Cengiz Sabuncu, Ömer Yılmaz, Metin Binsel, Merdis Uçkan ve İsmet Aktürk. Her biri dünyaya erkek olarak gelse de, hayatlarını 'kadınlık'tan kazanıyorlar, hem de öyle 'sıradan' kadınlardan değil, basbayağı şöhretli kadınlardan. Nasıl mı? Bu beş adamdan oluşan Birebir Şov Grubu, neredeyse 20 yıldır Türkiye'nin bütün ünlü kadınlarının kılıklarına giriyor. Birebir'ciler son zamanlarda Günay'da Sibel Can'ın sahnesini paylaşıyor. Cengiz Sabuncu yarım saatte Bülent Ersoy, Ömer Yılmaz bütün vakarıyla Muazzez Abacı, Metin Binsel hık demiş burnundan düşmüşçesine Yılmaz Morgül, Merdis Uçkan rahmetli Safiye Ayla (şovun bir kısmı rivayete uygun olarak perdenin ardında gerçekleşiyor), İsmet Aktürk de artık hayatta olmayan ünlü assolist Sevim Tuna oluveriyor.

Nasıl ekip oldular?
Merdis Uçkan (27) ekibin en genç üyesi ve henüz dört yıldır Birebir'ci. Dokuz Eylül Üniversitesi'nde modern dans eğitimi alan Uçkan, Cengizhan Sabuncu ve Metin Binsel'in yönlendirmesiyle drag queen (kadın kılığına giren erkek) olmuş. Ömer Yılmaz da tiyatro eğitimi almış. Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu'nda ve Egemen Bostancı'yla Şan Tiyatrosu'nda çalışmış. Eylül Fırtınası, Ağır Roman, Kaşık Düşmanı'nın da aralarında olduğu pek çok sinema filminde roller almış. Şovu kendisinin emeklilik dönemi olarak gören Yılmaz, şimdi biraz da eğlenmeyi amaçladığını söylüyor: "Hakikaten de çok para kazandık ama bizim sırtımızdan da çok para kazandılar," diyor. Cengizhan Sabuncu'nun şov ve sanat dünyasına girmesi ise tamamen tesadüflerin sonucu. Sanat hayatına 'devenin arka ayağı' olarak başlamış. Oryantal Hülya Işıl'ın sahne şovunda dansçılardan oluşan devenin arka ayaklarından biri olmuş. Sonra da dans etmeye başlamış. Ali Poyrazoğlu'yla çalıştıktan sonra da kendisini bu şov grubunun kurucularından biri olarak bulmuş. Metin Binsel, çocukluk arkadaşları Cengizhan Sabuncu ve Ömer Yılmaz'la kendi aralarında yaptıkları taklitlerin onları ortak bir kaderde buluşturduğuna inanıyor. O da dansçılık, vokalistlik gibi deneyimlerden sonra yıllardır Birebir'in içinde.

Bir tek Maksim'de çalışamadık
Çoğu çocukluk arkadaşı olan Birebir'cilerin hayatı bundan yıllar önce Ali Poyrazoğlu'yla tanışmaları sayesinde tamamen değişmiş. Cengiz Sabuncu, daha önce de erkeklerin kadın kılığına girdiğini ama bunu grup halinde ilk yapanların kendileri olduğunu anlatıyor. O zamanki adları ise Tıpatıp'mış. Ali Poyrazoğlu'yla çalıştıktan sonra yaklaşık 10 yıl kadar tatil köylerinde, otellerde, büyük organizasyonlarda, yemeklerde görev almış. Aynı yıllarda İstanbul'da çeşitli gece kulüplerinde ve gazinolarda çalışmışlar. Bu gece kulüplerinin arasında İzzet Çapa'nın sahibi olduğu Cahide'de ve Al Jamal de var: "Bir tek Maksim'de çalışamadık, ona da yetişemedik." Kendilerini yenilemek adına bir tık öne gitmeye çalıştıklarını ve kendilerini tekrar etmemek için şov içeriklerini sürekli değiştirdiklerini söyleyen Ömer Yılmaz şimdiye kadar geçirdikleri konsept değişikliklerini şöyle anlatıyor: "Animasyon yaparken çok farklıyız, bir yerde Grace müzikalini, bir yerde Batı Yakası'nın Hikayesi'ni, bir yerde kendi skecimizi yapıyoruz."

Yeni star yok
Fasıl yaparken daha çok taklit ettikleri kişilerin kostümüyle, saçıyla, mimikleriyle yetinmek zorunda kaldıklarını söyleyen Ömer Yılmaz bu yüzden şovda daha çok eskilere sığınmak zorunda kaldıklarını söylüyor: "Çünkü yenilerde bir özgünlük yok. Yeni star yok. Müzik piyasası tamamen konfeksiyona dönüştü. Bir şovda iki buçuk ay boyunca Hande Yener taklidi yaptım. Herkes 'Demet Akalın çok iyiydi,' dedi. Hadi be deyip, vazgeçtik. İddialarının aksine demek ki çok benziyorlar ki, taklitleri bile ayırt edilemedi."

Giydikleri kıyafetler taklit ettikleri kişilere ait
Taklit ettikleri ve müziklerini playback olarak seslendirdikleri müzisyenlerle dostluk ilişkileri de var Birebir'cilerin. Bu yüzden sahnede kim oluyorlarsa, onun orijinal kıyafetini rica ediyorlar, sanatçılar da hiç kırmadan sahnede daha önce giydikleri kostümleri onlarla paylaşıyor. Şovlarının her birinin uzun bir çalışma dönemi gerektirdiğini anlatan Metin Binsel,bu çalışma döneminde kıyafetler üzerinde terzilerinin çalıştığını, makyaj teknikleri geliştirdiklerini, sahneye taşıyacakları ismin her bir mimiğini, duruşunu defalarca kez izleyip prova ettiklerini söylüyor: "Önce klibini seyrediyoruz. Saçına, tırnağına, makyajına, giydiği ayakkabıya, kostümüne bakıyoruz. Allah'tan bu konuda bize çok yardımcı oluyorlar. Aklınıza gelen herkes bize ulaşıp, beni de taklit edin diyor. Mesela Hülya Avşar bunlardan biri." Sohbetin burasında neden Hülya Avşar taklidi yapamadıklarını ise büyük bir açıkgönüllülükle paylaşıyorlar: "Hülya Avşar taklidi yapmak çok zor, çünkü çok güzel bir kadın, hiçbir erkek o kadar güzel olamaz. Makyaj suni bir şey son tahlilde ve suniliği Hülya Avşar'a yedirebilmek neredeyse imkansız."