Bir motosiklete çarparak 17 yaşındaki bir gencin ölümüne üç kişinin de yaralanmasına neden olan ve bilirkişi raporuna göre asli kusurlu bulunan ancak tutuksuz yargılanan önceki Kızılay Başkanı Kerem Kınık’ın kızı Fatma Zehra Kınık, son duruşmada yurtdışı çıkış yasağının da kaldırılmasını istedi. Kazada ölen Batın Barlasçeki'nin annesi Hasret Doğan, “Oğlum gitti, canı gitti. Ve sen eğitimini dert ediyorsun. Gerçekten bu mu yani? Buna sebebiyet vermiş bir insan olarak, bu kadar vicdansız olamazsın” diyerek tepki gösterdi.
6 Şubat depremlerinde çadır satışı skandalıyla gündem olan eski Kızılay Genel Müdürü Kerem Kınık, bir yıl sonra da kızının karıştığı ölümlü trafik kazasıyla hatırlandı.
Kınık’ın kızı Fatma Zehra Kınık Demir geçen 2024’ün Temmuz ayında Beykoz Kavacık’ta, otomobiliyle Yavuz Selim Öztürk'ün kullandığı motosiklete çarptı. Olayda motosikletin arkasında oturan 17 yaşındaki Batın Barlasçeki düşerek başını beton dubalara çarpıp yaşamını yitirdi. Motosikleti kullanan Öztürk ile kaldırımda sürüklenmeye devam eden motosikletin çarptığı iki kişi de yaralanmıştı.
Batın Barlasçeki öldüğü ve üç kişinin yaralandığı kazanın ardından bir gün gözaltında kalan Fatma Zehra Kınık adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. ‘Taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma’ iddiasıyla iki yıldan 15 yıla kadar hapis istemiyle yargılanan Fatma Zehra Kınık hakkında verilen adli kontrol şartı da 30 Ekim'de gerçekleşen ilk duruşmada kaldırıldı.
Davanın ikinci duruşması ise, 29 Ocak’ta İstanbul Anadolu 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmada Kınık'ın avukatları, müvekkillerinin yurtdışı çıkış yasağının kaldırılmasını talep etti. Barlasçeki'nin avukatıysa, Kınık’ın tutuklu yargılanmasını istedi. Mahkeme heyeti, tarafların taleplerini reddederek duruşmayı 30 Nisan’a erteledi.
Mahkemenin bilirkişi raporunda Kınık asli kusurlu
ANKA Haber Ajansı'nın aktardığına göre, Barlasçeki’nin ailesinin avukatı Uysal Uğurlu, hazırlanan bilirkişi raporunda Kınık kazada yüzde 100 kusurlu bulunduğunu hatırlatarak, “Kınık, mahkemenin talebiyle hazırlanan bilirkişi raporunda da asli kusurlu bulunmuştu. Uysal konuya ilişkin, Her ne kadar hukuka uygun olmayan şekilde yürümüş olsa da nihayetinde mutlaka ceza alacağını düşünüyorum bir hukukçu olarak” dedi.
“Kamera kayıtlarında yavaşlama yok”
Uysal, kaza anına ait görüntülerde de yer alan minibüsün şoförü olduğu belirtilen kişinin Kınık’ın talebiyle duruşmada tanık olarak yer aldığını belirtti. Tanık olarak dinlenen minibüsün şoförünün ifadelerinin, kamera kayıtlarında yer alan görüntülerle uyuşmadığını söyleyen Uysal, “Sağ taraftan çıkan sanığa, ana caddeye çıkması için müsade ettiğini, yavaşladığını söyledi. Ama kamera kayıtlarında böyle bir yavaşlama ya da müsaade etmeye ilişkin herhangi bir şey yok” diye konuştu.
Uysal ayrıca, tanık sıfatıyla duruşmada yer alan kişiyle ilgili bir noktanın dikkatini çektiğini belirtti. Tanığın Fatma Zehra Kınık’a ‘abla’ şeklinde hitap ettiğini, motordakilere ise ‘motor kullanıcısı’ ifadesiyle hitap ettiğini aktaran Uysal tanık olarak dinlenen kişinin bu tavrına ilişkin, “İnsanın kafasında soru işaretleri oluşmasına sebebiyet veriyor açıkçası” değerlendirmesinde bulundu.
“Oğlum gitti, canı gitti ve sen eğitimini dert ediyorsun”
Kazda ölen Batın Barlasçeki’nin annesi Hasret Doğan, tepkisini “Ben canımdan fazla değer verdiğim evladım için savaşıyorum. Onlar buna karşılık eğitiminin yarım kaldığını söyleyebiliyor. Benim de hayatım bitti oğlumla beraber. Oğlum gitti, canı gitti. Ve sen eğitimini dert ediyorsun. Gerçekten bu mu yani? Buna sebebiyet vermiş bir insan olarak, bu kadar vicdansız olamazsın” sözleriyle dile getirdi.
“Gerçekten delirecek gibi oluyorum”
Psikiyatri ilaçlarıyla ayakta durmaya çalıştığını belirten Doğan, “Buna rağmen, gerçekten delirecek gibi oluyorum. Oğlumun o düşme anını bile hayal edemiyorum. O an bana ihtiyaç duydu mu, ne hissetti? Hala bunları düşünüyorum. Buralar beni mahvediyor. Bir anne için, çocuğu düşse en çok annenin canı yanar, ben oğlumu kaybettim bu kaza sonucunda. Buna sebebiyet veren de kendisi, kaçmasın artık bundan. İnsanlık olarak davet ediyorum, kaçmasın artık bunun sorumluluğundan” diye seslendi.
Hasret Doğan, oğlunu ise şu sözlerle anlattı:
“Onu son kez öpemedim bile”
Batın benim tek çocuğumdu. İki kişilik bir aileydik onunla. O benim bu hayatta en değer verdiğimdi. En sevdiğimdi. Kalbi de kendi de çok güzeldi. Merhametliydi. Yardım severdi. Sokak çocuklarından, yaşlı seyyar satıcılara kadar yardımı olmuş mesela. Yaptığı iyilikleri anlatmazdı. Benim şahit olmadıklarımı vefatından sonra arkadaşlarından öğrendim. Duyduklarım bir kez daha onunla gurur duymamı sağladı. Büyüklerine karşı saygılı, efendi bir çocuktu. En çok bu yönüyle severdi herkes. Her insan gibi hataları da vardı tabii. Ama benim için her şeyiyle güzeldi. Hep neşeliydi, çok da güzel gülerdi. Son zamanlar da 'Her an her şey olabilir' derdi bana, hep bu sözle şakalaşırdı. Her an her şey olabilirmiş gerçekten, son dersini verdi bana ve gitti. 'Hemen geleceğim anne' diyerek çıktığı eve bir daha dönemedi. Onu son kez öpemedim bile, o da beni öpemedi. Hemen gelecekti çünkü. Gelemedi...