Tarih, ahmaklar için tekerrür eder demiş ünlü düşünür. Atatürk "Türk milleti zekidir" diyor. Peki, neden Türkiye'mde darbeler tekrar edip duruyor? Çok uzağa gitmeyip kendimi örnek göstereyim. Yıl 1960 ilk okuldayım, babam Eminsu Dr. Binbaşı. Adları "Emekli İnkılap Subayları" kısaltması Eminsu idi. Çoğu meslek sahibi kurmay, pırıl pırıl, babam ve arkadaşları 1960 inkılabı sonrası bir gecede emekli ediliverdiler. Kimi şeref meselesi yaptı beylik silahı ile kendini vurdu. Karanlık girdi evlere, ülkeye. Yaşıtım olanlar içinde büyüdü karaltının, Yassıada davalarının. Sonrası idamlar, tekrar darbeler, idamlar. Büyüdükten sonra hatta şu yaşımda bir çok taşın yerine oturduğu bu kara gün. Merak eden arar bulur, okur. Atatürk'ün ölümünden sonra siyasette Amerika'ya teslim edilen milli eğitimimiz, dışişlerimiz, kapatılan Türkiye Cumhuriyeti'nin ışık yuvası, köy enstitülerimiz. Bu gün artık kimseleri memnun etmek için konuşmak yazmak istemiyorum. Derler ya tarihini bilmeyen geleceğini kuramaz bir türlü anlamak emek vermek istemediğimiz bu kara günü bize yaşatan.

***

Ama yaşadığımız gözlemlediğim onca darbeden sonra, Cuma akşamı olan darbe değil. Başbakan Binali Yıldırım'ın dediği gibi "Kalkışma". Bizi çok yaralayan, üzen, kızdıran bu kara gün, sanki bir günlüğüne sahneye konulmuş bir tiyatro. Neden niçinini strateji uzmanlarından, tarihçilerden değerli köşe yazarlarından okuyoruz. Yanlışlarımız, hatalarımız, basiretsizliğimiz, liyakat ve Atatürk'ü hayatlarımızdan çıkarmanın bedellerini ödüyoruz ve masum halka ödetiyoruz. Aslında yazımın başından şu ana kalemimin ucundaki çığlık. Hayır yapamazsınız! Kimliği, üniforması ne olursa olsun silahsız bir insanı boğazlayamazsınız, tekme tokat, kırbaç, kemerlerle dövemezsiniz. Demokrasiye inanmış bir halk, yargısız adaleti kendi tecelli ettiremez. Tatbikat diye oraya sürülmüş, üstelik silahlarını bırakıp teslim olmuş, ne olduğundan habersizlere. Bunun adı başka bir şey, resimleri haberleri izledikçe gözyaşlarımız, isyanımız dinmiyor, öfkemiz büyüyor aynı zamanda "kalkışanlara da". Tekrar yazmak istemiyorum ama kim bu kalkışanlar? Partnerdiler, istedikleri her şeyi verdiniz. Ne olduysa öküz öldü, dostluk bozuldu. Emperyalist güçlerinin hizmetinde olan merkezi Amerika olan dosttan hayır mı gelir? Gerici, bölücü, yıkıcı kadrolardan. Hepimiz aklımızı başımıza toplamalı tek bayrak tek yürek olmalıyız adalete, doğruya, iyiliğe. Midem bulanıyor bazı vıcık vıcık yorumları izlerken. Milli egemenlik temelinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti'ne, milletin iradesi yok sayılarak hukuk dışı bu müdahale 7'den 70'e kabul edilemez.

***

O gece hayatımda hiç yaşamadığımız, camilerden yükselen selalar bana yine hatırlattı ki kütüphaneler ve her gün daha darma duman olan eğitim sistemimiz akıl ve bilginin gittikçe soldurulması bu kara gündür. Yoksa nasıl Allahüekber naraları ile Mehmetçiği boğazlayabilir, linç edebilirlerdi? Her şeye rağmen Türkiye'yi, belki de bu Cuma selalar eşliğinde gelebilecek bir diğer Humeyni'den koruyan ordumuz. Eğitime ve öğretmenlerimize de sahip çıkarak kalkışma konusunda açıklama yapan eğitim-iş in bir iki paragrafına yer veriyorum:
Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ün "en büyük devrimim" dediği laik Türkiye Cumhuriyeti'ne içten ve dıştan yönelebilecek tehditlere karşı bu gün her zamankinden daha dikkatli ve uyanık olmak zorundayız. İçten ve dıştan gelen gerici bölücü ve yıkıcı tehlikelere karşı ulusumuz bugüne kadar olduğu gibi bundan sonrada birlik ve beraberlik içinde olmalıdır. Eğitim-iş tam bağımsızlık ve ulus egemenliğine dayalı laik demokratik, sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetini, üniter devlet yapısı içinde korumaya ve sonsuza kadar yaşatmaya kararlıdır. Kararlıyız da, neden hala ulusal yasta değiliz ?