Change org.'da Yatağan Termik santralı çevre sorunları ile ilgili bir imza kampanyası başlatan Yenal Önal şunları söylüyo

“Ben bu ülkede yaşayan bir gencim ve temiz bir gelecek istiyorum! Yatağan’ın nefes alabilmesi için Yatağan Termik Santrali kapanmalı. Santral çalıştığı her dakika dünyamızı tehdit eden karbondioksit gazlarını atmosfere saldığı için Türkiye’nin 2053 karbonsuzlaşma hedefi ile de uyuşmuyor. Bir neslin yok olmaması için Yatağan’daki kömürlü termik santral kapatılsın, yerine temiz enerji kaynakları yapılsın!
Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ndan istediğim, geleceğin enerji kaynağı olan yenilebilir enerji kaynaklarının Muğla gibi güneş zengini bir şehirde kullanılması ve doğayı kirleten, insanlarda solunum yolları hastalıklarına sebep olan Yatağan Termik Santralinin kapatılması. Kentin güneş potansiyelinin en yüksek olduğu şehirlerden biri olan Muğla’da güneş enerji santrali yahut Ege denizinin ve Ege dağlarının arasında bulunduğu için sahip olduğu rüzgar pervane santrallerinin kurulamasını istiyorum. Kömür madeni yerine temiz enerji olabilir.”

***

Sevgili okuyucularım bu gencimizin yazdıklarına hepimiz imzamızı atarız. Bu konuda ki bir anımı sizlerle paylaşmak istedim. Yaklaşık 25 yıl önce Tübitak ODTÜ’nün bu santrallerinin bakımını yapan ekibi ağırlıyordum. Aynı sorunları konuşuyoruz. “Çare ne?” diye sorduğumda, “baca sisteminin tümüyle değişip son teknoloji ile yapılması ve bu sayede verilen zararın en azı indirgenebileceğini ancak maliyetin çok pahalı olduğu için devamlı ertelendiğini“ anlattılar. Bir diğer noktada Yatağanda eski çalışan bir mühendisin anlattıkları. Yatağan’dan Romanya’ya düzenli gönderilen vasıfsız kömür bir yıl ellerinde olmadığı için daha kaliteli bir tür yollanmış. Ancak Romanya ısrarla daha önce gönderilen vasıfsız kömürden istemiş. Yetkililer kuşkulanıp araştırma yaptıklarında gönderilen vasıfsız kömürün uranyum içerdiğini anlamışlar hayretle. “Bunu bizimkiler bilmiyor mu?” dediğimde muhtemelen birileri biliyordur dediler. Daha neler dinledim köşeme sığmaz.  

***

Kömür deyince Soma’yı anmamak olmaz. Soma faciası 13 Mayıs 2014  de Türkiye’nin Manisa ilinin Soma ilçesindeki kömür madeninde çıkan yangın nedeniyle 301 madencinin ölümüyle sonuçlanan büyük bir facia. Türkiye Cumhuriyet tarihinin en çok can kaybı ile sonuçlanan iş ve madencilik kazası olarak kayıtlara ve tarihe geçti. Bu olayda haklarını arayan protestoda bulunan yakınlarına gösterilen şiddet sahneleri de hafızalara kazındı. Bu olaylarda şiddet uygulayan bir kişi geçtiğimiz yıl aynı Almanya’ya devlet görevlisi olarak atanınca Almanya’daki Türkler ve dernekler i·mza toplayarak Alman Hükümeti’nin bu kişiye akreditasyon vermemesini istediler. Neticede Almanya bu kişiyi o görevle kabul etmedi. Demokraside yaşamak, laik olmak böyle bir şey, her ne kadar Almaya bizi kıskansa da(!) kullukla, yurttaşlık farkı...