Haber, önce sosyal medyada yayıldı. İlk başlarda yazılanlara ve duyduklarıma inanamamıştım. Biliyorsunuz bazı haberler bilinçli olarak yanlış ve yanlı olarak oluşturulmaktaydı. Açıkçası olur mu canım öyle şey; hem de başta dolar olmak üzere tüm yabancı paraların Türk Lirası üzerinde ciddi saldırılarının yoğunlaştığı bir dönemde böyle bir operasyona kim yeltenebilir ki demiştim.

Konuyu açayım da merakınızı bir ölçüde gidereyim. Ben de ancak pazar günkü gazetelerden bilgi sahibi olabildim.
Cuma gününü cumartesiye bağlayan gece hemen herkesin belki de uykuda olduğu saatlerde Halk Bankası'nda bir grup müşteriye 3.72 lira üzerinden dolar satışı yapıldığı haberleri pazar günkü gazetelerin çoğunda yer almıştı. İnanın kanım damarlarımdan süzüldü gitti. Nasıl süzülmesin ki; böyle bir olay ilgili olsun olmasın her bireyin başına gelebilirdi. Ama ilginç olan başka bir nokta daha olmalıydı. Nedense bu skandal olay üzerinde şüphe bulutları dolaşan Halkbank'ta gerçekleşmişti. Gerçi; benzer olayların diğer iki devlet bankasında da olduğu konusunda kırıntı haberler de bulunmaktaydı. Onları, o haberleri  Halkbank'taki olayın garnitürü olarak görmek gerekir belki de.

Evet; lütfen anımsayınız on altı yıllık AKP devr-i iktidarında bankacılık sektöründe neler, ne gariplikler görmemiştik ki? Cari faizlerin çok çok altında gerçekleştirilen krediler mi olmadı? Batacağı bilinen firmalara ek teminatsız krediler mi verilmedi? Alışılmış vadelerle alay edercesine ilk 2-3 yılı ödemesiz, 10 yılı aşan vadeli kredilerle koskoca medya grubu üç beş gün içinde devredilmedi mi?

Dikkat ediniz koskoca devlet bankaları hiçbir kurala bağlanmaksızın özel fonlara bağlanmadı mı? Bilirsiniz bankacılık inanmaya/itimada dayalı bir sistemdir. Yatırılan paralar (mevduat) yatıran kişinin bankaya ve bankacılık sistemine dayalı inancına bağlı olarak güven altındadır. Bir banka ne denli kuvvetli olursa olsun bir para çekimi furyasına dayanamaz. Kriz günlerinde bankacılık sisteminde bu tür sıkıntılar yaşanabilmektedir.

Ancak o denli acıdır ki on altı yıldır iktidarın - artık hükümetin diyemiyoruz-  bankalar sistemindeki inanç zincirini yıpratacak girişimleri görülmektedir. Bence Halkbank'ta yaşanan bu son olay da bu türlü bir girişim olarak değerlendirilmelidir. Rıza Zarrap'ın altın transferini de Halkbank üzerinden yaptığını hatırlayınız. Üstelik koskoca bir devlet bankasının genel müdür yardımcısı M. Hakan Atilla'nın New York'ta tutuklu olduğunu unutmayın. Bunlar yaşanırken bankalar sistemine olan inanç nasıl olur da sarsılmaz?

Sizlere pazartesi günkü gazetelerin birinden alıntıladığım bir ekonomi haberinin başlığını yazayım: "Halkbank 1763 müşterisinin işlemlerini iptal etti / 4.6 milyon dolarlık iptal". Haberin devamında hatanın sistem kaynaklı olduğunu öğrenmekteyiz. Nasıl bir sistemse, gelin de inanın. Bu sistemin oluşturulması için 2015'te 137.5 milyon, 2016'da 128.8 milyon lira harcama yapıldığını belirteyim. 2017'de ve 2018'in başından bu yana ne kadar harcama yapıldığı şimdilik bilinmiyor. Ancak bu kadar harcama yapılmasına karşın ortada görünen sonuç meydandadır. Tam olarak oturmadığı belli olan bu sistemin, bu devlet bankamızın başına daha ne gibi dertler getirebileceğini düşününüz.

Dolayısıyla düşündüm, sonuçta: "Korktum, korkuyorum". Benim bu gelişmelere bağlı olarak söyleyebileceğim tek düşünce vardır, yazayım: "Allah kolaylık versin, Allah beterinden korusun".
Esenlikle kalınız...