Öncelikle belirtip yazayım. Ben hem siyasi yapısı hem de siyasi bağlantısı olan birisi değilim üstelik siyaset uzmanı da değilim. Neylersiniz ülkemizdeki siyaset arenasını izlerken aklımın alamadığı, inanın aklımın durduğu anlar oluyor. Şaşkınlıkla izliyorum, aklım yaşananlara takılıyor, bilmiyorum nasıl anlatabileceğim? Öylesine garip karşılanması gereken sataşmalar oluyor ki bu konuşmaların yetkili ağızlardan çıkıyor olması anlaşılabilir gibi değil.
Geçen hafta cumartesi günü CHP Kurultayı yapıldı. Kurultay sonrası yaşananlar hiç sürpriz sayılmaz, CHP Kurultayları ta eskilerden bu yana her zaman arkalarında izler bırakmıştır. Eskilerde izlerin büyük bölümü parti bünyesinde kalır ve orada konuşulur, bir süre sonra da doğal olmalı kaybolur giderdi.
Hatırlatalım; CHP'de belki İsmet İnönü'nün genel başkan olduğu dönemler hariç tek ve değişmez başkanlık dönemi olmamıştır. Kurultayların temel görüntüsü her zaman çok sesli oluşlarıdır. Değişmez başkanlık varmış gibi görünür ama unutulmamalı hiçbir zaman "Reis" türü bir başkanlık hegemonyası yaşanmamıştır.
Bu son CHP Kurultayından sonra AKP'nin Genel Başkanı (Sn. Cumhurbaşkanımız) başta olmak üzere tüm organları ve yetkilileri; tek sesli orkestra benzeri bir saldırı düzeniyle seçilmiş başkan Sn. Kemal Kılıçdaroğlu'nu hedef tuttular.
Garibim; eskiden de bir numaralı hedefti, ama bu hedef giderek daha da belirginleşti, öylesine ki; iktidar partisi yetkililerine bakacak olursanız ülkemizdeki tüm kötülüklerin sebebi ve sonucu olarak Sn. Kılıçdaroğlu görülmektedir. O halde; gelin de Orhan Veli üstadımızın "CEVAP" adlı şiirini aklınıza getirmeyin. İki mısraını yazmakla şairimizi de analım, güzellik yapmış olmaz mıyız? Haydi izleyin:

"... Demek bütün binaları yakan sensin, İstanbul'dakileri sen, Ankara'dakileri sen ..."   
Yazdığım gibi özellikle kurultaydan sonra birkaç yönden gelen dayanılmaz hatta saygı dışı saldırıların varlığını kabul etmeliyiz. Adamın ne hainliği, ne yalancılığı, ne de beceriksizliği kalıyor konu olmayan. Bakınız; son hafta içinde Kılıçdaroğlu'na yapılan yüklenimlerin/saldırıların bazılarını not ettim, sıralamaya çalışayım. Benim buraya aldığım örnekler bir ölçüde iktidar karşıtı medyadan. Hani bir de yandaş kesimin yazılı medyadaki örnekleri sıralamaya kalksam yazı için bana yer bile kalmayabilirdi. Onlar öyle başlıklar atıyorlar ki Kılıçdaroğlu'nun sabrına şaşmamak elde değil. O halde; belirlediklerimi birlikte izleyelim!    

"Ey Kılıçdaroğlu, sen nerede yaşıyorsun, Ortaçağ'da mı kaldın? Uyan artık uyan. Milli ve yerli olmaktan söz etmek istiyorsan , gel sen de milli mutabakat ittifakına katıl da mezbelelikten kurtar kendini. Bu milletin sinesinde sana da yer var. (Binali Yıldırım - Hürriyet 11.02.2018)
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Afrin'in içine girilmesini doğru bulmuyormuş. Peki sen neyi doğru buluyor, neyi doğru görüyorsun Sayın Kılıçdaroğlu? (Devlet Bahçeli – Hürriyet 11.02.2018)
CHP başından beri Vatan Savaşına karşıdır. Vatan Savaşına "Saray Savaşı" demiştir. Hendeklerde ABD, PKK, HDP yanında saf tutmuştur. (Doğu Perinçek – Aydınlık 07.02.2018)
Kendi partinizin delegesinden imza alıp oy alamıyorsanız milletten nasıl oy alacaksınız? (Muharrem İnce – Sözcü 05.02.2018)
Ey Bay Kemal, PYD, YPG, PKK terör örgütü müdür? Yiğitsen açıkla. (R.T. Erdoğan – Sözcü 07.02,2018)"


Eğrisiyle doğrusuyla içimden geçenleri yansıtmaya çalıştım. Partili olun, olmayın hiç önemli değil kısacası demem o ki: Allah, Kemal Kılıçdaroğlu'na sabır ihsan etsin; bir yandan devletin her olanağını kullanarak iktidar partisi yetkililerinin yer ve zaman gözetmeksizin yaptıkları saldırılara ek olarak Sn. Devlet Bahçeli'nin yaptıkları yetmiyormuş gibi kendi partisinden de gelenleri göğüsleyebilmek sanırım her babayiğitin harcı değildir.  
O halde, Kılıçdaroğlu ne yapsın?
***
Esenlikle kalınız...