Şu sıralar yazarlar hep internetle anılmaya başlandı. Orhan Pamuk'un Twitter'a düzenli olarak baktığını söylemesinin üzerinden birkaç hafta geçmeden, Tuna Kiremitçi'nin Bulgar yazar sevgilisi Ludmila Filipova öyle istediği için Twitter'ı terk etmesi geldi gündeme. Aslında o sadece internette geçen aylak zamanlara karşıydı. Avrupalı ve Amerikalı yazarlar da internette ve sosyal medyada boy gösteriyor. Hepsinin resmi hesabı var, hepsi okur görüşlerine göz atıyor ve yetişebildikleri ölçüde cevap veriyor. Ayrıca Stephen King, Neil Gaiman, Philip Pullman, Dave Eggers, Michael Chabon gibi yazarlar, yayınlanmamış bazı yapıtlarını internet üzerinden okura sunabiliyorlar.

Eski yazar afra tafrası kalmadı

Akla iki soru geliyor. Birincisi, internet yazarlara ve yayıncılara ne kazandırıyor? Cevap açık: Okurla doğrudan, aracısız iletişim sağlıyor. Bunun kitap satış rakamlarına yansıyıp yansımadığını, yazarların bunu dert edinip edinmediğini net olarak bilmiyoruz ama internetteki büyük reklam kampanyalarını videolarla desteklediklerini düşünürseniz yayınevleri için durumun son derece cazip olduğu ortada. Yurtdışındaki yayınevlerinden bazıları, özellikle çok satan kitapları yayınlayanlar, internet okurlarının taleplerini fazlasıyla ciddiye alıyorlar. İlk akla gelen örnek, Türkiye'de de bir şubesi bulunan DEX. Yayınevinin ABD'deki merkezi, kitaplarının içeriğini okurların isteğine göre değiştirebiliyor. Kitap kapağı tasarımı için de artık okurun görüşü alınıyor. Hatırlarsınız, erkek okurlar Elif Şafak'ın "Aşk" adlı romanından pembe kapağı yüzünden uzak durunca, kitap gri kapakla yayınlanmıştı.

İnternet yeni türler yarattı

Yayıncıların ve bazı yazarların interneti desteklemesiyle ilgili olarak akla gelen ikinci soruysa şu: Satışa, tanıtıma katkısı bir yana, yazarların internetle yakın temas halinde olmasının edebiyata katkısı var mı? İnternet her şeyden önce yeni edebiyat türlerinin ortaya çıkmasına sebep oluyor. Çok kısa öyküler anlamına gelen "flash fiction" tamamen internetin yarattığı bir tür. Hayranları, bir romanı kendi arzularına göre yeniden yazabiliyor, karakterleri, olayları, temaları değiştirerek yeniden üretebiliyor. Murat Gülsoy gibi bazı yazarların deneysel edebiyatın parçası olarak zaman zaman uyguladığı "hiper metin" de sadece dijital ortamda mümkün olan yeni bir edebiyat biçiminin habercisi. Yazarlar arasında üretmek için Twitter'dan yararlananlar bile var. Tim Burton, resmi sitesinde, takipçilerden ortaklaşa bir sinopsis yazmalarını istemişti mesela. Sistem 140 vuruşluk ilk cümleye sırayla herkesin yeni bir 140 vuruşluk cümle eklemesinden ibaretti. Tabii Burton'ın onayladığı cümleler yayımlandı sadece.

İnternetle ilişkisi epeyce sağlam olan ve ilk bloğunu 15 yıl kadar önce açan yazar Cem Akaş duruma iyi tarafından bakıyor: "Yazarın okuyucuyla doğrudan ilişki içinde olması doğal. Bundan birkaç yüzyıl öncesini düşünün. Trubadurlar kasaba kasaba gezip hem anonim metinleri, hem de kendi yazdıklarını satıyordu. Dahası, 'hamilik' kurumu çerçevesinde okumak istediği şeyi doğrudan yazara, hem de parasını peşin ödeyerek yazdıranlar vardı. Aslında şimdi yeniden başa döndük. Bu, okurun yalnızca okuyucu olmaktan çıkmasından kaynaklanıyor. Herkes az çok yazar artık. O yüzden 'eski yazar' afra tafrası günümüzde biraz tuhaf kaçmaya başladı." Peki internetin edebiyata zararı var mı? Orası meçhul aslında. Ama sonucu beğenenler olduğu kadar beğenmeyenler de çıkacaktır.

Yayınevi - blogger kapışması

En tartışılan konulardan biri de yayınevleri ve bloglar arasındaki ilişki. LA Times, ABD'nin en büyük yayınevi Harper Collins'le bloggerlar arasında patlayan ve kısa sürede büyüyen bir kapışmadan bahsediyordu. Harper Collins bundan sonra daha az sayıda bloggera kitap göndereceğini açıklıyor, kitap gönderdiği bloggerlarsa ücretsiz tanıtım kopyasının şıklık olmaktan çıkıp yükümlülüğe dönüşmesinden rahatsız oluyordu. Yine de tartışmadan onlar galip çıktı. Harper Collins, birer e-postayla bütün edebiyat bloglarIndan özür diledi. Yerli yaynevlerinden ON8 Kitap da internet sitesinde Türkiye'de işlerin nasıl yürüdüğünü bizim bloggerlara sordu. Anlaşılan o ki bizde geleceği görebilen birkaç yayınevi dışında edebiyat bloglarının önemini kavrayan henüz yok. (Habertürk)