Esin Gençel- Hukuk Merkezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Türkiye Barolar Birliği tarafından açıklanan İzmir 2. Ulusal Hukuk Kongresi bildirgesinde, Ceza Muhakemesi Hukuku'nda geçici güvenlik tedbirlerinin "hukuk devleti ilkesi, adil yargılanma hakkı ve kişi güvenliği" bakımından çok büyük önem taşıdığı, son yıllarda gerçekleşen bazı yargılama süreçlerinin kamuoyunda tartışıldığı ifade edildi. "Tartışmaların odak noktalarından biri uzun tutukluluk süreleridir. Tutuklama tedbirinin cezaya dönüştüğü algısı sebebiyle kamuoyunda yargıya olan güvenin sarsılması tehlikesi baş göstermiş durumdadır. Bu algının somut bazı gerekçeleri bulunsa da hukuksal değerlendirmelerin ya da tartışmaların ideolojik yaklaşımların gölgesinde yapılması da söz konusu algının yaygınlaşmasında etkin olmaktadır" denildi.

Deliller soruşturma aşamasında toplanmalı


HSYK tarafından önemli yargısal süreçler hakkında kamuoyunun doğru ve yeterli bilgi edinmesini sağlayacak iletişim çözümlerinin hayata geçirilmesi gerektiği belirtilen bildirgede, şu ifadeler yer aldı: "Tutukluluk sürelerinin uzamasının temel sebepleri, adli kolluk teşkilatının bulunmaması, hakim ve savcı sayısındaki yetersizlik, yardımcı personel sayısının yetersizliği, delillerin toplanmasının yargılama aşamasına bırakılması ve CMK sisteminin tam olarak uygulamaya yansıtılamamasıdır. Delillerin toplanması kolluk marifetiyle savcılık tarafından yürütülen soruşturma aşamasında tamamlanmalıdır. Mahkemedeki yargılama aşaması delillerin toplanması aşaması değildir. Deliller tam olarak toplanmadan tutuklu sanıklar hakkında dava açılması ve tutuklu yargılanma süresinin delil toplanarak geçirilmesi CMK'nın sistemine de aykırıdır."

Duyarlılıklar gelişmeli

Özel yetkili mahkeme olarak tanınan CMK hükümleri uyarınca, yargılama yapan mahkemelerdeki yargısal süreçlerle ilgili şikayetlerin yasal düzenlemelerden değil, uygulama hatalarından kaynaklandığı dile getirilen bildirgede, şunlar kaydedildi: "CMK'nın ilgili hükümleri dünyanın tüm gelişmiş ülkelerindeki mevzuattan farklı değildir. Uygulama hataları hayati önem taşımakta ve toplumda yargıya olan güvenin sarsılmasına sebebiyet vermektedir. Uygulama hatalarının kanun değişiklikleriyle düzeltilmeye çalışılması, sorunun ötelenmesinden başka bir yarar sağlamayacaktır. Yeni düzenlemelerin uygulanmama tehlikesi devam edecektir. Bu sorunun çözümü, yargının bileşenleri olan hakim, savcı ve avukatların sorumluluk bilinci düzeylerinin yükseltilmesi ve meslek etiği konusundaki duyarlılıklarının geliştirilmesi ile mümkün olacaktır"