Karşıyaka'nın küme düşme hattından kurtulma haftasıydı. Rakip son 3 maçını kazanmış Konya Anadolu Selçukspor. 3 puan büyük moral olacak, sonraki maçlarda sahaya bir başka psikolojiyle çıkacaktı.

Mücadeleye iyi başlayan takım konuk Konya Anadolu Selçukspor oldu. Ben onlara kısaca KAS diyeyim; yazması çok uzun oluyor. Defansını orta sahaya kadar çıkardı. Ataklarda da buraya kadar çıktılar, defansa geçtiklerinde de.
KAS'ın üstün başlamasının en büyük sebebi Karşıyaka'dan bazen 3, bazen 4 oyuncunun defansa yardım etmeyip, orta sahada kalmasından kaynaklandı. Hele bir pozisyonda Karşıyakalı bir oyuncu 3 kişinin arasında kaldı. Zar zor geçmeyi başardı ama ileride duran Can Erdem, ona yakın olmasına ve önünde geniş bir boşluk olmasına rağmen gidip topu istemedi. Alsa, orta sahada defansla karşı karşıya kalacak. Defansın üzerine gidecek, arkaya kaçan bir arkadaşının önüne atacak, sonrası kaleciyle karşı karşıya.

Bu dakikalarda kaleci Erhan ön plana çıktı ve birkaç kurtarışıyla gole izin vermedi.
Adam paylaşımı çok kötüydü. Örneğin KAS'tan Emre Can, Karşıyaka savunması önünde görünmez adamdı adeta. Hiç kimse onu tutma gereği duymadı. Kaleye daha yakınken, uzaktaki takım arkadaşları markaja alındı, o bomboş bırakıldı. İlginçtir, KAS'lı oyuncular da onu göremiyordu sanki. 1-2 top dışında pas atan olmadı, genellikle kanatları tercih ettiler.

Karşıyaka yavaş yavaş dengeyi kurdu, tehlikeli ataklar gerçekleştirdi. Yeşil kırmızılıların yapması gereken ileri çıkan rakip defansın arkasına bol bol paslar atmaktı. Nedense bunu çok ama çok az yapabildiler. Attıklarında koşamadılar, koştuklarında ceza alanı içinde istedikleri gibi vuramadılar. Ayaklarında sanki prangalar vardı, topa sert vuramıyorlardı. Vurmaları gereken yerde de ceza alanı içerisinde, çalım atmayı tercih edip kaptırıyorlardı. Hemen ilerisindeki arkadaşlarına pas atamıyorlardı.
Taç atışları bile sorun. Kullanacak kişi kime atacağını bulamıyor. Herkes markajda. O bölgeye çok yığılınıyor. Biraz uzak durup, alanı boş bıraksalar, sonra o boşluğa hızlı koşsalar, alacaklar topu.

İkinci yarının hemen başında inanılmaz bir gol kaçtı. Tayfun'un direkten dönen şutuna Metin hızlı bir hamleyle ayak koydu. Kalenin yaklaşık 1 metre dibinden auta gönderdi. Anlık bir hamle olduğundan Metin'i suçlamak doğru olmaz.
Hayalet Emre Can çok nadir buluştuğu bir topu alıp ceza alanına girdi, yerde kaldı, hakem penaltı noktasını gösterdi. Tartışılacak bir pozisyondu. Çünkü KAS'Lı oyuncular her topu kaptırdıklarında kendilerini yere attı ve faul bekledi. Hakem çoğunda devam ettirdi. Erhan yine sahneye çıktı, penaltıyı kurtardı.
Bu yarı iyi oynayan, oyunu domine den taraf ev sahibiydi, gol atmayı başaramadı, karşılaşma golsüz sona erdi.
Maçın en çok koşan adamları, KAS'ın sağlık ekibi oldu. Sürekli yerde kalan, uzun süre kalkmayan oyuncular için devamlı uğraşıp durdular, sağlıklarına kavuşturdular.
Oyun çok durduğu için mücadele 5 dakika uzadı. Saha içinde bir arbede çıktı ve maç 3 dakika kadar durdu. Hakem bunu tam olarak uzatmalara eklemedi, maç sonu da aleyhlerinde tezahürat yapılmasına sebebiyet verdi.
Kaleci Mücahit çok agresifti. Rakibine karşı değil, kendi takım arkadaşlarına karşı... İkinci yarıda bir pozisyon sonrası önce Özkan'a uzunca bir fırça attı. Felaket sinirliydi. Bir başka pozisyonda da başka bir arkadaşına söylendi de söylendi. Maç bitiminde de araya girmeseler, 35 numaralı, İzmir Menemen doğumlu Alpay ile tekme tokat kavgaya tutuşacaklardı. Her ikisi de çok sinirlenmişti. Uzun bir süre saha ortasında tartıştılar.


Denizli 10 kişiyle daha güzel


Ligde üst üste 2 mağlubiyet alan ve küme düşme hattı içinde olan Denizlispor, zorlu bir maça çıkacaktı. Çaykur Rizespor lige mükemmel başlamış ve sonrasında düşüşe geçmişti. Kazanmaları şarttı.

Daha 5. dakikada gol geldi. Korner vuruşundan sonra karambol yaşandı. O kalabalık içinde Kweuke rahat bir vuruş yaptı altı pas çizgisi üzerinden, golünü attı. Hediye gibi bir gol.

Gole kadar ileride baskıya uygulayan Çaykur Rizespor, öne geçtikten sonra kendi ceza alanı önüne kadar çekildi. Denizlispor ataklara rahat çıkmaya başladı. Moritz ile bir pozisyon buldu, kaleci gole izin vermedi. Diğer ataklar, kalabalık defansta takıldı, yok oldu gitti.
Çaykur Rizespor hızlı hücumları tercih etti ama ileriye koşan pek olmayınca, atağı sonlandıramadılar.
24. dakikada Robin Yalçın, Denizlispor defansını ipe dizer gibi dizdi, hepsini çalımlayıp, kaleciyle karşı karşıya kaldı. Denizlisporlu oyuncuların ayakları bağlanmıştı adeta. Messi'nin bile üst üste bu kadar çalımı yoktur. Vuruşunda Asil Kaan başarılıydı.

Karşılaşma dengeye geldi ama pozisyona giren ev sahibi takımdı. Yakaladılar, atamadılar. Bir hediye daha verelim demiş olsalar gerek, Alperen'in geri pasına Rizeli oyuncu da hareketlendi. Asil Kaan zorla topa vurdu. En olmadık kişinin, Kweuke'nin önüne düştü. Önü tamamen açıktı. Kaleye vuruşuyla skor 2-0'a geldi.
Gol sonrası karışan saha ve Burak'a gösterilen kart... Denizli artık 1 kişi eksik kalmıştı ve önünde daha 45 dakika vardı.
***
49. dakikada yine Kweuke sahnedeydi. Sağdan gelişen atakta Kweuke elini kaldırıp top istedi, ceza alanına doğru koşarken. En yakın Denizlili oyuncu Cenk idi ve en az 3 metre arkasındaydı. O da elini kaldırdı, ofsayt diye. Hakemle oynayacağına ve koşmayıp tembellik yapacağına, depar atıp, yanına gelse, golü engelleyecekti büyük bir ihtimalle. Bu tembellik, sporun beyinsel hastalığıdır ve bundan kurtulunması çok ama çok zordur. Türk futbolcularda sıklıkla görülür, gerek antrenmanlarda, çalışmalarda ve gerekse de maçlarda.

11 kişiyle gol atamayan Denizli, 10 kişi ile golü buldu. Moritz yaklaşık 20 metreden vurdu ve ağları havalandırdı.
Golden sonra Denizli daha iyi oynamaya başladı. Bol bol pozisyonlar buldu, çizgiyi geçirmeyi başaramadı.
Ceza alanı içerisinden goller kaçıran Denizli, 2. golünü de ceza sahası dışından buldu. Berkan, Moritz'e nazire yaparcasına benzer bir gol attı.
Sıra gelmişti beraberlik golüne. Bunun için de yüklendi. Ancak saha içinde nedensiz agresifleşen bir Moritz vardı. Çok konuşmaya, çok itiraz etmeye başlamıştı. Sonrasında da iyice abarttı, rakibinin ayağına arkadan kasten tabanla girdi. Doğrudan kırmızı kart. Kaldı 9 kişi.
Bundan sonrası daha zordu ama ümitler kesilmemişti. Şanslarını denediler, skoru değiştiremediler. (3-2)  


Beraberliğe de razı oldular


Şampiyonluk adayı iki takım Baltok Balıkesirspor ile Giresunspor Balıkesir'de sahaya çıktılar.
Mücadeleye Giresunspor hızlı başladı. Birkaç tehlikeli atak gerçekleştirdi. Balıkesir de rakip kaleye gidip pozisyon bulsa da rakibi kadar değildi. İlerleyen dakikalarda denge geldi. İlk yarının ortalarından sonra ise oyunun hâkimi Balıkesirspor idi.  
Otoo'nun 48. dakikada yaptığı ortada Abdulkadir kaleciyi geçip de gol atmayı düşündü ama kaleci buna izin vermedi. Oysa burada tek vuruş yapmak en akıllıca olanıydı. Bir hücum oyuncusunun bunu yapabilecek kalitede olması gerekir.

72. dakikada Abdülkadir topa vurmak isterken kendini sakatlayacaktı. Tam savurmuşken ayağını, top birden sincap yuvasından! sekiverdi, ıska geçti, ayağı boşa gitti. Biraz acıtır bu. Eğer sekmese belki de bu satırlarda attığı güzel golü yazacaktım.

Her iki takım da bir yandan yenmek istiyor, saldırıyor, ancak kalesinde tehlike yaşayınca birdenbire hedef değiştiriyor, beraberliğe razı oynamaya başlıyor. Maç içinde sürekli bu tip gelgitler oldu. Sonunda 0-0'lık beraberliğe fit oldular.