Bir süredir sizden uzakta kaldım....
Zaman çabuk geçiyor ama ben sanki çok uzaklarda idim ve yıllar geçti.
Ay hesabı ile çok kısa...
Hafta hesabı ile biraz daha fazla...
Gün ve saat hesabıyla ise belirttiğim gibi çok ama çok zaman sizden ayrı kalmış gibi hissettim kendimi...
Yine beraberiz.
Ayrılıkta ve de kavuşmada insanlar ne diyeceklerini bilemiyor.
En iyisi lafı fazla uzatmadan haberlere dalalım...
2017'nin ilk yazısı olduğuna göre, yeni yılda başarılı olmak için bazı ipuçlarını paylaşarak size 'Merhaba' diyeyim.
Kişisel Gelişim Uzmanı Erkut Ergenç, yeni yılda daha başarılı bir hayat için şu ipuçlarını veriyor:

Etrafınızı değiştirmenin zamanı

Şu ana kadar etrafınızdaki en başarılı kişi sizseniz, etrafınızı değiştirmenin zamanı gelmiştir. 2017 yılında sizi daha ileri götürecek bir ortama ihtiyaç duymalı ve ilerlemeye devam etmelisiniz. Keşif zamanı gelmiş olabilir.
Erken kalkamıyorsanız emin olun çok geç uyuyorsunuzdur. Başarılı insanların güne her zaman çok erken uyandıkları hakkında bir şeyler duymuşsunuzdur. Yeni yıl erken kalkma alışkanlığını sağlamak için iyi bir fırsat. Ama 'Ben erken kalkıyorum!' diyenler için de cevabım şu: 15 dakika daha erken kalkın.
'Pazar günü için böyle öneride bulunulur mu?' diyenlere, yatak keyfi yapanlara, tatil günü olduğu için tabii ki güne özel sözüm yok!

'Hayır' ve 'evet'i bilmeliyiz

Bu yıl 'hayır!' demeyi öğrenin.
Zaman yönetiminin en etkili sırrı 'Hayır' kelimesinden geçiyor.
'Hayır!' deyince insanları üzebilirsiniz, ama sonrasında sizin üzülmeniz daha iyi bir seçenek olamaz.
'Daha verimli olmak için spor yapın!' demek isterdim ama daha da önemlisi sağlıklı olmak için ne gerekiyorsa yapın.
Bir beslenme uzmanıyla dost olmanın vakti geldi.
Zaten bir dostunuz varsa, onunla daha sık bir araya gelmelisiniz.
Başarısızlıklarınız siz onlara felaket gözüyle baktıkça derin birer başarısızlık olur.
Başarısızlıklarınızı bir rehber ve basamak olarak kullanın.
Tecrübeye inanın.

Periyi beklemeyin!

Hayallerinizi gerçekleştirmek için bir ilham beklemeyin.
Hayallerinizin başlı başına birer ilham olduğunu sakın unutmayın.
Yeni yılda daha kibar ve centilmen olun.
İnsana ve insanlığa sevgi dolu yaklaşın.
Saygı insanlar için daha üst düzey bir ihtiyaçtır.
Onlara önce bunu verin.
Geri dönüşlere inanamayacaksınız.
Hayatınızdaki sorunları küçük parçalara ayırın ve yeni yılda bu parçaları tek tek planlı bir şekilde yok edin.
İyi bir 'sorun kontrol listesini' parçalamak kadar zevkli bir şey olamaz.

Sermayeniz 'eğitim' ve 'bilgi' olmalıdır

Gelirinizi artırmanızın en kolay yolu sermaye yapmaktır.
Sermayeniz bilgi ise yeni yılda bol kitap okuyup, eğitimlere katılın.
Dahi olmanın gerçek yüzünde çok çalışmak vardır.
Ama çok çalışmak; çok koşuşturmak değildir.
Meşgul olmak hiç değildir.
Yoğunum kelimesini çok kullanıyorsanız bir kez daha düşünün ve planlama yapmayı öğrenin...
Aslında bu konuları önceleri çok konuştuk...
Her bir maddeyi tek tek ele aldık...
Ama yaşamımızda nedense hep tek düze gidiyoruz ve her zaman yapacaklarımızı yarına ya da diğer haftaya bırakınca gerçekleştiremiyoruz.

Sosyal medyadan neden uzaklaşamıyoruz?

Şimdi çok enteresan bir araştırmayla karşınızdayız!
Sosyal medya bağımlılığının arkasında aslında çeşitli korkular olduğuna dair önemli bulgular var.
Arkadaşlarımızı ve anılarımızı kaybetme korkusuyla sosyal medyadan uzaklaşamıyoruz.
Siber güvenlik firması Kaspersky Lab tarafından yapılan araştırma, insanların büyük çoğunluğunun sıklıkla zaman kaybı nedeniyle sosyal ağlardan ayrılmak istediğini gösteriyor.
Araştırmaya göre insanlar, dijital anılarını ve arkadaşlarıyla iletişimi kaybetme korkusuyla Facebook, Instagram gibi sosyal medya ağlarını kullanmaya devam ediyor.

Aslında farkındayız!

Önceki araştırmalar, insanların dijital aygıtları kendi hafızalarının bir uzantısı olarak kullanmalarına yönelik güçlü bir eğilime işaret ediyor. Çalışmalar ayrıca, insanların telefonlarındaki sosyal medya sohbetlerini ve durum güncellemelerini kontrol etmeye direnemediklerini gösteriyor. Bununla birlikte, yakın bir zamanda yapılan bir anket kullanıcıların aslında bu durumun farkında olduklarını ve hoşnut olmadıklarını da gösteriyor.
Ankete katılanların yüzde 39'u sosyal paylaşım ağlarında vakit kaybettiklerine inandıklarını söylerken, yaklaşık yüzde 78'lik bir kesim de sosyal ağları kullanmayı bırakmayı daha önce düşünmüş olduklarını belirtiyor.
Sosyal ağları terk etme eğiliminde olmalarına rağmen, insanlar kalmaya mecbur hissediyor.
Büyük bir çoğunluk (yüzde 62) sosyal paylaşım ağlarından ayrılırlarsa arkadaşlarıyla iletişim kuramayacaklarına inanıyor.
Ankete katılanların yüzde 21'i arkadaşları için daha az endişeli fakat bir kere sosyal bir ağdan ayrılırlarsa dijital anılarını, örneğin fotoğraflarını bir daha kurtaramayacaklarından korkuyorlar.

Gündem, panik atak ve depresyona itiyor

Uzman Psikolog Didem Turgut Çönkü, son dönemlerde Türkiye'de yaşanan canlı bomba ve şehit olaylarının ülkede bulunan herkesin psikolojisini kötü etkilediğini söyleyerek, 'Türkiye'nin güvenli bir yer olmadığı algısı insanlarımızı panik atak, anksiyete bozukluğu, depresyon gibi hastalıklara itiyor' dedi.
Uzman Psikolog Didem Turgut Çönkü, yaşanan olayların halkın tehdit algısını ortaya çıkardığını söyleyerek, 'Yapılan olay insanların tehdit algısını ortaya çıkardı. Bizler buna dayanıksızlık şeması diyoruz. Hastalarımız bize endişe atakları ile geliyor.
Çözülmemiş travmaları olan insanların, bu tür tehlikeli ortamlarda yaşama düşüncesi kaygılarını tetikliyor.
Temelde eski travmalar çözülmediği için yeni travma blokları birikiyor. Çözülmemiş travmalar üst üste gelerek çoklu travmalar haline geliyor. Dolayısıyla kişilerde daha kaotik bir ruh hali ortaya çıkarıyor' diyor.

Hasta sayısında artış oldu

Psikolog Çönkü, yaşanan acı olaylardan sonra danışan popülasyonunda artış olduğunu söyleyerek, 'Son dönemlerde maalesef danışan sayımızda bir artış söz konusu. Çoğunluğu depresyon, panik atak, ankisiyete bozuklukları yaşıyor. Bombalama olayına maruz kalıp yakınlarını kaybedenler birincil derecede travmatize olanlar ama gazeteden okuyanlar, televizyondan izleyenler de travma yaşıyor. İnsanlarda bir dehşet duygusu uyanıyor ve gelecek kaygısı oluşuyor. Geleceğe dair umut, inanç değerleri yitiriliyor. Ama bizim insan olarak yaşam kaynaklarımızdır onlar. Bu yaşam enerjisi bitince de yerine kaygı kaplıyor' dedi.

Duygu ve psikoloji somut bir kavram

Duygu, psikoloji gibi kavramların soyut olmadığını, bu rahatsızlıkların beyinde çeşitli etkinliklere sebebiyet verdiğini açıklayan Çönkü, 'Snaptik bağlantılar olumsuz bağlantıların olduğu bir kanal açıyor.
Duygu, psikoloji soyut kavramlar değillerdir.
Beyinde buna denk gelen nörolojik kanallar ve bağlantılar var.
Bu bağlantılar olumsuz düşüncelere sebep oluyor.
Örneğin; her an bir şey olabilir, dünya güvensiz bir yer vb. Dünyanın güvensiz bir yer olması demek kişinin kendini güvende hissetmiyor oluşu demektir.
Güvenlik duygusu yıkılınca nörolojik kanaldaki olumsuz düşünceler tetikleniyor ve sürekli stres durumu ortaya çıkıyor.
Psikolojiktir, geçer diye düşünmek çok yanlış. Bu rahatsızlığın üzerine gidilip, tedavi edilmesi gerekiyor' diye konuştu.

Günlük hayatımıza devam etmeliyiz

Çönkü, son dönemlerde yaşanan olaylardan kaynaklanan anormal tepkilerin normal olduğunu dile getirerek, 'Sıklıkla insanların öldüğü, şehit olduğu bir dönem daha yok geçmişte. Bu durumda da anormal tepkiler vermemiz çok normal. Yaşanan olayları bir kere inkâr etmemek, olmamış gibi davranmamak gerekiyor.
Olan bir gerçek var. Onları görerek yaşamak gerekiyor.
Beyin olarak aldırış etmiyor değiliz.
Ama bir yandan da hayatımıza devam etmemiz için yapmamız gereken sorumluluklarımız var.
Bir de bunları yaptığımız için de vicdan azabı yaşıyoruz.
Hayat durmalı ve biz bunları yaşamamalıyız, diye düşünüyoruz. Öğrenciysek okula gitmek, çalışıyorsak işimize gitmek, rutinleri devam ettirmek gerekiyor' diye konuşuyor.

Sosyal paylaşım önemli

Aile ve arkadaş ilişkilerinin de önemine vurgu yapan Çönkü, bu dönemde sosyal bağların önemli olduğunu söyledi.
Çönkü, Aile, arkadaş ilişkilerine önem vermek, en azından kendi ortamımızda güvende olduğumuzu bilmek iyi gelecektir. Bu olumsuzluklar, bireysel olarak yaşadığımız bir durum değil.
Türkiye olarak bu kötü olayları yaşıyoruz.
Ailemiz var arkadaşımız var, kendi ortamımızda güvendeyiz düşüncesini benimseyerek beynimize sağlıklı bir şekilde geri sinyal verebiliriz' diye konuştu.

Çocuklara olay görüntülerini izlettirmeyin

Ebeveynlerin çocuklarına olaylara ilgili görüntüleri izletmemesi gerektiğini söyleyen Çönkü, 'Ebeveynlerin de dikkat etmesi gereken şey, bu durumların yaşandığı görüntüleri çocuğa izletmemelidirler.
Özen göstermeleri gerekiyor.
Çocuklarının sorularına onların anlayabileceği şekilde yanıtlar vermeleri gerekiyor. Çocuğun güven duygusunu zedelemeden açıklama yapmak gerekiyor' dedi.


SON NOKTA!

Satın almayın, sahiplenin
Nazmi Can Arslan ile Deniz Yaylacı, 'Sorumluluğu alınmadıkça evcil hayvanların hediye edilmesi doğru değil' dedikten sonra eklemişler:
'Satın almayın, sahiplenin!' diye...
Hepimiz biliyoruz; özel günlerde, tatillerde, yaş günlerinde; yanlış sonuçlar doğuran davranışlardan birisi de barınaklarda binlerce sahipsiz can bulunuyor iken, hayvanların petshoplardan alınıp hediye edilmesi. Bu yanlış düşüncenin yarattığı diğer sorunlardan biride satın alınan hayvanın heves geçtikten sonra sokağa atılıp barınaklardaki hayvan nüfusunu artırması.
Hayvanlar hediye değildir ve olamazlar.
Herhangi bir hayvana bakmanın sorumluluğu çocuk sahibi olmakla eşdeğerdir ve bu çocuk ömrü boyunca büyümeyip sürekli muhtaç halde olacaktır.
Bu arada bu kötü kış şartlarında sokaklardaki, daha doğrusu tabiattaki canlıları da düşünmeli onların da aç kalmamaları için yapabileceğimiz varsa düşünmeden görev kabul etmeliyiz.