Halil Özcan - Necmettin Öztürk (67), tarihi Kemeraltı çarşısında 47 yıldır top arabasıyla hamallık yapıyor. Bu arabayla, dedesinin Çanakkale Savaşı'nda top mermisi taşıdığını söyleyen Öztürk, "Benim için çok değerli. Hem ekmek kapım hem de dedemden hatıra. 2 tane Mercedes verseler değişmem. Burada beni herkes, 'kaliteli hamal Neco' olarak bilir. Allah ömür verecek daha çok çalışacağım" diyor.

Hamalcılığın son temsilcisi

Dünyanın en büyük açık hava alışveriş merkezi Kemeraltı'nda top arabasıyla hamalllık yapan Necmettin Öztürk, kendi deyimiyle nâm-ı diğer 'kaliteli hamal Neco', yarım asırlık hamallık hikâyesini anlattı. Gençlik yıllarında bir süre Almanya'da, çalışıp yeniden İzmir'e dönen Öztürk, Salihli'de pamuk, üzüm işlerinde çalışmış. Buralarda sürekli iş olmayınca Kemeraltı'daki baba mesleğine dönüş yapan Öztürk, şöyle konuştu:

"13 yaşımda başladım hamallığa. Bir ara dolaştım başka işlerde çalıştım, olmadı geri geldim. Allah'a şükürler olsun arabamla yatıp arabamla kalkıyorum. 47 senedir bu arabayla çalışıyorum. 50 sene de babam çalışmış, ondan ben devraldım. Bu iş bana zor gelmiyor. Hamallların ve arabacıların son nesli olduğum için Allah bana özel bir ömür verecek. Daha uzun yıllar çalışmam lazım."  

İki tane Mercedes verseler değişmem

Kemeraltı ve çevresinde iyi tanındığını ifade eden Öztürk, "47 sene olmuş artık. Bana zor gelmiyor, severek yapıyorum işimi. Sabah 8'den akşam 8'e kadar her gün çalışıyorum. Arabayı akşam depoya bırakıyorum. Dışarıda bıraksam, sabaha bırakmazlar. Ona 2 Mercedes teklif etseler vermem. Efsane o. Ekmek kapım benim o. Bir de dedem Çanakkale Harbi'nde top mermisi taşımış onunla. Kargılıymış dedemin lakabı. Babam yine burda 50 sene çalışmış bu arabayla. 47 yıldır da benimle. İnşallah 147 olur. Ama torunlar yapmaz artık. Şimdiki gençlere hayat zor geliyor. 50 kilo yükü taşıyamaz onlar. Çocuklar geliyor bazen 1 saat çalışıp kaçıyorlar" şeklinde konuştu.  

Benden güzel at mı var?

Yaklaşık yarım asırdır acı tatlı bir sürü anı biriktirdiğini anlatan Öztürk, şöyle devam etti:

"40 seneyi geçti burda bir tüccar vardı. "Alipaşa Meydanı'ndan fasulye sarıp gel" dedi. Gittim, sardım, arabaya getirdim. 600-700 kilo olduğunu tahmin ediyordum. Kantarda tartınca 1 ton 360 kilogram geldi. Ben onu nasıl getirdim bilmiyorum ama unutamam hiç. 26 yaşındaydım o zaman. Yıllar beni değil de arabayı eskitti. Çivi gibiyim daha. Suratımın buruşuk olduğuna bakma. Onda da manalar var."  

Arabaya hiç at bağlamadığını, hep kendi çalıştığını ifade eden Öztürk, "Benden güzel at olur mu? Bir kuyruğum eksik. Atın masrafı benden fazla. Ahır ister, yem ister, arpa ister. Ben yarım ekmek döner yedim mi bir ton yük sararım. Arabanın gençliğinde 1 ton 360 kilogram yük taşıdım ama arabanın gençliğinde. Şimdi de 500 kilo civarı taşıyorum. Ben çekerim de araba eskidi. Usta da yok yaptıracak. Akhisar'a götürmem lazım. O da pahalıya patlıyor" dedi.