış yapılaşma nedeniyle engellenmesi olgusudur." dedi.

İmar Yasası yeniden düzenlenmeli

Ekolojik davranışın çok gerekli olduğuna dikkat çeken Erdem, "İnsan, yerel yönetimler ve merkez bu konuda istikrar göstermelidir. İnsan rant peşinde koştukça, yerel yönetimler usulüne uydurdukça ve en önemlisi, merkezi yönetim depremle ilgili tüm yetkileri yerele devretmeyip, kendisinin sadece destek verici ve denetleyici olduğu bilincine ulaşmadıkça hiçbir uygulama  hedefe ulaşamaz. Bu yüzden yılların İmar Yasası yeniden düzenlenmelidir. Böylece bir bölge hakkında, özellikle yapılaşma için karar verilirken, yerel meslek odalarından birer temsilcinin katılımında sağlandığı 'Alan Kullanım Karar Tespit Kurulları' oluşturabilmeli ve bu kurulun belediyeler imar komisyonlarına doğrudan katkıda bulunabilecekleri, yasal ortam kurulmalıdır. Bu durum, deprem gibi doğal felaketlerde ve sonrasında geçerli olmalıdır. Bu kapsamda gerek koordinasyonda gerekse uygulamada yerel yönetimler tek yetkili olmalı, merkezi yönetimler ise destek ve denetim görevini üstlenmeli ve yerine getirmelidir." ifadeleini kullandı.

Her şeyin başında ekoloji var

Prof. Dr. Erdeim, bu şekilde olunca İzmir depreminden sonra ortaya çıkan yardım, hasar tespit uygulamalarındaki kaosun ve yetki karmaşasının sona ereceğine dikkat çekti. Artık iki temel kavramın akıldan çıkarılmaması gerektiğini ifade eden Erdem, şunları söyledi: "Ekolojik Ekonomi ve Ekolojik Plan gibi. Yani her şeyin başında ekoloji yer almalıdır. Böylece ekonomik düşüncelerimizi kurgularken toprağımıza, suyumuza, havamıza ve özellikle depremsellik içeren alanlarımız gibi özgün alanlarımıza, denizimize, ormanlarımıza ne getirecek, ne götürecek, nasıl bir tehdit oluşturacak, neyi teşvik edecek, neyi
geriletecek gibi konular araştırabilecek, alan kullanımı ve yapılaşma için doğru kararlar verilebilecektir. Bu şekilde temiz toprak, temiz su ve temiz hava ve bunlar arasında temiz ilişkiler ortaya konulabilecek, doğru hedefler saptanabilecektir. Yoksa, duvarı nem, adamı gam öldürür atasözümüzde olduğu gibi daha çok su üstüne bina yapar, bir depremde de altında kalırız." şeklinde uyarı yaptı.