Gülçin Karaegemen- Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik Resmi Gazetede yayınlananmasıyla birlikte, Cumhuriyet tarihi boyunca okullarda uygulanan tek tip giysi giyme zorunluluğu ortadan kaldırıldı. Yönetmeliğe göre , okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve liselerde kılık ve kıyafet serbest olurken, İzmir'de bulunan eğitim sendikaları yeni yönetmeliği sert bir dille eleştirdi. Yönetmeliğin okullarda zengin, fakir ayrımına, güvenlik sorununa ve türban serbestliğine yol açacağını savunan eğitim temsilcileri, yönetmeliği eleştirerek gazetemize açıklamalarda bulundular.


Uyuşturucu satanlar okula rahatça girecek

Türk Eğitim Sen İzmir 1 No'lu Şube Başkanı Merrih Eyup Demir de kararı siyasi bir şov olarak değerlendirerek, "Tribünlere oynamak için yapıldı. Ülke buna hazır değil. Şimdi burada hiçbir hesap kitap yapılmamış. Yırtık elbise dediğimiz çocukların yüksek rakam vererek aldıkları kıyafetler mi giyilmesin yoksa fakir çocukların giydiği yırtık kıyafetler mi giyilmesin? Amaç gündem değiştirmek. Okulların güvenlik sorunu hat safhada. Okulların etrafında uyuşturucu satan gençler var. Bunlar okula girdiğin zaman hangisi öğrenci, hangisi değil nasıl ayırt edeceksiniz? Her tip insan içeri girecek. Ülkemizdeki üst gelir grubu ile alt gelir grubu arasındaki uçurum fazla olduğu için bir müddet sonra sosyal patlamaya yol açacak. Benim çocuğumun alabileceği elbisenin fiyatı bellidir. O yaş grubunda o kıyafetleri alamayan çocukların durumu hiç düşünülmemiş. O zaman öğretmenlerimizin de kılık kıyafetlerini değiştirsinler. Marka elbise giyemeyen çocuklar marka elbise almak için neler yapabilir siz düşünün. Hayatın gerçekleri var. Güvenlik sorunu en temel sorun. Okulda kimin ne iş yaptığını çözmemiz bu saatten sonra mümkün değil" dedi. 


Ak Parti özgürlükleri suistimal ediyor

Eğitim Sen 1 No'lu Şube Başkanı Abdullah Tunalı, Eğitim Sen olarak eğitim alanlarının özgürleştirilmesini savunduklarını söyleyerek, "Savunmaya da devam edeceğiz. Bu anlamda bakıldığı zaman bir kıyafet serbestleği olumlu bir adım. Ak Parti hükümetinin eğitimde 10 yıldır yaptığı icraatlara baktığımızda olumlu olan bu adımın eğitimin dinselleştirilmesinde suistimal edileceğini düşünüyoruz. Ak Parti hükümeti hala zorunlu bir din dersi uygulatıyor. Tüm pedegojik itirazlarımıza rağmen zorunlu seçmeli diye tabir ettiğimiz benzer müfredattaki dersleri koydu. Dolayısıyla Ak Parti hükümeti özgürlükleri suistimal etme eğiliminde. Bizim ciddi endişelerimiz var. Eğitim ortamlarında özgürlüğü her zaman savunduk" dedi.

İmam Hatip okullarında türbanın fiilen serbest olduğunu dile getiren Tunalı, "Kız öğrencilerin hemen hemen tamamı takıyor. Derslerde takıyorlardı. Teneffüslerde çıkarıyorlardı. Şimdi yasal uygulama getirdiler o kadar. Ak Parti'nin bu uygulamalarının takipçisi olacağız. Dini objelerle çocukların istismar edilmesine izin vermeyeceğiz" şeklinde konuştu.

Kıyafet konusunda yaşanan fakirlik tartışmasına da değinen Tunalı, "Kıyafet konusu okuldan çıktıktan sonra da, kantin sırasında da yaşanıyor. Bu sorunu sadece kıyafet olarak görmemek lazım. Ülkemizde ciddi bir ekonomik sorunun olduğunu tespit edip her alanda yok etmeye çalışmak lazım. Fakirlik her yerde fakirlik" ifadelerini kullandı.


Amaç bütün okullara türbanı getirmek

Eğitim-İş İzmir Şubesi Başkanı Ömer Lütfi Değirmenci, alınan kararlara şaşırmadığını belirterek, "Beklenen bir durum. Arzuladıkları hedefe doğru gidiyorlar. Kıyafet serbestliği demokratik bir kazanım gibi sunuluyor. Mufazakar giyim tarzını yasal bir dayanağa kavuşturarak şimdilik seçmeli dersler baz alınarak uygulayacaklar. Sonra bütün okullara yayacaklar. Ben böyle yorumluyorum bu yönetmeliği. Çıkarılan mevzuatların gidişatından böyle bir serbestliğin gelmesini bekliyorum" diye konuştu.

Kıyafet serbestliğinin öğrenciler arasında sorun teşkil edebileceğini söyleyen Değirmenci, "Eğitimde fakir bir ülkeydik. Arada zengin insanlar vardı. Öğrenci okula geldiği zaman kimse kimsenin zenginliğini fakirliğini bilmeyecekti. Bu bir başarı aracı olarak kullanıldı. Çocuk okula gittiğinde kendini yoksul olarak görür başka bir yere koyarsa psikolojisi bozulabilir, öğrencilik hayatını etkileyebilir diye düşünülüyordu. Artık bizim ülkemizde fakir kalmadı diyenler olacaktır. Bu söylemler gerçeği yansıtmıyor. Öğretmenlerimiz yoksulluk sınırının neredeyse yarısı kadar maaş alıyorlar. Birçok kesim açlık sınırının altında yaşıyor. Çocuklar için tehlikeli durumların ortaya çıkması kaçınılmazdır. Türban okullara girsin diye birçok çocuğumuzun tahsil hayatına engel getiriliyor bana göre. Seçmeli derslere şimdi tamam diyorsunuz. İleride mahalle baskısı ile başı açık olarak kimse okula gidemez. Beğenmediğimiz bazı ülkelerdeki konuma düşeriz. Eğitim-İş olarak kabul etmemiz mümkün değil" şeklinde konuştu.