Karşıyaka maçına doğrudan girmeden, maç öncesinden bahsetmek istiyorum. Eğer sadece maç yazısını okumak isteyen varsa, sonraki başlıktan başlaması gerekir.
Cumartesi günü İzmir'de 2 maç vardı; Menemen ve Karşıyaka. Menemen'in stadı biraz uzakta kalıyor. Karşıyaka yakında oynayacaktı ama ne yazık ki cezalıydı ve maça seyircisiz çıkacaktı. Yine de akredite yaptırabilir, maçı izleyebilirdim. Ben de hayatımda ilk defa akredite yaptırdım. Öncesinde maçları hep seyirci ile birlikte izlerdim.

***

Maçın başlamasına 30 dakika kala stada vardım. Bu maçta yaka kartı verilmiyormuş. Dış kapıda güvenlik görevlileri vardı. 3 tane iç kapı vardı; VIP, Şeref ve Basın Tribünü... Görevlilere akreditem olduğu söyledim. Bana bu konuda bilgileri olmadığını ve akredite edilenlerin listelerinin kendilerine verilmediğini söylediler. Biraz daha kapıda bekleyeyim dedim ben de, belki yetkili bir kişi birazdan gelebilirdi. Hemen sonrası 2 kişi geldi. Onlar da basındanmış. İç kapıda görevli olduğunu söylediler ve girdiler. Onlar girdi, ben neden bekliyordum ki? Güvenlikten izin aldım, basın tribünü kapısına gittim. İzmir TSYD görevlisi buradaydı. Yardımcı oldu ve maça böylelikle girebildim. Acemilik çok zor iş.
Büyütülecek bir şey olmadı elbette. Ama yine de görevli kişilerin bazı prosedürleri bilmesi ve yeri geldiğinde yönlendirmesi gerekir. Ben acemiyim, onlar benden daha acemi. Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıptır. Ben öğrendim, umarım dış kapıdaki güvenliğin başındakiler de öğrenir de bir dahaki maçlarda kapıda görevlendirilecek kişilere bu konuda bilgiler verirler. 'Git kapıda dur' demekle olmaz sadece...

Karşıyaka hızlı başladı

Hakem düdüğü çaldı ve maç başladı. Taraftar olmayınca futbolcuların sesi daha net duyuluyordu. Bağıra bağıra konuşuyorlardı. Konuşmayan yoktu neredeyse. Seyirci olunca onların sesini bastırmak için bağırmak gerekir. Sanırım bu alışkanlık haline gelmişti, seyirci olmasa da aynı yüksek tonda konuşuyorlardı birbirleriyle.

***

Karşıyaka ileride bastı, pres yaptı. Yeni Orduspor'u ileriye çıkartmadı. Uzunca bir süre baskı kurdu. Pozisyonlar da yakaladı ama değerlendiremedi. Kaleci Erdoğan ilk kez 8. dakikada topa değdi, onda da geri pasında.

Ordu ilk pozisyonunu 22. dakikada buldu. İçeriye kötü pas attılar, Karşıyaka defansı riske girmeyip, kornere attı. Kornerden tehlike yaşandı, yine kornere çıktı. Bir tehlike daha, bir korner daha... 5 dakika boyunca bu sefer Karşıyaka sahasından çıkamadı.

Oyun dengelendi. Karşılıklı ataklar başladı. 40. dakikada ceza alanı içinden Ordusporlu Mithat'ın şutu üst direkten geri geldi. Ceza alanı içerisinde çok uygun bir pozisyondaydı. Zor olan direğe nişanlamaktı, zor olanı başardı.

***

İkinci yarıda da dengeli bir oyun vardı. Her iki takımın da gol atma ihtimali vardı. 55. dakikada ceza alanına ortayı, kafa ile kaleye gönderdi Karşıyakalı oyuncu. Kalecinin yapabileceği hiç bir şey yoktu ama defansın öyle değil. Kaleye giden topa ayak koydular ve kornere atmayı başardılar. Korner kullanıldı, topa vuran isim 56. dakikada Doğukan olunca, Karşıyaka öne geçmeyi başardı.

Golün ardından Karşıyaka biraz geri çekildi, Ordu yüklendi. Orta sahanın ortasında bol bol pas yaptı ama sadece ceza alanı önüne kadar gidebildi, sonrası gelmedi.
Bir Orduspor taraftarı ile yazıştım internette. En çok güvendikleri isim genç Osman Şahin imiş. Ama yedekti ve oyuna ancak 81. dakikada dâhil oldu. Kapanan bir takım karşısında hücumda iyi oynamak zor. Yeteneklerini görme fırsatı yakalayamadım, ne kadar iyi olduğunu değerlendirmek anlamında.

Kaf kaf kendi yarı alanına kapanarak maçın sonunu getirdi, 3 puan alarak Play-Off hattına biraz daha yaklaştı.

***

Eski Karşıyakalı oyuncu Ramazan Sal, sahanın en çok konuşan isimlerindendi. Kendi arkadaşlarıyla konuştuğu yetmedi, hakemlerle de bol bol konuştu. Faul yaptı, sarı kart gördü, durmadı. Dakikalar geçmesine rağmen hakemlere faul yapmadığını anlatmaya çalıştı.

Karşıyaka nasıl oynadı?

En başta defansını sağlam tuttu. Presle rakibinin pas yapmasını engelledi, uzun toplara zorladı. Hücum ederken de aynı şeyi Orduspor kendisine yaptı. Defans arkasına uzun toplar oynadı.

Her zamanki gibi yardımlaşma biraz zayıftı. Hücumda topu alan genellikle yalnız kaldı. Ya topu kaptırdı ya da rakip arkasındaki arkadaşlarına pas atmak zorunda kaldı, başaramadı.

Kanatlardan bindirmeler hiç yoktu. Bu lig için çok şey istediğimi söyleyenler olabilir ama ben kesinlikle buna katılamam. Kondisyonu iyi olan her kanat bek, ileriye çıkabilir, hücuma katkı verebilir ve hızlıca görev bölgesine dönebilir.

Şutu iyi olan bir oyuncu da yok. Çekilen şutlar çok yavaş gidiyor. Gerçi pek de şut çekmeyi deneyen oyuncu olmuyor.

Mücadele dışı

- Saha içindeki seslere de iyice odaklandım. Tekmelerin sesi bile duyulabiliyordu. Bize kadar gelen seslere rağmen, hakemin faul vermesine rağmen, buna bile itiraz ediliyordu. Hakem olmak da çok çok zor.
- Metin yerde kaldı. Ordulu Burak:
'Kaç oldu kardeşim yaaaa'
Metin Peker:
'Sanki isteyerek yapıyoruz'
Bunun gibi çok ilginç diyaloglar yaşandı.
- Maç bitti. Genelde taraftar takımı tribüne çağırır. Ama bu sefer taraftar yoktu. Karşıyakalı oyuncular da Şeref tribününün önüne geldi.  Bu esnada tribünden bir ses:
'Siz bizden daha kalabalıksınız, biz gelelim.'

Denizlispor teklemeye başladı

Abalı Denizli son haftalarda oldukça zorlanmaya başladı. Bir duraklama devri yaşıyor sanki. Sahasında Boluspor'la golsüz berabere kaldı. 1 puan aldı ama onu da rakibinin kaçırdığı penaltıya borçlu idi.
Yeşil siyahlılar, deplasman maçlarında hücum hattında bir tek Mehmet Akyüz oynardı. Kendi sahasında ise ona ya Burak Yılmaz ya da Kehinde eşlik ederdi. Bu sefer üçü birden sahada idi. Tek hücum oyuncusu ile sahaya çıkmak, önce yenilmemek, 2 hücum oyuncusu ile sahaya çıkmak galip gelmek anlamına geliyor Denizli için. 3 hücum oyuncusu ise mutlaka ama mutlaka yenmek demek oluyor o zaman.

***

Evdeki hesap çarşıya uymadı. Boluspor hiç birine adım attırmadı. Orta sahanın çalışkan ismi Ziya Alkurt kırmızı kart cezalısı idi. Buradaki yük Recep Niyaz'a kalmıştı. O da çok etkisiz kaldı. Karşılaşmanın başlarında Alperen birçok kez ileriye çıktı, ortalar yaptı ancak hücum oyuncularını topla buluşturamadı.
Boluspor, lider karşısında hiç ezilmedi. Dişe diş oynadı. Gol pozisyonlarına da girdi en az rakibi kadar. 57. dakikada ceza alanına giren Guido Koçer, arkasından koşan Kerem Can'ın önüne vücudunu koydu, kendisine çarpmasını sağladı. İyi bir tuzaktı ve başarılı oldu, takımına penaltı kazandırdı. Penaltıyı İshak kullandı, Stachowiak gole izin vermedi.
Kaçan penaltı ev sahibi takımı adeta motive etmişti. Yüklenmeye başladı. Yoğun baskı fazla sürmedi. Yine de oyunun hâkimi olsa da, gol pozisyonları bulsa da, kalesinde de tehlikeler yaşadı. Her iki takım da gol atmayı başaramayınca, maç beraberlikle sona erdi.

***

Kehinde'nin bağcıklarıyla sorunu vardı. Oyun devam ederken, kendisi 2 kere maçı bırakıp, bağcıklarıyla uğraşmak zorunda kaldı.