UNESCO'nun 2008 yılında "Yaşayan İnsan Hazinesi" ödülüne layık gördüğü Karagöz ustası (Hayali) Metin Özlen, 60 yılda dünyanın dört bir yanındaki arşivlerden topladığı 585 parçalık "Karagöz-Hacivat" koleksiyonunu satışa çıkardı. Yurt dışından 2.5 milyon euroluk bir teklif almasına rağmen elindeki Karagöz tasvirlerini satmayan 71 yaşındaki sanatçı, "Ben sağlığımı kaybettim. Bu yüzden eserlerimi satıyorum. Karagöz oyunu Türkiye'de ayağa düştü. Eline iki değnek plastik tasvir alan sahneye çıkması bu sanatı öldürdü. Ama yurt dışından gelen yüksek teklifi kabul etmedim. Çünkü istiyorum ki bu değerli eserler kendi ülkemde kalsın" diyor.

Türkiye'nin gölge oyunu duayeni Hayali Metin Özlen, 4 yaşında dedesinden feyz alarak gölge oyununa merak saldı. Gençliğinde kısa süre Ekspres gazetesinde karikatüristlik ve ressamlık yaptıktan sonra hayatını tamamen "Karagöz- Hacivat"a adadı. Gölge karakterlerin peşinde bir ömür geçirdi. 1976'daki Karagöz yarışmasında birinci seçilince, UNESCO tarafından 'Türkiye'nin Somut Olmayan Kültürel Mirası' olarak kabul edilen Karagöz'ün kültür elçisi oldu. 1981'de UNESCO'nun "Atatürk yılı" için yaptığı etkinlikler çerçevesinde ABD'deki çeşitli eyaletlerde Karagöz-Hacivat oyunlarını perdeye koydu. 1987'de Japonya'daki tarihi şehirler fuarına katıldı. İngiltere ve Almanya'daki festivallere katıldı, "Karagöz ve Hacivat" konusunda yığınla araştırma yapıp kitaplar yazdı. Onun yaptığı araştırmalar sonucunda UNESCO Karagöz'ün "Yunan değil, Türk sanatı" olduğunu kabul etti. Özlen, 16 yaşından itibaren deve ve sığır derileri üzerine (Osmanlı döneminde Karagöz tasvirleri deve derisine yapılırdı) eritilmiş mum ve zeytinyağı ile saydamlaştırdığı kendine özgü Karagöz- Hacivat figürlerini oyarak işledi. Özlen, Kültür Bakanlığı'na giderek oradaki 1500 Karagöz tasvirini tasnif etti. Özlen'in koleksiyonunda Karagöz dışında, Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin, Hamam, Kırgınlar, Kanlı Nigar, Tahir ile Zühre gibi oyunların tasvirleri de yer alıyor.

Karagöz oyunu bir çocuk eğlencesi değildir

Unutulmaya yüz tutan birçok Karagöz- Hacivat oyununu araştırarak gün ışığına çıkaran Özlen, "Karagöz tek düze bir çocuk eğlencesi değil. Köklü bir sanat. İçindeki detaylar çok zengin. Kendine özgü bir musikisi de var. Bugün 'Karagöz musikisi yok' diyorlar ama var. Dellalzade Mustafa Çavuş, Dedeefendi, Hacı Arif Bey, Karagöz için besteler yapmışlar. Karagöz ustası çok kültürlü bir insan olmak zorunda, edebiyattan, musikiden, resimden anlamalı. Bu öyle bir sanat ki içinde musiki var, halk edebiyatı var, tasvir sanatı (ressamlık) var. Sadece tasvir sanatını öğrenmek için kaç yıl çalışmak lazım. Ben 71 yaşına geldim. Eşim de bana destek oldu, çocuklarım da yardım ediyor. Ben kök boyalarla uğraşıyorum. Tavirlerin boyalarını bile kendim yapıyorum. Son senelerde Karagöz'ün adı bizlerin çabasıyla geçer oldu. Kurslar açıldı. Yüksek tahsilli gençler merak salmaya başladı. Benim üzüntüm, bunun devlet desteğiyle sponsorlar bulunarak A'dan Z'ye esaslı adam yetiştirilmemesi..."

Karagöz sanatı ayağa düşürüldü

Bazı kişilerin 2 günlük kursla piyasada Karagöz oynattığını dile getiren Özlen, bu örneklerin Karagöz sanatını ayağa düşürdüğü görüşünde: "Karagöz perdesi bir hayal dünyasıdır. Perde arkasında o cansız aktörlere can veren sanatçıya 'Hayali' denir. Bu basit bir iş değil. Hayali hazırcevap olacak, taklit kabiliyeti yüksek olacak, doğaçlamayı iyi yapacak, musikiden ve seyirci psikolojisinden anlayacak. 'El peşrevini' yani tasvirlerin perdeye girmelerini çıkmalarını ve el hareketlerini çok iyi bilecek. Adam Karagöz oynattığını sanıyor, Karagöz'e kafa attırıyor ve perdeden dışarıya uçuruyor. Birçok kişi Karagöz'ün Hacivat'a tos attığını sanar ama bu tam bir saçmalık. Karagöz gelir, eliyle hafifçe tokatlar, Hacivat da kaçar. Her Karagöz oyununda izleyiciye bir mesaj verilir. 'Hamam' oyununda hijyenin önemi, 'Kanlı Kavak'ta ağaç sevgisi anlatılır. Karagöz yeşil ağacı kesince Arnavut korucular gelir Karagöz'e ceza verirler. 'Ağaç kesenin yaş kesenin hali budur' diye...

"Karagöz hayal oyunu ama bu kadar saçmalık olmaz. Adam perdede salıncak kurmuş, aynı anda arkadan kayık geçiriyor. Olacak şey mi bu? Kanlı Kavak oyununda Karagöz baltayla ağacı kesecek adam ağacı kestirmeyi bilmiyor. Zaten oyunu da oynatamıyor. İki oyun ezberleyen adam ben 'Hayali' oldum diye ortaya çıkıyor.


Tasvircilikte bir numaraydım

Eskiden Karagöz tasvirlerinin çok değerli olduğuna dikkat çeken Özlen, şöyle diyor: "Benim çocukluğumda bile bir Nazif Bey tasviri bedestenlerde 1500 liraya satılırdı. Biz o zamanlar Erenköy'de 120 liraya koca köşkte oturuyorduk. Selanikli Osman Usta çok güzel, dantel gibi tasvir yapardı. O aynı tasvirleri 40 liraya, daha büyük tasvirleri de 150 liraya satardı. Ben ise 30 cm boyutundak büyük tasvirleri çocuk yaşta bile 30 liraya satardım. Ben tasvircilikte bir numaraydım. Hem çok kazandım hem de kazandırdım. Yurt dışından beni görmeye ve tasvirlerimi almaya gelen antikacılar vardı. Kapalıçarşı'daki Beyaz Rus antikacı Ahmet Gaffarov, Hari Hagipulos gibi antikacılar bu sanattan anlardı. Koleksiyonlarımı almak için Almanya ve Amerika'dan özel müşteriler gelirdi. Koleksiyonumu satma sebebim sağlığımın bozulması. Gözümden ameliyat oldum. 585 parçalık koleksiyon sahibiyim. 3 yıldır eserlerimin hepsini almak için yurt dışından aracılarla teklifler geliyor. Geçenlerde ABD'den bir koleksiyoner eserlerime 2.5 milyon Euro teklif etti. Ama reddettim. 5 trilyon lira yapıyor verdikleri para! Ama istedim ki eserler kendi ülkemde kalsın. Devletine ve milletine bağlı bir insanım. Bu durumu da Ankara'ya Bakanlığa bildirdim."Biz hepsini alamasak da yarısını alırız" dediler. İki sene geçti ses çıkmadı. Ama hâlâ ümidim var. Ben bu koleksiyonu 50 yılda bir araya getirdim. Bunlar benim öyle kıymetlilerim ki, başkası için belki hiçbir değerleri yok. Ama benim için çok büyük anıları var. Kendi ülkemde kalırsa belki Türk çocukları 'Bunlar benim dedemin eseri' diye gidip görürler. Ben gençliğimde bunun acısını çok çektim. Nazif Bey'lerin ve Memduh Bey'lerin eskiden Osmanlı sarayında oynatılan bütün değerli orijinal Karagöz eserlerinin hepsini biz Almanya'daki Van Luschon koleksiyonunda gördük..."

Yunanlıların Karagöz oyununu çaldığı görüşüne katılmadığını belirten Özlen, "Yunanlılar bu oyunu bizden çaldı diyenlere çok gülüyorum. Çalmadılar efendim. 170 sene önce bu oyun Türkiye'den Yunanistan'a gitti. Adamlar buna 'Karagozi' adını verdi. Adamlar bunu inkâr etmiyor. Bizim musikimizi de aldılar... Sanat evrenseldir, çalma diye bir şey yok. Sen malına sahip çıkmazsan onlar sahip çıkar. Ama onların bizden üstün bir yanları var. Sanata bizden daha çok değer veriyorlar. Gece benim Yunanistan'da Patlas'ta oynattığım oyun 'Bravo Turko' diye inledi. Gece 12'de 'Ferhat ile Şirin' oyununa başladım, gece yarısı 01.30'a kadar sürdü. Kendi tasvirlerimi de sahneye koydum. Beni ayakta alkışladılar."