FETÖ'ye bilerek ve isteyerek yardım etme... Suç bu.
Birkaç yıl öncenin gazete manşetlerine kısaca bir göz gezdiren birine, bu suçtan kim ceza alır diye sorsanız, size onlarca ismi bir çırpıda sayabilir...
Köşe yazarlarının yönetimdekilerle dirsek teması kurabilmek için FETÖ'ye güzellemeler düzdüğü, Ergenekon kumpasının şakşakçılığını yaptığı, sanatçıların (!) FETÖ okullarına hayranlık röportajları verdiği, siyasilerin ABD'ye gidip el etek öptüğü, liderlerin "Gel, hasret bitsin" dediği, akademisyenlerin yükselebilmek için Abant'ta kulis yaptığı yıllarda FETÖ'ye yanaşmayan Emin Çölaşan gibi, Necati Doğru gibi "omurgalı" isim bulmak çok da kolay değildi.
Oysa şimdi "FETÖ'ye bilerek ve isteyerek yardım etme" suçundan Emin Çölaşan ve Necati Doğru gibi gazeteciler ceza aldılar...
Böyle bir kararın, uzun vadede toplumsal vicdanda adalete inanç noktasında tereddütler oluşturması muhtemel. Dolayısıyla karar, basit bir yargı kararı olmanın ötesinde bir anlam taşıyor. Önemli sosyolojik sonuçlara gebe...
Kıssadan hisse: FETÖ gibi devletin içine sızmış tehlikeli yapılanmalarla gerçek bir mücadele yürütmek ancak 1923 ruhunu sahiplenmekle mümkün...