Öncelikle hepimizin 30 Ağustos “Zafer ve Tayyare bayramı” kutlu olsun. Çeşitli bahanelerle aksatılan “Milli” bayramlarımızdan birini de bu kez Covid-19 a kurban verdik (!). Halkın bu bayramı coşkuyla kutlamak istemesine rağmen, korona bahane edilerek, sınırlı – sorumlu kutlamalar yapıldı. Anıtkabir üzerinden yapılan malumunuz çirkinliklere ise değinmeyeceğim.

*

Atatürk’ün dehası ve zekâsı ile Türkün imanı ve azmi ile kazanılmış son meydan savaşıdır 30 Ağustos. Düşman üzerinde uçurulan sınırlı sayıdaki tayyare (uçak) ile elde edilen bilgilerle harekât planlandığı ve başarıldığı için bu bayramın adı daha önceleri “Zafer ve Tayyare bayramı” idi, sonraları “30 Ağustos Zafer bayramı” olarak kutlanmaya devam etti. Eğer Polatlı’ya kadar dayanmış düşman buradan püskürtülmeseydi, hezimete uğramasaydı, şu anda Türkiye Cumhuriyeti diye bir devlet olmayacaktı. Sevr bütün hükümleri ile uygulanacak, ülke işgal altında paramparça olacaktı. Bu zaferi bize sağlayan, bugünkü varlığımızın nedeni Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını minnet ve saygı ile anıyoruz. Tarih ve vefa bilmeyen saygısızları da şiddetle kınıyoruz.

*

4 gün öncesinde Türklerin Anadolu’yu fethi diye 26 Ağustos Malazgirt meydan savaşının yıldönümü Covid engeline takılmadan kutlandı. Prof.Dr. Ekrem Memiş bir yazısında şöyle diyor:

“Malazgirt özellikle bazı odaklar tarafından Türk çocuklarını yanlış bilgilendirmek için hazırlanmış bir tuzaktır. Malazgirt’ten daha önce 1041 Dandanakan Savaşı vardır.  

Eğer Anadolu’nun kapısı açılmışsa -ki ben bu mantığa karşıyım- Dandanakan Savaşı ile açılmıştır. Ahirinde, Anadolu’nun 1071’den sonra Türklerin vatanı olduğunu söylemek tamamıyla ve özellikle Amerikan toplum mühendislerinin yazılan tarih kitaplarındaki dayatmasından ibarettir. Türk çocuklarını tarih bilincinden yoksun kılmanın ilk aşamasıdır. Malazgirt’i temel almak, Aka’ların, Sümerlerin ve Eti’lerin Türk olduklarını inkâr etme yoluyla Türklerin göçebe kavim olduklarını, dolayısıyla barbar olduklarını ve medeniyet kurmaktan uzak olduklarını zihinlere kazıyarak bir tür ‘mankurtlaştırma’ taktiklerinden biridir.

Gazi Paşa bu tarihsel hatayı ortadan kaldırıp atmak için yerin altını işlemekle mükellef kuruluşun adını Etibank, oradan gelecek ürünü işleyebilmek için gerekli maddiyatı temin ve teşvik için de Sümerbank adını kullanarak tarihsel bütünlüğü Türk insanına yeniden hatırlatmak istemiştir.”

*

Muazzez İlmiye Çığ hanımefendinin bir sözünü aktarmak istiyorum. “Yahu biz Türkler Anadolu’nun bizim olduğunu anlatabilmek için daha kaç sefer fethetmek zorunda kalacağız?“  

Malazgirt meydan savaşında Bizans ordusunda Peçenek, Uz gibi Türk boylarından askerler vardı. Eğer biz 1071 de Anadolu’ya geldiysek, onlar buraya ne zaman gelmişti?  Daha önceki yazılarımda belirtmiştim. Türklerin Anadolu’daki geçmişi ve varlığı en az 10.000 yıllıktır. Anadolu’da bulunan yazıtlar, arkeolojik bulgular bunu söylüyor. Kazım Mirşan, Bülent Tarcan hocaların kitapları bunların belgeleri ile doludur. Anadolu Türklerin ana yurdudur. Gazi M.K. Atatürk, Tarih kurumunu kurarken bunun kanıtlarının bulunmasını arzu etmişti.

*

Gazi M.K. Atatürk’ün İstanbul üniversitesine getirttiği ünlü iktisat profesörü Fritz Neumark şöyle diyor: “Sizler farkında değilsiniz ama Avrupalılar farkındadır, Tarihten Türkler çıkartılırsa geriye yazılacak tarih diye bir şey kalmaz”. Tarih bilincinden yoksun “yeni Osmanlıcılar” , Osmanlı denilen sarayın, hiç Türk hanım almadığını, padişah analarının Rum, Rus, Cenevizli, Venedikli, Bulgar, Fransız yabancılar olduğunu bilmezler mi?  Pek özendikleri Osmanlı’nın ordusunun ana gücü yeniçerilerin devşirme Hristiyan çocuklarından kurulduğunu okumazlar mı? Anadolu halkının “Etrak-ı bi idrak” ( idraksız Türkler) aşağılandığını duymazlar mı? Osmanlının son 300 yılının toprak kaybederek gerilemek olduğunu görmezler mi?  30 Ağustosta gerilemeyi durduran, bizi ümmet olmaktan kurtarıp, millet olarak yücelmemizde emeği geçenleri bir kez daha rahmet, minnet ve şükranla anıyorum. Ruhları şad olsun.