İki gün önce sabah haberlerini her zamanki gibi radyodan dinlemekteyken Ege Bölgesi'nin güzel kenti Çanakkale'deki depremi öğrendim. Elbette üzüntümüz sonsuzdu.
Ayy o da ne? Bizim gazetenin manşet haberini görünce bu kez eyvah bunlar da mı başımıza gelecekti diye düşünmeye başladım. Neydi o başlık, hatırlayalım mı? KEMERALTI YIKILIYOR.

Oysa; ayrıntıları okuyunca haberin altında yatan gerçekleri öğrendik. Kemeraltı Çarşısında bir işyeri sahibi olup aynı zamanda İzmir Ticaret Odasında Meclis Üyesi olarak sektörüne hizmet etmeyi sürdüren Adil Özyiğit çarşının ortak sorunlarını dile getirmekteydi. Sağ olsun gazetemizin değerli çalışanı Aykut Polatlı yaptığı bu güzel ve özel haberle İzmir'imizin eski ama eskimeyen çarşısının sorunlarının çözülmesine yardımcı olmaktaydı.
Adil Özyiğit'i yakından tanırım. İşindeki başarısı birçok kişi için örnek alınabilecek düzeydedir. Yalnız iş aleminde değil siyaset alanında da başarılı çalışmaları olduğunu bilmekteyiz. Üstelik Tarihi Kemeraltı Çarşısı'nın sorunlarının çözümüne ortak olmasını nasıl unutabiliriz? Çarşı esnafının kurduğu derneğin yönetim kurulundaki çalışmaları belleklerden çıkmış olamaz.

Sanki her şey planlanmış gibiydi. Sabah radyo haberi ardından oğlumun işyerinde okuduğum gazete haberi. Daha gazetemizdeki haberi özümsememiştim ki işyerimizin karşısındaki kaldırımda İzmir Tarihi Kemeraltı Çarşısı Esnaf Derneği Başkanı Ümit Kaya'yı görmeyeyim mi? Doğallıkla başkanımızı da çağırıp gazetemizi gösterdim. Yalnız dernek başkanı olmakla kalmayıp işlerini ıskalarcasına kendini Kemeraltı'na adamaya çalışan Sn. Kaya da habere ilgi gösterdi. Yeni gelişmelerden bahsettik, Valilik ve Konak Belediye Başkanlığı aracılığıyla gerçekleştirmeye çalıştığı projeler gündeme geldi.
***
Şimdi, bunları niçin yazdığımı sorabilirsiniz. Bilenler ve benim yazılarımı bir ölçüde izleyenler hatırlayacaklardır. Geçmişte benim de Kemeraltı Çarşısı'nın sorunları üzerine arka arkaya dört yazım olacaktı. Bu nedir, bilir misiniz? Bu yazılar ve düşüncelerim; değişik vesilelerle kırk yılı aşkın bir süreyle sokaklarını eskittiğim Kemeraltı'na bir ölçüde minnet borcumu ödeyebilme niyetidir.

Geçmişte de yazmışımdır. Bir İzmirli olarak her kentlimizin bu eşsiz çarşımıza sahip çıkması, çalışmalara yardımcı olması gerekmez mi? Çok değil 50-60 yıl öncesine kadar basın dünyamızın tamamı da Kemeraltı'nda değil miydi? İş alemini hiç sormayın. Gıdacısından fincancısına, mobilyacısından tuhafiyecisine, inşaat malzemecisinden ayakkabıcısına velhasıl burada sayamayacağız kadar ya da saymaya gerek duyulmayacak kadar iş kolunun tamamı bu eski çarşıda yerleşikti. Sağlık sektöründen hiç bahsetmeyeyim. Birinci, İkinci ve Üçüncü Beyler sokakları boydan boya doktor muayenehaneleri, röntgen çekim merkezleri ve biyolojik analiz laboratuarları ile kaplanmışlardı. Gözlükçüleri unutmayalım. Sinemaları zaten unutamayız, sevgililerimizle kol kola seyredip aklımızdan çıkmayan filmler hala gözlerimizin önünde değil midir?

Ya avukat yazıhanelerine ne dersiniz? Mimarlık-mühendislik ofisleri, sinemalar, en seçkin lokantalar ve daha niceleri. Dediğim gibi koca İzmir'in kalbi gibiydi Kemeraltı. İzmirli olup da Kestanepazarı'ndaki pidecilerde pide beklemeyenimiz var mıdır acaba? Ya da nikah şekerini Şekercile Çarşısı'ndan almayan, çeyizlikleri için Kuyumcular Çarşısı'na uğramayan?   
Şimdi düşüncem odur ki; yaşı ne olursa olsun kendisinden, ailesinden ya da yakınlarından olsun bu eşsiz alem Kemeraltı'nın her İzmirli için ayrı bir önemi vardır bana kalırsa.

Gerçi; şimdilerde o eski Kemeraltı artık yoktur. Olsun, İzmir hayranı rahmetli Tarık Dursun K. üstadımızın kitabının adı gibi "Geçti Akşam Suları" dense bile bizlerin oraya minnet borcumuz vardır.
Dolayısıyla Sn. Özyiğit'in yakınmalarını dikkatle izlemek, çözümleri için her alanda yardımcı olmak bir ölçüde herkes için görevdir. Ben, öyle düşünüyorum. Sanırım gerçek İzmirliler de öyle düşünüyorlardır.
Esenlikle kalınız...
TÜRKÇE İÇİN NOT
Nalburcu değil NALBUR