FATİH ÖZKILINÇ- TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi tarafından 5 Haziran Dünya Çevre Günü kapsamında şube merkezinde düzenlenen basın toplantısıyla kentin “2022 Yılı Çevre Durum Raporu” kamuoyuyla paylaşıldı. İzmir’in doğa ile uyumlu, yaşanabilir kent hedefinden uzaklaşarak her tarafından kuşatıldığı çevre problemleri ile boğuşmaya devam ettiğini kaydeden TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Serhat Tanyeri, “Her yıl yaptığımız Çevre Durum Raporu değerlendirmelerinde iyileşme görmek bir yana tüm sorunların çözülmeden büyüyerek devam ettiğini, üzerine yeni çevre mücadeleleri ve sorunları eklendiğini görüyoruz” diye konuştu.

Sözlerini “2022 Yılı Çevre Durum Raporu” yer alan tespitler üzerinden sürdüren Tanyeri, şunları kaydetti:
 

“Koku problemi artarak devam ediyor”
 

“İzmir Kentinin İçme, Kullanma ve Tarımsal Sulama amaçlı Su Kaynakları olan Gediz, Küçük Menderes, Kuzey Ege Havzalarında su kalitesi en kötü seviyede ve kirlenmeye devam ediyor. Planlanan önlemlerin uygulanması halinde bile kısa ve orta vadede etkili sonuç alınamayacağı öngörülüyor. Benzer süreç Yeraltı Sularımız için de geçerli. Kalite, miktar ve Yönetim sorunları yaşam kalitemizi etkilemeye devam ediyor. Kentleşme, artan kentsel göç ve nüfus ile yapılaşmanın getirdiği altyapı yetersizlikleri, su kayıpları, seller, körfezde koku problemi olarak karşımıza çıkıyor. Kentin alt yapı sistemi mevcut yükü kaldıramıyor. Gerekli önlemlerin alınması ve iyileştirmelerin yapılmasında geç kalındığı için yaz aylarında daha çok hissedilen koku problemi artarak devam ediyor.
 

İzmir, Ege’nin incisi olmaktan uzaklaşıyor
 

Kentleşme ve Sanayileşme sorunlarından birisi olan Hava Kalitesi ve Atık Yönetiminde de karnemiz iyi değil. İzmir Kenti bir taraftan Aliağa ve Sanayi tesislerinden kaynaklanan, plansız kentleşmesinin de getirdiği hava kalitesi problemleri ile boğuşurken, bölgemizde sanayi projeleri bütünsel yaklaşımdan uzak planlama süreçleri ile devam ediyor. İzmir Kenti; bütünsel planlama ilkeleri hiçe sayılarak yaşadığı ‘gelişim’ sürecinde; kentin her yerinde karşımıza çıkan kentsel dönüşüm adı altında kontrolsüz yapılaşmalar, gökdelenler, AVM’ler ile altyapı eksiklikleri, trafik, gürültü ile boğuşan Ege’nin incisi olmaktan çok uzakta bir geleceğe doğru hızla yol alıyor. Kentin planlanması ve gelişimi adı altında sadece ekonomik kaygı odaklı, ekolojiyi, çevresel yaşam kalitesini dikkate almayan, bölgenin yaşam kalitesini olumsuz etkileyecek tüm projelerin ÇED süreçlerinde ortak senaryonun tekrarlandığını görüyoruz. ÇED adı altında içi boşaltılmış onay belgeleri ile yürütülen çalışmalara ilişkin açılan davalar, bilirkişi raporları ile ÇED süreçlerinin yetersizliğinin ispatlanması, kazanılan davalar ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından bu süreçler hiç yaşanmamışçasına aynı projelere yeniden ÇED belgeleri düzenlenmesi artık alıştığımız yöntemler haline geldi. 11 Turizm Projesi, ‘planlama’ adı altında kalkınma, istihdam gibi sihirli kavramlar ile kentin ekolojik, doğal özellikleri korunması gereken alanları ranta kurban ediliyor. Aliağa'da Gemi Söküm Tesislerinin yarattığı kirlilik devam ediyor. Acil Müdahale çalışması yapılması gereken Gaziemir, Nükleer Atıkla yaşamaya devam ediyor.”