Öğrenim dönemim ve öğretmenlerim açısından çok şanslı olduğumu itiraf etmeliyim. Her şeyden önce çift tedrisat (İkili öğretim) gibi öğrencinin tüm eğilimlerini törpüleyen bir sistemin içinde bulunmadım. Nedir ikili eğitim? Öğrenciyi istemese bile tembelliğe iten, okulda öğrenci olmanın tadından uzaklaştıran bir sistemdir ikili eğitim. Ben; çok şükür ki Foça'da yaşamış olduğumuz şiddetli deprem nedeniyle sanırım bir iki aylık bir dönem içinde kısacık da olsa bu garipsediğim uygulamayı yaşadım.
Sonrasında ortaokul ve lise döneminde anılarını unutamadığım öğretmenlerimle güzel bir eğitim evresi geçirdim. Geçtiğimiz yıllarda gazetemizde öğretmenler günü ile ilgili  bir yazımda o sevgili öğretmenlerimin hemen hepsinin adını anabilme şansım olmuştu.

Hele onların içinde, o öğretmenlerim içinde Tarih-Coğrafya-Yurttaşlık Bilgisi dersine giren ve yakın zamanda rahmetli olduğunu duyduğum bir Fehmiye Hekimoğlu vardı ki onun bizlere öğrettiklerini nasıl yadsıyabilirim?
Deltaları anlatırdı, haliçleri anlatırdı, Nil'i anlatırdı, bizim ülkemizden özellikle Ege Bölgesindeki Gediz'i, Büyük ve Küçük Menderes'i anlatırdı. Yurt dışından da Londra'daki Thames Nehri'nin, Fransa'daki ve Almanya'daki nehirlerinin haliçlerinden, o haliçlerin oluşumundan bahsederdi. Oralarda, Atlantik Okyanusu'nun o köşelerinde büyük gel-gitlerin olduğunu nehirlerin getirdiği alüvyonların bu nedenle birikim yapamadıklarını, dolayısıyla haliçlerin oluştuğunu ondan öğreniyorduk.
Okulca Efes Antik Kenti'ni gezmeye gitmiştik. Orada eski Limanın kalıntılarını görüp önümüzden bizim Bayındır'daki okulumuzun biraz ilerisinden geçip giden K.Menderes Nehrinin getirdiği alüvyonlarla doğanın yapısını nasıl değiştirebildiğini izlemiştik. Fehmiye Hanım aynı olayın B. Menderes Nehri'nde de yaşandığını Bafa Gölü olarak bilinen gölün eskiden bir körfez olduğunu söylemişti. Sonra, sanırım sıra Gediz'e gelmişti. İzmir Körfezi'nin de Gediz'in giderek büyüyen deltası nedeniyle kullanılamayacak duruma dönüşmesi tehlikesine karşı 1800'lü yılların sonuna doğru yatağının değiştirildiğini yönünün batıya çevrildiğini öğrenmiş oluyorduk.

***

İzmir'de şimdi sıra Körfez Köprüsü'nde. İki seneyi aşkın bir zamandır kim ortaya attı tam olarak çıkaramıyorum; konu ile ilgili resimler çiziliyor, maketler hazırlanıyor, maliyet hesapları yapılıyor. Adalar oluşturuyor, tüneller kazılıyor, bağlantı yollarının projeleri açıklanıyor. Demeçler mi? Onları hiç saymıyorum. Yapılacak yapay adaya plaj bile düşünülüyor.
Yetkili sayabileceğimiz birimlerin bu köprünün İzmir'e ne kazandıracağı ile ilgili yeterli bir bilgi aktardığını net olarak göremiyoruz. Düşüncelerde ve sonunda; ağızlarda varsa yoksa İzmir Körfez Köprüsü, Körfezin yeni gerdanlığı. Ancak; zaten  iç su dönüşümü kısıtlı olan körfezimize bir de yeni engeller oluşacakmış, kimselerin bunu düşündüğü yok. Körfezde akıntıları engelliyor denilerek yılların Ali Paşa Dalyanı'nın ne zorluklarla temizlenebildiğini ne çabuk unutuverdik. 
İzmit Körfezinde yeni köprü yapıldı ya, Boğaziçi'nde üçüncü köprü de tamamlandı ya; olsun bizim de bir Körfez Köprümüz oluversin. Toplum önderlerinin aklında fikrinde hep bu düşünce!

***

Oysa kimse bana hayalcisin filan demesin. Ben daha önceleri de birkaç yazımda bu düşüncemi dışa vurdum, varsın öyle olsun; ilgilenilmesin. Yineleyeceğim; İzmir'imizin asıl gereksinimi Çeşme Yarımadasını Güzelbahçe-Seferihisar ekseninde kesecek KANAL İZMİR Projesidir.
Böyle bir kanala olumlu yönde yaklaşılırsa bakınız İzmir ve yöremiz neler kazanacaktır.
1- Güney Yönünden İzmir'e gelecek her türlü deniz araçları için yol kısalacaktır.
2- Kuzey'den gelip Güney'e gidecek ya da ters yönde hareket edecek gemiler için kolaylık sağlanacaktır.
3- Kanalda oluşacak akıntı dönüşümü İzmir Körfezi'nin sonsuza dek kurtuluşu olacaktır.
Benim şimdilik aklıma gelenler bunlar. Kim bilir benim bu hayalim gerçekleşirse daha ne gibi kazançlarımız olacaktır?
O halde; başta İzmir milletvekilimiz ve Başbakanımıza sesleniyorum. Bırakın Körfez Köprüsünü, yönünüzü KANAL İZMİR'e çevirin. Başarırsak; inanın adınız tarihe altın harflerle kazınacaktır. Haydi İzmir'imizn tüm baskı grupları, tüm hemşerilerim sizler de bu heyecanın ortağı olunuz.
1860'larda kazma kürekle Gediz'in yatağını değiştiren bizler, günümüzün bunca teknik olanaklarından yararlanarak KANAL İZMİR'i yapamayacak mıyız? Kanal İstanbul en az 80-90 km.; bizim kanalımız ise  30-35 km. Varın gerisini siz düşününüz.
Bayramınızı içtenlikle kutluyorum, esenikle kalınız...

TÜRKÇE İÇİN NOT

Bu uyarı levhası; Karşıyaka Belediyesi tarafından 1734. Sokağın girişine konulmuştur. "Aksi taktirde aracınız çekilecek ve cezayi işlem uygulanacaktır" TDK Türkçe sözlüğe göre TAKTİR (Sh.2253) damıtma demektir, doğrusu AKSİ TAKDİRDE (Sh.2247) olmalıdır. Aynı sözlüğe göre "Aksi halde" anlamına gelmektedir. Cezayi yanlıştır doğrusu CEZAİ (TDK Türkçe Sözlük Sh. 459) olmalıdır.