Gökay Akgün- Adalet Bakanlığı'nın hazırlayıp Başbakanlığa gönderdiği yeni iş kanunu tasarısı, işçi-patron uyuşmazlıklarında mahkemeden önce arabulucuya gitmeyi zorunlu hale getirecek. İzmir Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Gonca Arkoç'a göre yeni yasa faydadan çok mağduriyete yol açacak.


Şimdiye kadar işçiler, çalıştıkları kurumun işvereniyle uyuşmazlık yaşadıkları takdirde iş mahkemelerine başvurarak hak arayışı mücadelesine başlıyordu. Ancak Adalet Bakanlığı'nın hazırladığı yeni iş kanunu tasarısı, bazı özel durumlar dışında işçilerin arabulucuya uğramadan iş mahkemesine gitmesini engelleyecek. Bakanlık tarafından çalışmaları tamamlanan ve Başbakanlığa gönderilen kanun tasarısına göre; bireysel veya toplu iş sözleşmesine bağlı olarak çalışan işçilerin, alacakları, tazminatları, işe iade talepleri gibi konularda dava açmadan önce arabulucuya başvurması dava şartı olarak aranacak. Eğer işçiler arabulucuya gitmeden mahkemeye başvurursa davalar reddedilecek.
İş kanununda yapılması planlanan söz konusu değişikliğe gerekçe olarak 3 milyon 400 bin civarındaki uyuşmazlığın yaklaşık yüzde 18'ini oluşturan dava dosyalarının ciddi oranda azalacak olması gösteriliyor. Yargıtay'ın 1 yılda ilgilendiği 780 bin civarındaki hukuk uyuşmazlığının yaklaşık yüzde 30'unu iş davaları oluşturuyor. Adalet Bakanlığı'na göre yeni tasarı sayesinde Yargıtay'daki iş yükü de azalacak.


'Yargı işçiyi korumalı'


İzmir Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Gonca Arkoç, kanunda öngörülen değişikliğin hedeflendiği kadar fayda sağlayacağını düşünen yetkililerle hemfikir değil. Tasarıyı değerlendiren Arkoç, işçi ile işverenin eşit koşullarda olmadığını vurgulayarak, 'İşveren ile işçinin silahları eşit değildir. Yani işçi, işveren karşısında korunmaya muhtaç durumdadır. İş kanunun bunu sağlaması gerekiyor. Ancak yeni tasarı işçiyi zor durumda bırakır ve işçilerin mağduriyetine yol açar' dedi.
İşçinin işveren karşısında elini zayıflatan bir iş kanunu tasarısının vatandaşlara fayda sağlayacağına inanmanın fazla iyimserlik olacağını ifade eden Arkoç'un konuya ilişkin değerlendirmeleri şöyle: 'Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan söz konusu kanun tasarısında, öncelikli hedefin yargıdaki iş yükünün azaltılması olduğu görülüyor. Yargının daha az dosyayla meşgul olması olumlu görünen bir adım. Ancak yargının iş yükü azalsın diye adil yargılamanın önüne set çekilir ve mağdur olanların hak arayışı sonuçsuz kalırsa bunun tamiri nasıl mümkün olur? Zorunlu arabuluculuk, işçi-patron uyuşmazlıklarından önce başka uyuşmazlıklarda pekala uygulanabilir. Mesela önce şirketler arası alacak-verecek davaları mahkemeden önce zorunlu arabuluculuğa tabi tutulsa daha iyi olur. Bu işin işçi-patron davalarından başlaması doğru olmaz. Yasa Yargıtay'ın iş yükünü hafifletme konusunda da yetersiz kalıyor.'


'Hayati bir mesele'


Ayrıca bu tür davalara gerekçe olan anlaşmazlıklar söz konusu olduğunda işçinin harekete geçmesi gereken zamanın kısıtlı olduğuna dikkat çeken Arkoç, 'Özellikle işe iade müessesesi pratik şekilde yargılamayı gerektirir. İşe iade için 1 aylık süre var. İşçinin, kendisini işten çıkaran ve kendisini haksızlığa uğrattığını düşündüğü işverenle 1 ay içinde arabulucu vasıtasıyla bir araya gelmesi birbirine yaklaşım açısından faydalı olmaz. Tasarı yasalaştığı takdirde işçilerin sırtına bir de zorunlu arabuluculuk yükü binecek. Hakkını aramak isteyen işçiler için bir külfet daha ortaya çıkacak. Hak arama mücadelesinde mağdurlara manevi zorluk çıkarılması yarar getirmez. İşçi-patron uyuşmazlıkları doğrudan geçimle ilgili, yani hayati bir mesele. Bu yüzden bu kadar ciddi bir konuda doğacak sonuçlar tüm boyutlarıyla değerlendirilmeden adım atılmaması daha sağlıklı olur. Yeni mağduriyetlerin önünü açmamak için işçilerin işveren karşısında yargı tarafından korunmasının daha iyi olacağı kanaatindeyim' dedi.