Bir kalem ustası geçti, gitti zamandan. Az yazıyla, kısa cümlelerle çok şey anlatabilen, yurtsever, doğa dostu, Atatürk aşığı bir kalemşör, Bekir Coşkun ayrıldı aramızdan.  Bir yazısında şöyle demiş: "Ben Atatürk'ü sevmeyeni de sevmem... O bir insan değildir bizim için... O bir ilkedir, bir idealdir, bir rejimdir, bir ülkedir, özgürlüktür, bağımsızlıktır, medeniyettir... Biz hepsine birden "Atatürk" deriz.

***

Ona bir başbakan "Beğenmiyorsan, çek git bu ülkeden" dediği zaman şöyle yazmıştı:

"Aslında gidecek yerim yok. Ben başka hiçbir ülkeyi sevmedim. Bu yurdun taşını, toprağını, sulaklarını, denizlerini, ırmaklarını, yaylalarını, kedilerini, kirpilerini sevdim, tanıksınız.
Bir dal kesildiğinde yanarım. Ama orman alanını kaçak ev yapan, bana "Bu ülkeden çek git" diyor. Bir yeşil alan yok edildiğinde çığlık attım, canım yandı, ormandaki bir vaşak öldürüldüğünde oturup ağladım. Ama ormanları "2-B arazisi" diye satmak isteyen Başbakan bana ve benim gibi düşünenlere "Çekin gidin" diyebiliyor.

***

Uzun yıllar önce benim bu gazetede yazdığım ilk makalem "Hayvan" dı. Onların ne kadar sevecen, ilkeli, dürüst, örnek olacak yaratıklar olduğunu anlatmaya çalışmıştım. Bekir Coşkun da bir doğa aşığı ve hayvanseverdi. Bir dönem çok sevdiği köpeği için "Pako'ya mektuplar" yazarak çok şey anlatmıştı. Birisi "Namaz kılmayan, hayvandır" dediği için "Hayvanlar neden namaz kılmaz" diye bir yazı yazmıştı:

" Çünkü onların bağışlanmayı dileyecek suçu yok.  Dört bin sene karnını öküz sayesinde doyurdu insan. O ibadetini, sürdüğü toprak ve emeği sarı buğday başakları ile yaptı. Ama insan o bir lokma ekmeği yoksullara haram ettiği için... Beş vakit az

Leylek... Siz hiç öbürlerinden büyük ve farklı leylek yuvası gördünüz mü? Yoksulların ev başına yıkılırken o yoksulların parasıyla yaptırdığı bin odaya sığmayan insandır. Camiden camiye koş tabi.

Atların namaz kılmaya ihtiyacı yoktur. Yedi bin sene sırtında taşıdı insanı, uygarlıklar onun ayaklarıyla kıtadan, kıtaya ulaştı, hiçbir zaman nalından başka bir şeyi olmadı atın... Se binmişsin sırtına insanların... Bu servetin, bunca zenginliğin, akıl almaz varlığın, kasaların, kutuların, kamyonetlerle taşınan dolarların günahını çıkart... Koş.

Köpekler asla yalan söylemediler... Sevmediği halde kuyruk sallayan, sevdiğine havlayıp diş gösteren köpek hiç görülmedi. İki yüzlülük insana özgü... İnsanları seviyormuş gibi yapıp; doğalarını, varlıklarını, ceplerindeki alın terlerini, hatta çocuklarını ve canlarını alan her kimse... Affedileceğini sanıp namaza dursun...

***

Fabl tadında makaleler yazıp, sorunu hayvanlar üzerinden anlatabilen Ezop'tan beri başka yazar hatırlamıyorum. Bazılarımız için kahve gibi bir bağımlılıktı Bekir Coşkun... Yılmaz Özdil şöyle yazmış: " Türk kahvesiydi Bekir Coşkun. O yüzden tiryakisiydiniz. Sabah güne başlarken, akşam yorgunluk atarken kelime kelime yudumlamanız ondandı. Okumaya başlarken köpüğünü höpürdetircesine mutlu olup, bittiğinde gülümsercesine ohh çekmeniz ondandı".

Evet, bir kalemşör aktı, geçti zamandan, yeri kolay kolay doldurulmayacak... Ruhu şad olsun.