Gamze Geçer- Aytüre dükkanında bulunan eşyaların hepsinin kendisine ait olduğunu söyleyerek şöyle devam etti: '6 yaşındayken babamın teşvikiyle pul koleksiyonuna merak saldım ve pul biriktirmeye  başladım. İlk etapta merak yoktu. Geçen zaman zarfında merak pekişti. Bugünlere gelene kadar hep pul toplamaya devam ettim. 15 sene önce İzmir'e geldim. Bodrum'da otelim vardı. O sırada eşyaları toplamaya başladım. 2010 yılında burayı açtım ondan önce iki sokak üstte kiralıkta ardından burayı satın aldım. İnsanlar ellerinde eski olarak nitelendirilen eşyaları bana getirip satıyorlar. Genellikle kömür ütüsü ve halı getirenler yoğunlukta. Önceden Karşıyaka'da 2 tane antikacı vardı. Şimdi 15'e yakın antikacıyız. Antikacı dükkanındaki kişiler eskici olarakta nitelendiriliyor. Bu beni çok üzüyor. Antikanın sözlük anlamı, tarihi değer taşıyan veya tek olan objelerdir. Bu tekse antikadır. Ama diyelim ki dün yapıldı. Dünya üzerinde tek ise o da bir antikadır. 1866 senesinde 100 tane yapılan sandalyelerden gele gele bugüne 4 tanesi kalmış ise üzerine seneler bindiği için o da antika değeri taşır. Antika olan eşyaları satan bizler bu anlam ile birlikte antikacı oluyoruz. Genel anlamda çok yoğun ilgi görmesek de, özellikle gençler son zamanlarda çok fazla merakla geliyorlar. Bu inanılmaz bir mutluluk. Sosyal medya mecralarında kendini kaybeden, okumayan ve kendisine bir alan oluşturmayan bir nesil söz konusu. Özellikle büyükşehirlerde bu durum ileri düzeyde. Ama interneti ve sosyal medyayı yararlı kullanan bir kesim de var. Bana ulaşıp yardım isteyenler ve ziyaretime gelenler de oluyor' dedi.


İzmir büyük bir köy


İstanbul Taksim'de Çukurcuma mevkiinde antikacılığa başlayan Aytüre, İzmir'in büyük bir köy olduğunu belirterek: 'Farklı umutlarla gelmiştim. Hayal kırıklığı yaşadım. İstanbul'da gördüğüm talebin yarısını bile görmedim. İnsanlar ilgisiz ve küçümseyici gözle yaklaşıyorlar. Adapte olmam 6 ay sürdü' dedi.