Barış ve huzur,
Aslında savaştan kar sağlayan birkaç ülke ve o ülkenin dev silah sanayii kuruluşları dışında hemen hemen tüm ülkelerin ve insanlığın arzuladığı bir ortam.
Özellikle dünya nüfusunun büyük çoğunluğunun kıt kaynaklar nedeniyle fakirlikle, açlıkla boğuştuğunu düşünürsek bu gayet olağan bir istem.
Ama diyebilirsiniz ki buna rağmen neden tüm savaşlar, kırımlar her zaman geri kalmış ülkelerde oluyor?
Eh yanıtı fazla uzakta aramaya gerek yok.
Onların silah satmak için pazara gereksinimi var, kendi aralarında savaşmayacaklarına göre savaşıp silah satın alacak sömürge veya uydu ülkeler ararlar, bunun içinde en uygun olanları arayıp bulur, gerekirse yaratır ve silahlarını satarlar.
Kaldı ki dünya üzerinde çeşitli nedenlerle ABD veya benzeri ülkelere yaslanan uydu veya kendi çıkarlarını korumak için emperyalist güçlerin hamiliğine sığınan yeterince d diktatör de vardır.
Azerbaycan Ermenistan meselesine gelmek istiyorum.
Elbette bu savaşın sadece Ermenistan ve Azerbaycan arasında olduğunu söylemek biraz saflık olur.
Ermenilerin sorunlu Karabağ bölgesine değil de Türkiye’ye gelen enerji hatlarının olduğu  Tovuz bölgesine saldırmaları meselenin çok farklı olduğunun göstergelerinden biri.
Ekonomik ve siyasal anlamda bitmiş bir ülkenin her anlamda kendisinden kat kat güçlü bir ülkeye saldırmasının intihardan başka bir anlamı olmadığı anlaşılır ama hepimizin bildiği gibi özellikle demokrasiden uzak iktidarlar batacaklarını anlayınca her şeyi göze alırlar.
Ermeniler kime güvendi de böyle bir saldırıya karar verdi derseniz bunun farklı birçok yanıtı olabilir.
Rusya diyebilirsiniz, Fransa dersiniz, ABD, Avrupa hatta İran dahi diyebilirsiniz.
Tüm bu ülkelerin kendilerine göre farklı amaçları var.
Kavga Tovuz da başladı ama Karabağ bölgesine dönüverdi. Bu gayet doğal çünkü Azerbaycan’ın 30 yıldır gasp edilen sık sık sorun yaşadığı Karabağ topraklarını geri almak çin bu durumu kullanacağını dolayısıyla bizim de kardeş ülke Azerbaycan’a yardım etmek zorunda olduğumuzu herkes biliyordu.
Nitekim TBMM en kısa sürede dört partinin katılımıyla hemen bir bildiri yayınlayarak Ermenistan saldırılarını kınadı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da dost Azerbaycan’ın her zaman yanında olacağımızı defalarca belirtti.
Her ne kadar değerli bir yazarımız devlet katından yapılan kınama ve açıklamalar ile alay etse de Erdoğan’ın “kardeş Azerbaycan’ın her anlamda yanındayız “derken ne demek istendiğini herhalde anlayamadı.
Neyse o çok bilen yazarın sorunu.
HDP kendinden bekleneni yaptı. Garo Paylan :” Ülkemiz, bu yangına benzin döken taraf olmaktan vazgeçmelidir. Bu savaşın kazananı olmaz ama kaybedeni, Ermeni ve Azeri halkları olacaktır. Ateşkesin sağlanması için sorumluluk alalım" diyerek iktidara çatmaktan geri kalmadı. Sanki savaşı Azeriler çıkarmış, bizde körüklüyormuşuz gibi.
Ama Ermenilerin 30 yıldır işgal ettiği Karabağ ve Hocalı katliamından, bir milyon Azeri’nin topraklarını bırakıp göç etmek zorunda kaldığından hiç bahsetmedi.
Ermeniler BM kararlarına rağmen işgal ettikleri topraklardan 30 yıldır çıkmama cüretini kimden aldılar? Minsk grubu mevcut statüyü korumaktan başka ne yaptı?
Ateşkes göç etmek zorunda kalan Azeri vatandaşların evlerine dönmesine yol açar mı?
Yoksa ateşkes sadece oyalama mı geçmişte olduğu gibi!
Gelelim CHP’li Genel Başkan baş danışmanı Ünal Çeviköz’ün açıklamasına.
CHP adına yapılan açıklama tabloyu net olarak ortaya koymuş ama Ünal beyin açıklamaları CHP’nin açıklamalarını gölgede bırakmış. Daha doğrusu, haklı açıklama haksız bir suçlama ile yerle bir edilmiş.
Ne diyor Ünal Bey?
"Maalesef gelen haberlerde, Türkiye'den Azerbaycan'a silah yardımı yapıldığı ve söylentilere göre cihatçı grupların da Azerbaycan'a gönderildiği ifade ediliyor" diyor.
Pes doğrusu.
Ermenistan’a silah yardımı yapılıyor, PKK militanlarının bir bölümü Asala militanları ile birlikte Karabağ’a gönderiliyor bu belgelendi ama Ünal bey bunlara hiç laf söylemeden Cihatçı grupların Azerbaycan’a gittiği duyumlarından bahsediyor.
Ermenistan Başkanı da söylüyor aynı şeyi.
Acaba Sayın Çeviköz’ün duyumları Paşinyan’ın iftiralarından mı kaynaklanıyor?
Herkes biliyor ki Azerbaycan Suriye ye giden cihatçıların eş ve çocuklarını dahi kabul etmedi bırakın cihatçıların Azerbaycan’a gitmesini.
Savaşa karşıyız, insanların, emekçilerin, gençlerin ölmesine karşıyız, silah tekellerinin silah satmak için körükledikleri savaşlara karşıyız. Ama barış ancak haklının haklı davasının kabul edilmesinden geçer.
Ermenistan’ın BM kararlarını uygulayıp Karabağ’dan çekilmesi gibi.