Antalya ve Mersin kıyılarında su altı araştırmaları yapan, Akdeniz Üniversitesi Kültür Varlıklarını Koruma ve Onarım Bölüm Başkanı Doç. Dr. Hakan Öniz ve ekibi, Antalya’da 42, Mersin'de ise 12 yeni gemi batığı belirledi. Yenilerle birlikte bugüne kadar yaptıkları araştırmalarda ortaya çıkan batıkların sayısının 300 olduğunu belirten Doç. Dr. Öniz, Antalya ve Mersin kıyılarındaki yeni batıkların denizin 10 ile 50 metre derinliklerinde tespit edildiğini kaydetti. 2020 yılında, daha önce araştırma yapılmamış bölgelerde su altı robotları, yandan taramalı sonarlar, multibeam sonarlar ve dronlarla en son teknolojiyi kullandıklarını kaydeden Doç. Dr. Öniz, ileri teknoloji sayesinde daha önce inilmemiş derinliklere indiklerini aktardı. Araştırmalarında, denizin 55 metre derinliğine kadar indiklerini söyleyen Öniz, bu nedenle bulunan batıkların da nispeten daha iyi korunmuş olduğunu vurguladı.

50’si amfora yüklü

Bu yıl belirlenen 54 batığın Tunç çağından Osmanlı dönemine kadar yayılan yaklaşık 5 bin yıllık zaman yelpazesine ait gemi batıkları ve diğer kalıntılar olduğunu kaydeden Doç. Dr. Öniz, “Bu batıklar da bize gösteriyor ki, bizim kıyılarımızda 5 bin yıldır deniz ticareti yaygın şekilde yapılıyor" dedi. Osmanlı batığı dışında 53 batıktan 50’sinin yükünün çift kulplu toprak testiler (amforalar) olduğunu anlatan Doç. Dr. Öniz, “Amfora yüklü 50 batığın 30’unun muhtemelen Kilikya bölgesinden zeytinyağı ve şarap taşıdığını tahmin ediyoruz. Bu gemilerin nereye gittiğini tam olarak bilemesek de o dönemde Kilikya bölgesinin zeytinyağı ve şarabının alıcısının İstanbul olduğunu ve bölgeden İstanbul’da giden ürünlere vergi indirimi yapıldığını biliyoruz" dedi.
Doç. Dr. Öniz, M.Ö. 1. yüzyıldan M.S. 7. yüzyıla kadar Kilikya bölgesinde zeytinyağı ve şarap ticaretinin uluslararası eksende yapıldığını da sözlerine ekledi.

18. yüzyılda batmış

Bu yıl tespit ettikleri en önemli batığın 18. yüzyılda batmış Osmanlı savaş gemisi olduğunu belirten Doç. Dr. Öniz, şöyle devam etti: Muhtemelen bir savaş gemisi. Antalya’nın batısında, denizin 40 ile 50 metre derinliğinde ulaştık bu batığa. Neredeyse geminin tüm aksamı duruyor. Sanki bir zaman kapsülü gibi batığın üzerinde her şey donmuş gibi. Araştırmalarımızla neredeyse battığı güne ulaşmak mümkündü. Ahşap aksamı, topları, gülleleri dışında o dönemin teknolojisiyle yapılmış yelken donanımı, suyun içinde kumun altında saklı haldeydi. Gemi ortalama 10-20 santimlik kum örtüsüyle kaplıydı. Kum örtüyü araladığımızda, geminin yelken donanımının tüm orijinal haline ulaşmak mümkün oldu. Bizi son derece heyecanlandıran bir batık oldu. Çünkü böyle bir yelken teknolojisine daha önce hiç rastlamamıştık. Kurşun helezonları, halatları, demir aksamı ve ahşap komponentleriyle bir 18. yüzyıl savaş gemisiydi. Gemide çeşitli boyutlarda toplar var. Geminin dengesi de bu toplarla ayarlanmış. Büyük toplar eşit olarak geminin güvertesine dağıtılmış. Muhtemelen İstanbul ya da Çeşme’deki Osmanlı deniz üslerinden yola çıkmış ve Antalya'nın batısında fırtına sırasında bir adacığa çarparak batmış."