Ünal, toplumumuzun kanayan yaralarından biri olan 'Alevi sorunu'na el atıyor. Malum, din aynı olsa da mezhep farkları tarih boyunca hep düşmanlık nedeni olagelmiştir. Batı tarihinde de Katolik-Protestan çekişmelerinin kimi zaman katliama dönüşerek yaşandığı bilinir.
Halk dilinde 'kızılbaş' denerek küçümsenen Aleviler, bu ülkede az çekmediler. Film, 12 Eylül öncesinde Çorum'da yaşanan Alevi kıyımından hemen sonra kapağı İstanbul'a atan ve Balat yöresine yerleşen bir avuç Alevi'nin hikayesi. Babası Alamancı olan tıp öğrencisi Nergisle emekli bir komiserin solcu ve fotoğrafçı oğlu Murat'ın ilişkileri,
dönemin aşırı politize havasının ve faşist terörün sert duvarına çarparak parçalanacaktır.
Bu çağdaş Romeo ve Jülyet öyküsünün biraz naif bir havası, yer yer mizansen hataları var. Ama Ünal lafını sakınmıyor, konunun iyice üstüne gidiyor ve kargaşa dönemlerinde dozu artarak kıyıma dönüşen hoşgörüsüzlüğün ve nefretin altını çiziyor. Fonda Alevi kültürü, sazı-sözü, içkisi ve dansıyla gösterilirken Balat semti olaylara pitoresk bir dekor oluşturuyor. Kimi sahneler kolay unutulmayacak: Mahzendeki kadın kıyımı, küçük kızın kadınlar duasına getirdiği Hazreti Ali resminin yarattığı panik gibi.
Ve elbette, tüm bunlardan sonra siyah-beyaz ekranda gözüken Kenan Evren görüntüsü ve nutukları kitleleri rahatlattıysa, kabahat kimde? Ve biz bu sorunun yanıtını ne kadar çok aradık!

Yönetmen ve senaryo:
Haluk Ünal
Görüntü: Gökhan Atılmış
Müzik: Cem Yıldız
Oyuncular: Ceren
Hindistan, Yusuf Akgün,
Laçin Ceylan, Zerrin Sümer, Ahmet Mümtaz Taylan, Irmak Öztürk,
Murat Aydın Drama istanbul yapımı