Önceki bir yazımda, son dönemde İzmir’de yaratıcı işler konusunda bir hareketlilik olduğuna değinmiştim. Bu bağlamda, şehrimizde yaratıcı işlerle uğraşanları, özellikle de gençleri, daha yakından tanımak ve konuyu onlarla değerlendirmek amacıyla, zaman zaman röportajlar yapacağımı belirtmiştim.

Bu hafta, 28 yaşındaki İzmir doğumlu sanatçı Fırat İtmeç’i köşeme konuk ediyorum. Çocukluğundan beri farklı disiplinlerde işler üreten İtmeç, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Tasarım Bölümü’nde okumuş. Şimdiye kadar iki kişisel sergi açmış, karma sergilerde işleri yer almış. Geçtiğimiz sene bir arkadaşıyla birlikte sanatçı ikilisi olarak üretimde bulunmuş. İzmir’deki atölyesinde çalışmalarını sürdürüyor.

Çarpıcı işlerinin yanı sıra, özgün ve dramatik giyim stiliyle de dikkat çeken karizmatik sanatçı ile çalışmalarını ve İzmir’de sanatsal üretimi konuştuk.

Sanat görüşünüzden, ifade biçiminizden, odaklandığınız temalardan bahseder misiniz?

Sürekli farklı disiplinlerde işler üretiyorum, sanırım bunun sebebi sürekli eğlenecek bir şey aramam yanında bir fikri en iyi anlatacak mecrayı seçip ona göre hareket etmeyi daha doğru bulmam.

Sanatın yaşayan bir şey olması gerektiğini düşünürüm ve bir canlının canlılığının en kati neticesi ölecek olmasıdır. Bu bağlamda genellikle işlerim bir yerlerinden ölüme değerler. Bu, manevi veya fiziksel bir ölüm olabilir.

Yine bununla birlikte çocukluğumdan beri alev çizmeyi severim. Tasavvufta aşkla bağdaştırılan ateşin aynı anda acı çekmek, cehennem gibi çok anlamlı oluşu; içinde bulunduğumuz Sisifos döngüsünü ve tutkuyu anlatmak için bence yerinde bir imge.

Bunun haricinde genelde resimlerimde kendi küçüklüğümü çizer ve bunun üzerinden anlatılar sunarım ve bu da resimlerimi doğal olarak yarı otobiyografik bir hale sokar. İşlerim öncelikle kişisel çırpınışlarım, hüzünlerim ve serserilikler odaklı ortaya çıkıp, biraz daha uzaktan bakıldığında günümüz gençliğinin ve modern toplumun çok da uzak olmadığı ortak sorunlara, bağımlılıklara ve hezeyanlara işaret eder. Arkadaşlarımın ve çevremdeki insanların hikayelerinden de çokça beslenir ve elimden geldiğince onları anlatmaya çalışırım.

Son birkaç senedir İzmir’de yaratıcı işler konusunda bir hareketlilik olduğunu gözlemliyorum. Buna katılıyor musunuz?

Evet, son zamanlarda birtakım kıpırtılar görüyoruz. Ancak bu, şehrin hızla göç almasına ve büyüyen hacmine nazaran yavaş ve çekingen kalıyor gibi. İklimin ve coğrafyanın da etkisi ile üzerimizde bir rehavet olduğunu düşünüyorum; bu rahatlık çoğu zaman keyifli de olsa işleri oldukça yavaşlatıyor.

İzmir yaratıcılığınızı besliyor mu? Burada kendinizi üretken hissediyor musunuz? İzmir’de size özellikle “ilham veren” yerler var mı?

Doğduğum ve büyüdüğüm bu şehir tabii ki yaratıcılığımı besliyor. Konforlu alanımdan çıkmayarak pek iyi yapmadığımı düşünsem de insanın evi gibisi yok. Burada herhangi bir yerde olacağımdan çok daha üretkenim çünkü dikkatimi dağıtan fazla etken yok.

Günlerim atölye, ev ve park arasında geçiyor. Park demişken Bostanlı’da “Ceysın Park” ismini verdiğimiz bir park var, lise zamanlarımdan beri beni en çok besleyen yerler arasındadır. Burada çokça insan tanıdım ve birçok hikayem oldu. Geçen yıl kapanan Alsancak’taki “Raş” ismindeki berbat barımız da keza öyle.

Onun dışında beslendiğim yerler sık sık değişebiliyor. Örneğin atölyeme son üç aydır bisikletle gidip gelmeye başladım ve bisiklet yolunun Mavişehir’in ilerisinde kalan kısmındaki taşlar ve bataklık oldukça ilgimi çekti; geçtiğimiz günlerde orada “Bir avarenin taş falı” isminde ufak bir sergi yaptım. Son olarak Foça ve Urla’nın da yine benim için özel ve besleyici yerler olduğunu söylemek isterim.

Çalışmalarınıza ilişkin sizi en çok zorlayan hususlar neler?

Her genç sanatçı gibi alan konusunda zorlanıyorum ancak son zamanlarda daha çok gerilla sergi projeleri üreterek bu konuyu kendi içimde daha az sinir bozucu bir hale getiriyorum.

Gündeminizdeki çalışmalardan ve geleceğe dair planlarınız ile dileklerinizden bahseder misiniz?

Şu sıralar yaklaşık dört ayrı proje üzerinde çalışıyorum. Bunlardan birisi uzun süredir ilgilenmek istediğim moda ile alakalı. Üzerinde tasarımlarım bulunan erkek ve kadın için entariler ve tespihler yapıyorum. Uzun zamandır bununla uğraşıyorum ve epey heyecanlıyım.

Bunun haricinde üç tane sergi üzerinde ayrı ayrı çalışıyorum. Bunlardan biri bu ay sonunda yapacağım bir kümes sergisi, konusunun aşağı yukarı “modern insan” olacağı bu serginin tek izleyicileri tavuklar olacak. Ne de olsa yaşadığımız çağa anlam vermeye çalışırken tavuktan pek farkımız kalmıyor! Ekim’de Kendine Ait Bir Oda’da bir sergim ve yine Ekim’de Darağaç’ta bir işim olacak. Şimdilik geleceğe dair hedefim, on senelik lisans maceramı bu sene bitirmek. Hayırlısı...

Çalışmalarınızı nasıl takip edebiliriz?

Şimdilik sadece www.instagram.com/firatitmec ve www.facebook.com/ffiratitmec  adreslerinden takip edebilirsiniz. Üşenmeyi bıraktığım yakın bir tarihte kişisel bir internet sitesi açacağım.